OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 24, 2004 00:00
Genç kız büyükannesinin sözünü evlendikten sonra hatırlar: ‘Bir erkek pijamasını giyip de, koltuğuna oturmadan onu tanıyamazsın.’ Gerçekten de genç çiftler, evlendikleri kişilerin birer yabancı olduklarını anladıklarında artık çok geçtir. Şimdi karar verme zamanıdır, ya paniğe kapılıp, her şeyden vazgeçerler, ya da büyür ve evliliklerine sahip çıkarlar.Evlilik, bir evcilik oyunu değildir. İki gencin birbirinden hoşlanıp evlenmeye karar vermesi de onları pespembe bir geleceğin beklediğine işaret sayılmaz. Eskilerin ‘Nikahta keramet vardır’ sözüyle de bir yere varılamayacağı kesin. Görücü usulüyle birbirlerini tanımadan evlenen gençlerin aynı çatı altında ortak bir yaşama alışmaları elbette zaman alır. Ama birbirlerini sevdiklerini düşünerek evlenen gençlerin de bekledikleri mutluluğa kavuşmaları bazen çok uzun sürebilir. Birbirlerini okul sıralarında tanımışlar ve daha o günlerde aralarında bir bağ oluşmuştu. Öğrencilik döneminde kaçamak flörtle başlayan ilişkinin evliliğe gittiğini onları tanıyan herkes kabul ediyordu. Aileleri, çocuklarının üzerine toz kondurmayan, kimseleri beğenmeyen aileleri bile! Bir gün, nişanlandılar. Sonra ortak yaşamlarına başlamak için hazırlığa koyuldular. Oturacakları ev, kullanacakları eşya hazırlandı. Düğün tarihi saptandı. Ve çocukluklarından beri birbirlerini tanıyan iki genç evlendiler. Evlilik hayatında hiç bir sorunla karşılaşmayacaklarına inanıyorlardı. Öyle ya çocuklukları birarada geçmişti. İlk gençlik döneminde de beraberdiler. Yani görünüşe göre, aşık gençler evlilik hayatına uyum sağlamakta hiç zorluk çekmeyeceklerdi.Ama ne yazık ki öyle olmadı. Genç sevgililer, evlilik hayatına başlamak üzere yeni evlerine ayak bastıkları gün korkunç bir gerçeğin farkına vardılar: Aslında onlar birbirlerine çok yabancıydılar. Genç kadın, yıllar önce büyükannesinin söylediği bir sözü hatırladı. Bu tecrübeli kadın, torununa ‘Bir erkek evinde pijamasını giyip koltuğuna oturmadan onu tanımış sayılmazsın’ demişti. Hakikaten de bahçede birlikte oyun oynadığı, okulda aynı sırayı paylaştığı eşinin hemen hiçbir özelliğini bilmediğini anlamak genç kadını kaygılandırmıştı. Aynı durum genç adam için de geçerliydi. O da eşi olan genç kadınla sanki daha dün ilk kez karşılaşmış gibi yabancılık çekiyordu.Yeni evliler, yeni hayatlarına alışma sürecinde birbirlerini gerçekte hiç de tanıyamadıklarını anlayınca sıkıntılar başladı. Genç kadın, eşinin o güne kadar hiç farkına varamadığı özelliklerini öğrendikçe şaşkına dönüyordu. Bir süre sonra genç kadın ile eşi arasında bir ‘sen- ben’ çekişmesi başlamıştı. Onlar birbirlerini kırmak istemiyorlardı ama sürtüşmelerin de ardı arkası kesilmiyordu.BÜYÜKLERİN TİTİZLİĞİ BOŞUNA DEĞİLEvliliğin sadece duygularla yürümeyeceğini kabul etmek gerek. Birbirlerine aşık olduklarını düşünen gençler, öncelikle aralarında kültür farkı olup olmadığına dikkat etmeliler. İçinde yetiştikleri aile ortamları farklı olmamalı. İlk cicim ayları geçtikten sonra, eşlerin birbirine söyleyecek sözlerinin kalmaması, ortak bir zevki paylaşamamaları, evliliği