Güncelleme Tarihi:
"Recep İvedik'i eleştirmek adına yazı yazanların, TV'de konuşanların kurdukları cümlelere dikkat ettim. Beni eleştirenlerin yüzde 40'ı argo kelimelerle, hakarete varan cümlelerle beni eleştirmiş. Aslında tespit etmeye çalıştığım şey buydu. Herkesin içinde bir Recep İvedik var. Hakikaten beni Recep İvedik gibi eleştirdiler." 17 günde 3 milyon 150 bin seyirciye ulaşan ve son yılların en çok gişe yapan filmi olan "Recep İvedik"in yaratıcısı Şahan Gökbakar ile filmin yapımcısı Faruk Aksoy, Kelebek’e konuştu. Günlerdir köşe yazarları tarafından ağır bir dille eleştirilen Gökbakar’ın eleştirilere yanıtı ise "Meğer köşe yazarlarının hepsi birer Recep İvedik’miş" oldu.
Recep İvedik’in 17 günde 3 milyonu aşkın seyirciyi sinema salonlarına çekmesi sizin için de sürpriz oldu mu?
Bu filmi çekebilmek için yapımcı yapımcı dolaştığınız doğru mu?
- Ş.G: Böyle bir şey yaşamadık. Bu film için ilk kez Bülent Helvacı ile konuştum. Ancak ortak bir noktada buluşamadık. Ondan sonraki süreçte ise iş duyuldu ve birçok yapımcı senaryoyu kendilerine yollamamı istedi. Yolladık. Sonra Necati Akpınar’la, Enerji Prodüksiyon’la ve Ezel Akay’la görüştüm. Ama sonuca varamadık. Bu, geri çevrildim olarak algılanmasın. Sadece bu kişilerle ortak bir noktada buluşamadık. Bu süreçte Faruk Aksoy’la bir araya geldim.
Faruk Bey, bu projede herkesin göremeyip de sizin gördüğünüz şey neydi?
- Faruk Aksoy: Türkiye’nin iki tane komedyeni var, biri Cem Yılmaz diğeri de Şahan Gökbakar. Dolayısıyla Şahan beni aradığında kendisini hemen ofisime davet ettim. Ben onun TV’deki programlarını, karakterlerini keyifle izliyordum. Fakat Recep İvedik’i hiç izlememiştim. Gözümden kaçmış. Bana Youtube’dan izletti, bayıldım. Recep’in o dik duruşuna, herkesin aklından geçirip de söyleyemediği şeyleri söylemesine hayran kaldım.
- Ş.G: Mazhar Alanson’un şarkısında söylediği gibi, "Beş dakikada değişir bütün işler..." Bu böyle... Faruk Aksoy, bu filmdeki altyapıyı gördü, bu filmin gidebileceği yerleri gördü, para yatırdı, elini taşın altına koydu ve karşılığını da gani gani aldı. Allah artırsın. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Diğer yapımcılar için de şimdi sadece bu filmi nasıl kaçırdıklarıyla ilgili espri yapabiliriz, o kadar.
Gelelim günlerdir sizin için ve film hakkında yapılan eleştirilere... "Film kısa kısa skeçlerden oluşmuş" eleştirisiyle başlayalım.
- F.A: Başı, ortası, sonu olan, dramatik yapıya sahip bir filme, insanlar skeç falan diyemez. Derlerse onların sinema bilgisinden şüphe duymak gerekir.
- Ş.G: Konusu yok, hikáyesi yok dediler. Komedi filmlerinde komplike hikaye olması gerekmiyor ki! Adam cüzdan buluyor, onu sahibine vermek için uğraşıyor, sonra başına bir sürü olay geliyor, gittiği yerde çocukluk aşkıyla karşılaşıyor. Bu bir hikáyedir. Hiç anlamıyorum bu eleştirileri. Sanırım gişe yapan filmlere alerjimiz var.
