Güncelleme Tarihi:
Yıl 1956. İstanbul’da uzun süre konuşulacak bir otel açıldı. Adı Divan’dı. 1950’li yılların başında Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç, iş için sık sık Ankara’dan İstanbul’a geliyordu. Otel yokluğu çeken koca şehirde yer bulamamaktan sıkıldı. Çareyi Taksim’de Tatari ailesine ait bir arsayı almakta buldu. 250 bin lira ödedi. Bir katını ailesine ayıracağı, diğer katlarını misafirhane olarak kullanacağı bir bina inşa ettirmeye karar verdi.
Gel zaman git zaman Vehbi Koç, Avrupa gezilerinde gördüğü otellerle binanın seyrini değiştirmeye karar verdi ve oteli kurdu. Kolay olmadı, Demokrat Parti hükümeti zorluk çıkarıyordu. Sonra İstanbul’da uluslararası bir konferans yapılmasına karar verildi ancak otel sayısı yeterli değildi. Süreç hızlandırıldı, bu sefer Başbakan Adnan Menderes otelin konferansa yetiştirilmesini istiyordu.
KAPILARINI AÇTI
Ve geçen hafta; Gezi protestoları sırasında Divan Oteli başka bir şeyin daha sembolü oldu. Gaz bombalarından kaçanlar otele sığındı, polis kapıya dayandı, ancak otel çoktan odalarını revire çevirmiş, sağlık problemi yaşayanların yardımına koşmuştu.
Twitter’da hashtag’ler açıldı. “# beşyıldızlıdeğilayyıldızlı” denildi. Geçmişte pek çok entelektüelin gönlünde dost sohbetleriyle yer edinen otel, gençlerin de gözdesi oldu.
Solmaz’ı ilk buluşmamızda oraya götürdüm
Çetin Altan-Gazeteci / Yazar
Gazeteden yakın dostlarla toplanma geleneğimiz, Ankara’da başladı. Geceleri Kürt’ün Meyhanesi’ne gider, toplanırdık. İstanbul’a gelince de bu alışkanlığımız devam etti. Doğan Nadi’lerle Yaşar Kemal’lerle Divan Oteli’nin barında buluşmaya başladık. Dediğim dönem ‘1960’lardı, zaten fazla bir alternatif de yoktu o zaman; bir Hilton, bir de Divan Otel… Hilton bize soğuk geldiği için Divan’a gidiyorduk. Yukarı katta restoran vardı, orada yemeğimizi yer, sonrasında aşağıda kulüp kısmına geçer, gündemle, politikayla ilgili fikir alışverişinde bulunurduk. Gelenler her zaman aynı görüşte olmazdı, mesela Erol Simavi de çok gidip gelirdi. Ama asla vurdulu/kırdılı, kavgalı olaylar olmazdı, hep belli bir seviyedeydi. Bizim özel kulübümüz gibiydi zaten, neden kavga olsun…
Basın dünyasının koşulları değişince, orada toplanmayı da bıraktık. Ama alışkanlık olarak uzun yıllar eşimiz, dostumuz ahbabımızla gidip gelmeye devam ettik. Hatta ben Solmaz’ı (Kâmuran) ilk buluşmamızda bile oraya götürmüştüm.
Kuruluşunda politik mücadele vardı
Altan Öymen-Gazeteci / Yazar
Vehbi Koç, yurtdışına çıktığında “Neden bizde böyle oteller yok” diye hayıflanırdı. Bunu anılarında da dile getirdi. Bu oteli açmaya karar verdiği yıllarda Türkiye’de döviz sıkıntısı vardı. Ayrıca Vehbi Koç’un önüne birtakım bürokratik engeller çıkarıldı. Onları aşmak için uğraşıp durdu. Bir de Koç, CHP’nin divan üyesiydi. Menderes dönemiydi. “Partiyi bırak” diye baskılar vardı, nitekim sonra da istifa edecekti. Türkiye’de uluslararası bir toplantı yapılacaktı. Otelin o güne yetiştirilmesine karar verildi. Vehbi Koç, adeta bir şantiye şefi gibi çalıştı. Sonra açıldı, açıldığında Menderes o törene geldi. Mesela Hilton’un açılışında yoktu. Gidecekti ama Amerikalılarla arası bozulur gibi oldu. Koç, CHP’den istifa etti ama Demokrat Parti’ye de geçmedi. Vehbi Koç’un iktidar tarafından itibar görmediği zamanlardı. Otelin kuruluşunda politik mücadelelerin etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Divan Oteli’nde kalırdım, tertemizdi, Türk sermayesiyle yapılmış olması önemliydi. Bugün Divan Oteli’nde yaralılara kapıyı açan kim ise çok insani bir şey yapmıştır. Yeniden gitmeye başlayabilirim.
Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, zorluk çıkarsa da otelin açılışına geldi. |
Şairleri görebilme ihtimali
Figen Batur-Yazar
‘Divan’ ne bir otel ne bir kahve ne de iyi yemekti. Divan benim için edebiyat demekti. Fena halde şiire âşıktım. Ve de bütün sevdiğim şairler oradaydı. ‘Ben sana mecburum’ oradaydı mesela. Her sabah gelir ve her bir dizesine meftun genç şair adaylarıyla saatler geçirirdi. Her ne kadar Attilâ İlhan’la taçlansa da Attilâ İlhan’dan ibaret değildi Divan. Demir Özlü’ler, Ferit Edgü’ler, İlhan Berk’ler… Yüzlerce isim sayabilirim.
Bir zamanlar İstanbul’un Les Deux Magots’suydu. Sartre ile Beckett’in birbirlerinin yüzüne bakmaksızın ayrı masalarda oturmalarıyla malum o Paris kahvesi gibi. Divan özeldi; sabahtan ikindiye kadar meteliğe kurşun atan sanatçılara açardı kapılarını, veresiye. Kapılarını sonuna kadar açmasının altında kim bilir belki de bütün şairlerin birer dizelerinin kazınmış olmasının payı vardır.
Akıl buluşmaları yaşanırdı
Aydın Boysan-Mimar/Yazar
Orası entelijansiyanın en önemli buluşma yeriydi. İlginç sohbetler olurdu. Her şey konuşulurdu ama tatlı tatlı konuşulurdu. Kavga çıkmazdı. Edep sınırı hiçbir zaman aşılmazdı. Mizahi ölçülerde kalırdı sohbetler. Biz oraya tiyatro sanatçısı dostum Mücap Ofluoğlu’yla giderdik. Sanatçılar, gazeteciler, mühendisler, okuyan, yazan, tartışmayı, konuşmayı seven insanlar gelirdi. Kısacası akıl buluşmaları yaşanırdı burada.