uçuruma sürükler. Birbirinden her bakımdan çok farklı çevrelerde yetişmiş iki gencin evliliğini aşkların en büyüğü bile kurtaramayabilir. Eskilerin eş seçiminde, aile düzeyini, yaşam koşullarını büyük bir titizlikle incelemeleri boşuna değildir. Günümüzde evliliklerin kısa ömürlü olmasında, gençlerin farklı kültür ve aile ortamından gelmeleri ve bu sorunu aşkın çözümleyeceğine inanmalarıdır. Eşler, ortak zevklerinin olmadığını, düşünce ve duygularında farklılıklar bulunduğunu anladıkları zaman ‘sen- ben’ çekişmeleri başlar. Kadın, erkeğe kendi zevklerini isteklerini kabul ettirmek için çaba harcar. Erkek, illa kendi dediklerinin yapılması için direnir. İki taraf da kendini haklı çıkarma telaşına düşer. Bir evde huzurun sağlanması için eşlerin birbirlerine anlayışlı ve sabırlı davranmaları gerekir.Evlilikte ‘ben’ yoktur, ‘biz’ vardırAile içi ilişkilerde karşılıklı fedakarlık çok önemli rol oynar. Aynı anne ve babanın çocukları olan iki kardeş bile birbirinden çok farklı kişilikler sergilerken, başka başka ailelerde yetişmiş iki yabancının zevklerinin ve düşüncelerinin tıpa tıp birbirine uyması beklenemez. Her ilişkide olduğu gibi evlilikte de karşılıklı fedakarlık gereklidir. Fedakarlığı sadece bir kişinin üstlenmesi, dengeyi bozar. Kadının bazı istekleri erkeğinkilerle örtüşmese de, bir orta yol bulunabilir. Fedakarlığı sadece kadından beklemek çok yanlıştır. Ancak ne yazık ki bizim toplulumumuzda, kadın ailenin yükünü büyük ölçüde omuzlarında taşır. Erkek eşinden ona anlayış göstermesini, zevklerinden, meraklarından fedakarlık yapmasını ister. Karşılığında ise hiçbir özveride bulunmaz. Aile içinde böyle bir manzara yaratılınca, çekişmeler giderek şiddetli kavgalara dönüşür. Bir zamanlar birlirlerini ölesiye sevdiklerini düşünen eşler, bu kez amansız birer düşman kesilirler. Tahmin edeceğiniz gibi bu koşullar altında evliliğin yürümesi çok zor olur. Ve de böyle bir beraberliği sürdürmenin de pek anlamı kalmaz. Evliliğin içine düştüğü şeytan üçgeninde ikinci ayak, sabırla, anlayışla ve biraz da diplomasi yardımıyla geçilebilir. Evlilikte bir kişinin hükmedici, bir kişinin de boyun eğici seçilmesi o evliliği başlangıçtan itibaren çıkmaza sokar. Evlilikte ‘ben’ olmamalı. Her zaman kararlar ‘biz’ diye verilmeli. Bir davete söz verirken, eve misafir kabul ederken,
yemek yaparken, hatat eve alınacak küçük bir mutfak eÅŸyasında bile birbirinizin fikirlerini almalıısınız. Yeni bir yuvanın temelleri atılırken, kısır çekiÅŸmelere meydan verilmemeli. EÄŸer yapılan fedakarlıkları karşı taraf takdir etmiyorsa, o zaman sıkıntıya katlanmanın da bir anlamı kalmaz. Evli çiftler için bireysel zevkler, uÄŸraşılar gündeme gelmemeli. EvliliÄŸin ömür boyu sürecek bir ortaklık olduÄŸu kabul edilip, bu ortaklığı bozacak davranışlardan kaçınılmalı. Ailelerin rolünü de inkar etmemeli. Onlar evliliÄŸiniz için bazen bir tehdit gibi görünseler de, problemli zamanlarda tecrübelerine güvenerek hareket edin. GerektiÄŸinde onlardan yardım istemekten çekinmeyin.