- F.A: Başarılı olan herkese alerjimiz var. İyi olan her şey yerden yere vurulur. Cem Yılmaz’a bile neler yaptılar. Bir filmi seversin ya da sevmezsin, o başka bir şey. Ama "Film bile değil" demek, çok ayıp. Bu büyük saygısızlık.
Filmde belki çok küfür yok ama argo gerçekten bol kullanılmış.
- Ş.G: Benim filmimde küfür yok... Evet, argo var ama bu karakter argo konuşan bir karakter.
- Ş.G: Recep İvedik böyle bir adam. O televizyon skeçlerinde de böyleydi. Buna laf etmek "Süpermen neden uçuyor?" demek gibi! Bir de dikkat ettim, kimse Recep’in ne kadar mert, dürüst ve delikanlı bir adam olduğundan bahsetmiyor. Bu çok ilginç yani.
20 YAÅž ALTINA BEÅž KEZ Ä°ZLETMEK GEREK
Recep İvedik’in yaptığı espriler mesela. "Murat, k... da tur at..." Ucuz değil mi?
- Ş.G: İşin en vahimi şu; "Murat, k... da tur at" esprisinin Şahan Gökbakar tarafından yapıldığının düşünülmesi. Recep İvedik karakteri böyle espri yapar, onun espri anlayışı budur, ilkokul seviyesindedir. Benim yaptığım espri ise Recep İvedik tiplemesidir. Ayrıca bizim filmimizde cinselliğin "c"si de yok, bel altı espri de... Filmdeki en cinsel içerikli espri, tangalı biri geçerken vazoyu düşürmek ve bir de "memen koluma değdi" esprisi... Şimdi bu bel altı mı Allah aşkına?
Kadın yazarlar da filmi eleştirdi ama en ağır eleştiriler erkek köşe yazarlarından geldi. Takip ettiniz, değil mi?
- F.A: Kadınları zaten anlayamadım. Bir tanesi filmi izlemek için salona girdiğinde seyirciden korkmuş. Niye korktuysa? Biz bir sürü salon dolaştık, kimse kimseye saldırmadı. Bakın, Türkiye’de köşe yazarlarının farkında olmadığı şey şu; sinema müzik gibidir. Sadece bir tane mi müzik türü var? Hayır. Hepsinin anası klasik müziktir. Bunun sinemadaki karşılığı ise merkezdeki sinemadır. Tür sineması olmasa dünyadaki sinemaların yüzde 90’ı kapanır. Kimse bunun farkında değil. Herkes filmi, kendi türünde değerlendirmeli. Bu bir komedi karakter sinemasıdır. Bu gazeteciler nedense her filmi merkezdeki sinemaya göre değerlendiriyor. Neyi değerlendirdiklerinin farkında değiller. Birisi kalkmış, "20 yaşın altının böyle filmlerle yetişiyor olması fena" demiş. İnsanın bir kere bunu söylerken hicap duyması gerek.
Ama filmde 13 yaş sınırlaması var ve bu kurulun verdiği bir karar...
- F.A: Bu yaş sınırlamasında siyasi sebeplerden dolayı diretildi. Mesela çok yakın zamanda çıkmış bir filmde masadan kokainler çekiliyor, eşcinsel bir arkadaş tuhaf cümleler kuruyor, kan gövdeyi götürüyor, ’ananın bilmem neyi’ diye küfürler ediliyordu, sınırlama olmadı. Ama bizim filmimizde Şahan üç kez "yavşak" diyor ve buna 13 yaş sınırlaması getirildi. Öbür filmle ilgili herhangi bir bakan çıkıp bir açıklama yapmıyor, ama bu filmle alakalı çıkıp konuşuyor. Bu çok ilginç.
Evet, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, isim vermedi ama Recep İvedik’i bol küfürlü ve argolu bulduğunu söyledi.
