Güncelleme Tarihi:
Konu : Trafik ve özellikle de trafikteki kamyonlar
İlgi-1 : İstanbul gibi kalabalık ve düzensiz şehirlerde hele hele trafiğin yoğun olduğu saatlerde kamyonlar büyük dert. Çok kamyon var, birbirilerini solluyorlar... vs
İlgi-2 : Şehirlerarası yollarda aynı dert. Kamyonlar iyi haldeyse, aşırı hız ve hatalı sollama yaparak, dökülüyorsa rotu kırılıp freni patlayarak katliama sebep oluyor.
(Eski bir ağır şoförü sıfatıyla kamyonları ancak bu kadar suçlayabilirim, uzatmıyorum.)
Şehir efsanesi : Bu konuda bir de şehir efsanesi vardır. Bazı büyük holdingler, kamyon ve lastik satabilmek için, Ankara’da lobi yaparak, para yedirerek, deniz ve demiryolu taşımacılığını baltalıyor. Bu yüzden Türkiye karayollarına yükleniyor ve sonuç ortada. Kimin suçlandığı malum, yazarım sonra ve işsiz kalırım, zorlamayın beni...
(Ve tekrar kamyonculuğa dönerim muhtemelen, çünkü bana bu piyasada artık ekmek yedirmezler.)
Ben de bu lafları yıllardır dinlerim, bir kulağımdan girer diğerinden çıkar...
Vallahi yazamıyorum yahu, benim gibi dil ve el gevezesi, ilk defa başıma geliyor böyle bir şey...
Ben de isyan etmişimdir bu lafa, 'Artık bu kadar da senaryo yazılmaz ki kardeşim..."
5 Şubat tarihli Nouvel Obs’ta Sophie de Deserts imzalı bir küçük haber okudum. Tercüme ediyorum size, bizi ilgilendiren kısmını en azından.
*
Los Angeles çılgınlığı
Hangi Amerikalı’ya “Los Angeles’te bir yerden bir yere gitmenin en kolay yolu nedir?” diye sorsanız, size aynı cevabı verecektir: “Mission Impossible!” Otomobille gitsem? “Kabus!” Toplu taşıma araçları ? “Var mı ki?”
Halbuki 20.yy.’ın başında “Melekler şehri” metrosuyla ve (toprak sahiplerinin göçle gelenlere şehir dışında arsa satmak için teşvik ettikleri ve geliştirdikleri) muhteşem tramvay sistemiyle övünürdü. 1920’li yıllarda tam 1700 tramvay hattı şehrin bir ucundan diğerine uzanıyordu.
Ama aynı yıllarda “los angelinos” yeni bir icat olan otomobile kaptırdı gönlünü. 1929’a gelindiğinde ABD’de 1 milyon aile otomobil sahibi olmuştu bile. Ve General Motors (otomobil üreticisi), Standard Oil (akaryakıt satıcısı) ve Firestone (lastik üreticisi) gibi sanayi devleri, otomobili vazgeçilmez bir ürün haline getirmeye kararlıydı. Güçlerini birleştirip metro ve tramvay hatlarını tek tek satın aldılar ve kapattılar. Mahkemeler bu şirketleri rekabeti önledikleri için mahkum etti, ama istedikleri sonuç elde edilmişti zaten: 1955’te metro kapandı, altı yıl sonra da tramvay... Devlet otoyol yapımına hız verdi, şehirde herkes bir Ford pikap veya Honda kupe sahibi oldu... 1980’lerin meşhur rok grubu Missing Persons’ın bir şarkısında dediği gibi, “L.A.da sadece ayak takımı yürüyerek gezer!”
Halbuki bugün LA’lı otomobil sahipleri “Yürüyerek gitsek daha çabuk varırız” diye ağlıyor. Los Angeles, Amerika’nın trafiği en berbat (ve havası en kirli) şehirlerinden biri...
*
Yani?
Yani, vaynat!