O morgun yan odasında iki yıl otopsiye girdim

Güncelleme Tarihi:

O morgun yan odasında iki yıl otopsiye girdim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2011 00:00

Ercan Kesal... Doktor, hastane yöneticisi, senarist, oyuncu, doktora öğrencisi ve iflah olmaz bir bilgi âşığı... ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’nın ‘Muhtar’ı, Nuri Bilge ve Ebru Ceylan’la birlikte ‘Üç Maymun’dan sonra bu filmin de senaryo yazarı... Bu çok yönlü insanı daha yakından tanımak için sahibi olduğu hastanede buluştuk, meşhur otopsi sahnesini de konuştuk

Haberin Devamı

- Hastaneye devam ederken, şu an aynı zamanda doktora da yapıyorsunuz değil mi?
- Evet, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Antropoloji’deyim. Şimdi tez dönemindeyim.
- Tez konunuz belli mi?
- Önümde birkaç seçenek var. Biri de 1960’lı yılların Türk sineması üzerine sözlü tarih çalışması. O dönemin çok özel, bir derinlik, sinema heyecanı var. Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Duygu Sağıroğlu, Halit Refiğ gibi auteur’ler yetişti. Bazıları yaşıyorken, onlarla konuşayım istiyorum.
- Çok yönlü bir karakteriniz var: Bambaşka dallarda eğitim görüp bambaşka işler yapabiliyorsunuz...
- Yeni bir şey öğrendiğim zaman acayip bir haz alıyorum, piyango kazanmış gibi oluyorum. Yaşadığım ortamda bir sorun varsa, onun çözümünden sorumlu gibi hissediyorum. Bir de hayat çok kısa. 51 yaşındayım ve kalan ömrüm çabucak bir şeyler yapma zorunluluğunu önüme koyuyor.
- Vazgeçemedikleriniz?
- Aynı zamanda çok iyi bir saha doktoru olan Anton Çehov’a “Ya doktor ol, ya yaz” diyorlar, o da “Tıp benim eşim, öykücülük de metresim. Birinden yorulduğumda diğerine gidiyorum” diyor. Benim için de hekimlik eşim, sinema sevgilim.

Haberin Devamı

CANNES’DA ZİRVEYE ÇIKTIK OSCAR TAÇLANDIRIR

- Nuri Bilge Ceylan’la yollarınız nasıl kesişti?
- Nazan aracılığıyla. Nazan, ‘Uzak’ta rol alırken biz sevgiliydik. Sete onu ziyarete gittiğimde, önerdiler, ben de küçük bir rol aldım. ‘İklimler’in ortasında evlendik.  ‘Üç Maymun’da oyuncu kadrosundaydım ve senaryodaydım. 2010’da Bir Zamanlar Anadolu’da’yla yine Cannes’daydık, Jüri Büyük Ödülü’nü aldık.
- Cannes’dan sonra Oscar yolculuğu da olur mu?
- Neden olmasın, ama şunu da anladım ki sinemanın zirvesi Cannes Film Festivali. Orada yeterince taltif edildik. Oscar ancak bunu taçlandırır.
- Eşiniz de oyuncu. Oyunculuğunuzu nasıl buldu?
- Çok sevdi. “Doktorla evlendim sanmıştım, oyuncu çıktı” dedi.
- Üzerine çalıştığınız, kafa yorduğunuz bir alan mı peki?
- Şimdi kafa yormaya başladım.Nazo’ya da sordum, “Yav Nazo n’apıyorum da ne oluyor?” “Bir kere oyunculuk eğitiminden dolayı, sınırlanmış bir adam değilsin. Diğer oyunculardaki performans anksiyetesi yok sende” cevabını verdi.
- Nuri Bilge Ceylan oyuncuları nasıl yönetiyor, her şey onun kontrolünde mi?
- Öncelikle senaryodan hiç vazgeçmez. İlk önce metne dayalı bir çekim yapar. Sonra alternatifini çeker, metnin kenarına aldığı notlara göre olur bu. Bir de ‘Ne istiyorsanız onu yapın’ der, doğaçlamaya bırakır, oradan bir şey çıkar mı diye bakar.
- Ailece de görüşüyorsunuz değil mi Ceylanlar’la?
- Ebru’yla Nazan da çok iyi arkadaş. Onlar karar verir, sık sık bir araya geliriz. Ebru da Avanoslu. Sonradan araştırdım, akraba çıktık. Bilge, eniştem yani.
- Setteki ilişkiyle özel hayattaki ilişki ne kadar farklı?
- İş yapıyoruz orada. Patron Bilge. Sabah saat 10’da işte olacaksak, 10’u 5 geçe gelmenin hesabını verirsiniz. Sette sessiz ve çok ciddi bir otoritesi var. Ayrıntıların yönetmenidir o. Hiç affetmez, vazgeçmez, boş geçmez, öyle olması gerekiyorsa yapar.
- ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’nın senaryosunu nasıl bir sistemde yazdınız?
- Moderatör Nuri Bilge. Bize her gün ödevler verir. Mesela bir bölüm bana verilir, ertesi gün başkası yazabilir. Ya da üçümüz aynı diyalog üzerine yazarız. Hangisi daha iyiyse onu alır, ya da içinden bölümler alır birleştirir.
- Muhtarın diyaloğu kimin kaleminden çıktı?
- Keskin’de sağlık ocağında çalışırken köylere giderdik. Morg da muhtarlardan çok dinlediğim bir mesele olduğu için, benim aktarmam daha kolay oldu.
- Filmdeki hastanede mi çalıştınız?
- Evet, iki yıl.
- Otopsi sahnesi çok konuşuldu. O oda gerçek otopsi odası mı?
- Morg duruyor ama morgun yan odasını film için morg yaptık. Cinayet, intihar, kaza, şüpheli ölüm gibi nedenlerle ayda 1-2 kez otopsiye girerdim o hastanede...
- Filmdeki doktor siz misiniz?
- O kadar net bir cümle kurulamaz. O, Doktor Cemal’in hikâyesi.

Haberin Devamı

MEĞER SİYASETİN PROFESYONELLERİ VARMIŞ

- Eğitim hayatınız da karışık. Üniversiteye siyasalda başladınız. Nasıl tıbba yöneldiniz?
-  1976 yılı, Ankara’da ağır koşullar vardı. O yüzden okula hiç gitmiyorduk. Yeniden sınava girip Ankara’dan gitmek istedim. Önce Ege Diş Hekimliği’ne girdim. Sonra Ege Tıp Fakültesi’ne. 1980 öncesinde bütün öğrenciler siyasetin içindeydi. Ben de devrimci ve sosyalisttim. O yaşlarda erken sorumluluk almayı, hızlı karar vermeyi öğrendik. Bunun da bedelleri vardı.
- Nasıl bedeller ödediniz?
- Yurtlardan atıldım, parasız kaldım, 2-3 ay İzmir otobüs terminalinde yattım, ama ölmedim arkadaşlarım gibi, hapse düşmedim. En azından mezun olup doktor çıktım.
- Başka bir siyasi maceranız daha oldu...
- 2002’de Beyoğlu Belediye Başkanlığı için CHP’den aday adayı oldum. Siyaset gövdenle girdiğin bir şeydir. Meğer şimdi meslekmiş, bunun profesyonelleri varmış. Kısacası bu, bizim işimiz değilmiş onu anladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!