- F.A: Neden konuşuyor, çünkü o bakan da bu filmin üzerinden günlerce konuşulacak. Recep İvedik’e bir şey söyleyen herkes gündeme geliyor. Köşe yazarı da bunun için yapıyor, bakan da bunun için yapıyor. Bakanın açıklamasını çok talihsiz buluyorum. Üstüne vazife değil. Buradaki kasıt da şu; hepsi "120" diye bir filmin arkasındalar. Galasına gidiyorlar falan. Modern ülkelerin hiçbirinde siyaset, bir filmin, bir albümün arkasında durmaz. Çünkü bu, haksız rekabet yaratır.
Film bu kadar eleştirildi, ama eleştiriler gişeye olumlu yansıdı.
- F.A: Evet. Bence insan böyle bir karakteri örnek almalıdır. Adam cüzdan buluyor, o cüzdanı sahibine ulaştırmak için canını dişine takıp yola çıkıyor. Yolda iki kızla karşılaşıyor. Onlara kendi aküsünü veriyor ve "Allah’a emanet olun" diyor. O adam bizim babalarımızın gençliğinin acayip kişilikli örneğini sergiliyor. Özlenen değerler diye bir şey varsa, bunları ortaya koyuyor. Bu gençler bu adamı seviyorsa, keşke Recep gibi olsalar... Bu adam neye kötü örnek oluyor ya! 20 yaş altı gençlere Recep İvedik’i beş kez izletmek gerek.
- Ş.G: Recep İvedik’i eleştirmek adına yazı yazanların, televizyonda konuşanların kurdukları cümlelere dikkat ettim. Beni eleştirenlerin yüzde 40’ı argo kelimelerle, hakarete varan cümlelerle beni eleştirmiş. Aslında tespit etmeye çalıştığım şey buydu; herkesin içinde bir Recep İvedik var. Hakikaten beni Recep İvedik gibi eleştirdiler. Yazılarına kahkahalarla güldüm. Meğer bu camiada herkes Recep İvedik’miş.
- Ş.G: Atilla Dorsay’ın bir üslubuna şahit oldum. Büyüğüm olarak kendisini eleştirmek benim haddime değil. Fakat benden "Şahan denen arkadaş" diye söz etti. Yaptığım filmin argo olduğunu anlatmaya çalışırken kendisinin argo hitap kullanması beni düşündürdü. Sonra, "Bu kadar insanın bu filme gitmesini açıklamakta ben aciz kalıyorum" dedi. İnsanlar birini eleştirirken, eleştirdikleri konuma kendileri düşerlerse ve eleştirdikleri insandan bir cevap bulamazlarsa, fena. Ben üreten bir genç olarak şunu söylüyorum; 27 yaşındayım, dört yıldır kendimce önemli işler yaptım. Hiçbir zaman medyatik bir kişilik olmayı tercih etmedim, özel hayatıma özen gösterdim. Rakibim denilen isimleri kötüleyerek prim yapmaya kalkmadım. Saygı görmeyi hak eden biri olmama rağmen 27 yaşında bana saygı göstermemeyi seçenlerin, 55 yaşına geldiğim zaman da bana "usta oyuncu, duayen" diye saygı göstermelerini istemiyorum.
Recep İvedik’in 17 günde 3 milyonu aşkın seyirciyi sinema salonlarına çekmesi sizin için de sürpriz oldu mu?
- Şahan Gökbakar: Bu, bir yıldır üzerinde çalıştığım, güzel olması için uğraştığım bir işti. Ben az çok böyle bir başarı bekliyordum. Yapımcım Faruk (Aksoy) Bey de aynı duygular içerisindeydi.
Bu filmi çekebilmek için yapımcı yapımcı dolaştığınız doğru mu?