Çocuklara dondurma yedirmeli mi yedirmemeli miBirçok ebeveyn ‘hasta eder’ gerekçesiyle çocuklarını çok keyifli bir yiyecek olan dondurmadan mahrum ediyor. Oysa çocuklara 2-3 yaşından itibaren dondurma ve- rilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak, özellikle küçük çocuklar için, dondurma oda sıcaklığına yakın bir ısıda verilmeli. Bekletilen dondurma tekrar soÄŸutulmamalı.l Dondurma besleyici midir?Dondurma deÄŸiÅŸik besin öğelerini bünyesinde toplayan, besin deÄŸeri yüksek bir yiyecektir. Dondurmada protein, karbonhidrat ve yağın yanı sıra A, B, C, D ve E grubu vitaminlerle birlikte kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineraller bulunur. l Dondurma ne zaman zararlı olabilir? Süt ürünleri çabuk bozulan ve yararlılıklarını hızla yitiren gıdalar. Bu nedenle homojenize ve pastörize edilmiÅŸ sütten üretilen hijyenik dondurma, yalanarak ya da küçük parçalar halinde yendiÄŸi takdirde, solunum ve sindirim organlarını olumsuz yönde etkilemez. Ancak saÄŸlıklı koÅŸullarda üretilmemiÅŸ veya saklanmamış dondurmalar salmonella enfeksiyonu salgınlarına yol açabilir. l Dondurma yedikten sonra boÄŸaz aÄŸrır mı? Bu ihtimal çocuklar için daha mı fazla?Dondurma yenirken yumuÅŸak damak, geniz bölgesi ve solunum yollarının üst kısmı, soÄŸuk ile en çok temas eden bölgeler. SoÄŸuk bir gıda alımı sonrasında ağız içi sıcaklığında düşme olur. Sıcaklık farkları nedeniyle, boÄŸazda normalde hazır bulunan bakteriler, vücut direncinin üzerinde olumsuz etki gösterebilir. Özellikle bağışıklık sistemi henüz tam geliÅŸmemiÅŸ çocuklarda, üst solunum yolları enfeksiyonları artabilir. BaÅŸ aÄŸrısı sıklığını artırdığına dair bazı dikkat çeken yayınlar da var. Ancak astım, allerjik rinit, sinüzit gibi kronik bir hastalığı yoksa dondurmanın boÄŸazda aÄŸrı, enfeksiyon, ateÅŸlenme gibi sorunlara yol açmasını beklemiyoruz. l Bir çocuk donudurmayı en fazla ne kadar sıklıkta yemeli? Ne kadar yedikten sonra zararlı olur?Dondurma sütten yapılmasına karşın basit karbohidrat dediÄŸimiz ÅŸeker içerir. Aşırı tüketimi ishale neden olabilir. Enerji açığı olan, zayıf çocuklarda her gün tüketiminde bir sakınca yoktur. Enerji fazlasına ihtiyacı olmayan kilolu çocukların ise haftada 1- 2 kez tüketimi daha uygun. l Dondurma satın alırken nelere dikkat edilmelidir? SaÄŸlık ve hijyen kurallarına uygun hazırlanmalıdır. Özellikle dondurmanın yapıldığı sütün pastörize olması ve hazırlanırken mikroorganizmalarla buluÅŸmasının önlenmesi gerekir. Özellikle yaz aylarında bakteriler daha kolay üreyebilmektedir. Bu nedenle çok kolay bozulur ve saÄŸlığa zararlı bir duruma gelir. Açık satılan dondurmalarda dikkatli olunmalı. PaketlenmiÅŸ dondurmalar tercih edilmeli. Bunların da saklanma ÅŸekli ve son kullanma tarihine dikkat edin. l Dondurma çocuklarda ÅŸiÅŸmanlığa neden olur mu? Fazla ve sık tüketimi ÅŸiÅŸmanlamaya yardım edebilir.l Çocuklara mutlaka dondurma yedirmek gerekiyor mu? Çocuklarda günlük kalsiyum gereksinmesi günde 800- 1200 mg arasında deÄŸiÅŸir. Amerikan Pediatri Akademisi’nin ‘Çocuklarda kalsiyum gereksinimleri’ raporunda, kalsiyum gereksinmesi için önerilen besinlerin arasında süt, yoÄŸurt, peynir ve sebze ve meyveler (brokoli, ıspanak, portakal, patetes) sayılırken, dondurma yer almıyor.Â
button