- Ş.G: Böyle bir şey yaşamadık. Bu film için ilk kez Bülent Helvacı ile konuştum. Ancak ortak bir noktada buluşamadık. Ondan sonraki süreçte ise iş duyuldu ve birçok yapımcı senaryoyu kendilerine yollamamı istedi. Yolladık. Sonra Necati Akpınar’la, Enerji Prodüksiyon’la ve Ezel Akay’la görüştüm. Ama sonuca varamadık. Bu, geri çevrildim olarak algılanmasın. Sadece bu kişilerle ortak bir noktada buluşamadık. Bu süreçte Faruk Aksoy’la bir araya geldim.
Faruk Bey, bu projede herkesin göremeyip de sizin gördüğünüz şey neydi?
- Faruk Aksoy: Türkiye’nin iki tane komedyeni var, biri Cem Yılmaz diğeri de Şahan Gökbakar. Dolayısıyla Şahan beni aradığında kendisini hemen ofisime davet ettim. Ben onun TV’deki programlarını, karakterlerini keyifle izliyordum. Fakat Recep İvedik’i hiç izlememiştim. Gözümden kaçmış. Bana Youtube’dan izletti, bayıldım. Recep’in o dik duruşuna, herkesin aklından geçirip de söyleyemediği şeyleri söylemesine hayran kaldım.
- Ş.G: Mazhar Alanson’un şarkısında söylediği gibi, "Beş dakikada değişir bütün işler..." Bu böyle... Faruk Aksoy, bu filmdeki altyapıyı gördü, bu filmin gidebileceği yerleri gördü, para yatırdı, elini taşın altına koydu ve karşılığını da gani gani aldı. Allah artırsın. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Diğer yapımcılar için de şimdi sadece bu filmi nasıl kaçırdıklarıyla ilgili espri yapabiliriz, o kadar.
Gelelim günlerdir sizin için ve film hakkında yapılan eleştirilere... "Film kısa kısa skeçlerden oluşmuş" eleştirisiyle başlayalım.
- Ş.G: Konusu yok, hikáyesi yok dediler. Komedi filmlerinde komplike hikaye olması gerekmiyor ki! Adam cüzdan buluyor, onu sahibine vermek için uğraşıyor, sonra başına bir sürü olay geliyor, gittiği yerde çocukluk aşkıyla karşılaşıyor. Bu bir hikáyedir. Hiç anlamıyorum bu eleştirileri. Sanırım gişe yapan filmlere alerjimiz var.
- F.A: Başarılı olan herkese alerjimiz var. İyi olan her şey yerden yere vurulur. Cem Yılmaz’a bile neler yaptılar. Bir filmi seversin ya da sevmezsin, o başka bir şey. Ama "Film bile değil" demek, çok ayıp. Bu büyük saygısızlık.
Filmde belki çok küfür yok ama argo gerçekten bol kullanılmış.
- Ş.G: Benim filmimde küfür yok... Evet, argo var ama bu karakter argo konuşan bir karakter.
- F.A: Argo başbakanda da var, Fransa Cumhurbaşkanı’nda da var. Yaşayan bir dil çünkü...
- Ş.G: Recep İvedik böyle bir adam. O televizyon skeçlerinde de böyleydi. Buna laf etmek "Süpermen neden uçuyor?" demek gibi! Bir de dikkat ettim, kimse Recep’in ne kadar mert, dürüst ve delikanlı bir adam olduğundan bahsetmiyor. Bu çok ilginç yani.
20 YAÅž ALTINA BEÅž KEZ Ä°ZLETMEK GEREK
Recep İvedik’in yaptığı espriler mesela. "Murat, k... da tur at..." Ucuz değil mi?
- Ş.G: İşin en vahimi şu; "Murat, k... da tur at" esprisinin Şahan Gökbakar tarafından yapıldığının düşünülmesi. Recep İvedik karakteri böyle espri yapar, onun espri anlayışı budur, ilkokul seviyesindedir. Benim yaptığım espri ise Recep İvedik tiplemesidir. Ayrıca bizim filmimizde cinselliğin "c"si de yok, bel altı espri de... Filmdeki en cinsel içerikli espri, tangalı biri geçerken vazoyu düşürmek ve bir de "memen koluma değdi" esprisi... Şimdi bu bel altı mı Allah aşkına?
Kadın yazarlar da filmi eleştirdi ama en ağır eleştiriler erkek köşe yazarlarından geldi. Takip ettiniz, değil mi?
- F.A: Kadınları zaten anlayamadım. Bir tanesi filmi izlemek için salona girdiğinde seyirciden korkmuş. Niye korktuysa? Biz bir sürü salon dolaştık, kimse kimseye saldırmadı. Bakın, Türkiye’de köşe yazarlarının farkında olmadığı şey şu; sinema müzik gibidir. Sadece bir tane mi müzik türü var? Hayır. Hepsinin anası klasik müziktir. Bunun sinemadaki karşılığı ise merkezdeki sinemadır. Tür sineması olmasa dünyadaki sinemaların yüzde 90’ı kapanır. Kimse bunun farkında değil. Herkes filmi, kendi türünde değerlendirmeli. Bu bir komedi karakter sinemasıdır. Bu gazeteciler nedense her filmi merkezdeki sinemaya göre değerlendiriyor. Neyi değerlendirdiklerinin farkında değiller. Birisi kalkmış, "20 yaşın altının böyle filmlerle yetişiyor olması fena" demiş. İnsanın bir kere bunu söylerken hicap duyması gerek.
Ama filmde 13 yaş sınırlaması var ve bu kurulun verdiği bir karar...
- F.A: Bu yaş sınırlamasında siyasi sebeplerden dolayı diretildi. Mesela çok yakın zamanda çıkmış bir filmde masadan kokainler çekiliyor, eşcinsel bir arkadaş tuhaf cümleler kuruyor, kan gövdeyi götürüyor, ’ananın bilmem neyi’ diye küfürler ediliyordu, sınırlama olmadı. Ama bizim filmimizde Şahan üç kez "yavşak" diyor ve buna 13 yaş sınırlaması getirildi. Öbür filmle ilgili herhangi bir bakan çıkıp bir açıklama yapmıyor, ama bu filmle alakalı çıkıp konuşuyor. Bu çok ilginç.
Evet, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, isim vermedi ama Recep İvedik’i bol küfürlü ve argolu bulduğunu söyledi.
- F.A: Neden konuşuyor, çünkü o bakan da bu filmin üzerinden günlerce konuşulacak. Recep İvedik’e bir şey söyleyen herkes gündeme geliyor. Köşe yazarı da bunun için yapıyor, bakan da bunun için yapıyor. Bakanın açıklamasını çok talihsiz buluyorum. Üstüne vazife değil. Buradaki kasıt da şu; hepsi "120" diye bir filmin arkasındalar. Galasına gidiyorlar falan. Modern ülkelerin hiçbirinde siyaset, bir filmin, bir albümün arkasında durmaz. Çünkü bu,
Film bu kadar eleştirildi, ama eleştiriler gişeye olumlu yansıdı.
- F.A: Evet. Bence insan böyle bir karakteri örnek almalıdır. Adam cüzdan buluyor, o cüzdanı sahibine ulaştırmak için canını dişine takıp yola çıkıyor. Yolda iki kızla karşılaşıyor. Onlara kendi aküsünü veriyor ve "Allah’a emanet olun" diyor. O adam bizim babalarımızın gençliğinin acayip kişilikli örneğini sergiliyor. Özlenen değerler diye bir şey varsa, bunları ortaya koyuyor. Bu gençler bu adamı seviyorsa, keşke Recep gibi olsalar... Bu adam neye kötü örnek oluyor ya! 20 yaş altı gençlere Recep İvedik’i beş kez izletmek gerek.
- Ş.G: Recep İvedik’i eleştirmek adına yazı yazanların, televizyonda konuşanların kurdukları cümlelere dikkat ettim. Beni eleştirenlerin yüzde 40’ı argo kelimelerle, hakarete varan cümlelerle beni eleştirmiş. Aslında tespit etmeye çalıştığım şey buydu; herkesin içinde bir Recep İvedik var. Hakikaten beni Recep İvedik gibi eleştirdiler. Yazılarına kahkahalarla güldüm. Meğer bu camiada herkes Recep İvedik’miş.
Şahan Bey, "Beni argo cümlelerle eleştirdiler" dediniz. Kim sizi böyle eleştirdi, Atilla Dorsay mı?
- Ş.G: Atilla Dorsay’ın bir üslubuna şahit oldum. Büyüğüm olarak kendisini eleştirmek benim haddime değil. Fakat benden "Şahan denen arkadaş" diye söz etti. Yaptığım filmin argo olduğunu anlatmaya çalışırken kendisinin argo hitap kullanması beni düşündürdü. Sonra, "Bu kadar insanın bu filme gitmesini açıklamakta ben aciz kalıyorum" dedi. İnsanlar birini eleştirirken, eleştirdikleri konuma kendileri düşerlerse ve eleştirdikleri insandan bir cevap bulamazlarsa, fena. Ben üreten bir genç olarak şunu söylüyorum; 27 yaşındayım, dört yıldır kendimce önemli işler yaptım. Hiçbir zaman medyatik bir kişilik olmayı tercih etmedim, özel hayatıma özen gösterdim. Rakibim denilen isimleri kötüleyerek prim yapmaya kalkmadım. Saygı görmeyi hak eden biri olmama rağmen 27 yaşında bana saygı göstermemeyi seçenlerin, 55 yaşına geldiğim zaman da bana "usta oyuncu, duayen" diye saygı göstermelerini istemiyorum.
Filmin devamı gelecek
- Filmin devamı gelecek mi?
Ş.G: Gelmeli... Ben zaten bu kadar tepki almasa da Recep İvedik’i bir üçleme olarak düşünüyordum.
- Bu filme ne kadar yatırdınız ve ne kadar kazandınız? Şimdilerde herkes bunun hesabını yapıyor...
Ş.G: Ben de "Nazar etme ne olur, çalış senin de olur" diyorum. Tabii ki para kazanıyorum. Ama iki çeşit para vardır. Biri nakit para, diğeri itibar parası. Eğer sen nakdin peşine düşer, itibarı önemsemezsen, ne çok paran olur ne de sana saygı duyan... Benim önem verdiğim itibar parasıdır. 17 günde 3 milyon 150 bin insanın benim filmime gitmesinden daha büyük bir itibar var mı? Geri kalanıyla ilgilenmiyorum.
Eleştirilere kırılmayacak kadar zeki bir adamım ben
- Günlerdir hem film hem de sizin için çok şey söylendi. Buradan sizi eleştirenlere yanıt vermek ister misiniz?
Ş.G: Bunlar, eğlence sektörü ve endüstrinin kuralları. Ama benim bu filmi asıl ulaştırmaya çalıştığım insanlar, halkımız. Onlar eleştirilerin hiçbirine kulak asmıyor. Ben de umursamadım, kırılmadım, kızmadım. Çünkü bu eleştirilere kırılmayacak kadar zeki bir adamım. İnsanların bu filme giderek kahkahalar atmasını istedim, o da oldu. Yoksa ben
- Nasıl yani...
Åž.G: Yani bazı aydın yazarların, kafelerde birbirlerinin üzerine yürüyüp "senin kafanı gözünü kırarım, adam ol" diye bağırarak Recep Ä°vedik hallerine düştüklerini gördük. Bu filmi "zeka seviyesi düşük" diye deÄŸerlendiren insanların, kameralar karşısında mankenlerle mırç mırç öpüşüp, sweet heart, mweet heart diye geçirdikleri vakitleri gördük. Aslında bunların totalinde ÅŸunu görüyorum; bu piyasada herkes bir maske takmış. Maskeler bu filmle düşünce de sinirlendiler.Â
Â
Â