Güncelleme Tarihi:
87. BÖLÜMDE NELER YAŞANDI?
Efsun ve Sultan, Hanife’nin üzerine bir kâbus gibi çöker. Hanife pes eder. Kurtulmak için her şeyi anlatmak üzeredir. Ganimet ise Zeynep’i kaybetmektense ölümü bile göze almaya hazırdır. Hanife’nin evi kuşatma altındadır artık... Bahar her şeyden vazgeçip Atahan yaşamına veda eder. Mehmet Emir bundan dolayı Cemre’yi suçlar. Fakat Kenan, Cemre’yi kullanmak için yeni adımlar atmaktadır. Hülya ise Kenan’ın oyunlarından bihaber, abisinin hayatına girmeye çalışan genç kadına hemen dişlerini gösterir... Bahar’ın tek sığınağı Ateş’tir. Ancak Ateş’in önce Arzu’yu hayatlarından tamamen çıkartması şarttır. Arzu ise Ateş’i kaybedecekse bunun bedelini birilerine ödetmeye kararlıdır.
Bahar ve Efsun için, Hasret’in mirasına el koymak için kendilerini kaçıran Erkıranların akıbeti, kimseye sığınamayacakları, kimseden yardım isteyemeyecekleri bir kaçış sürecinin başlangıcı oldu.
Bir tarafta Efsun’un kaybolduğunu fark eden Sultan ve Arda, diğer tarafta Bahar’a ulaşamayan Ateş, iki kız kardeşi bulmak için büyük bir arama başlattı. Arda ve İsmail de Efsun’u kurtarmak uğruna karşı karşıya geldi. Mehmet Emir ise Kenan’ın yeni tuzağının içine doğru yürümekteydi. Aniden ortaya çıkan esrarengiz bir kadın, Mehmet Emir’in hayatını altüst etti.
Cezaevindeki Ganimet ise Zeynep’e gerçek annesiyle ilgili bütün gerçekleri anlatmaya karar verdi. Ancak Hanife mahallede Sultan’a diz çöktürmeyi çoktan başarmıştı...
OYUNCULAR
KEREMCEM (ATEŞ)
Başarılı bir avukat. İş dünyasının önemli isimlerinden Mehmet Emir Atahan’ın sağ kolu. Ateş göründüğü gibi biri değil aslında. Kalbinin derinliklerinde sakladığı bir sırrı var. Atahan ailesiyle ilişki kurmasının sebebi de bu sırra dayanıyor.
EZGİ ARASOĞLU (BAHAR)
21 yaşında dünya güzeli bir kız. İncelikli, samimi, iyi niyetli. İnsanları mutlu etmekten hoşlanıyor. Bahar aslında Mehmet Emir Atahan’ın kızı. Ne annesi Hasret’i, ne de gerçek babası Mehmet Emir’i tanıyor. Dedesi Yusuf’un doğar doğmaz emanet ettiği Nuran ve İlyas’la birlikte yaşıyor. Nuran’ı annesi, İlyas’ı da babası biliyor. Bir de ailenin öz kızı Efsun var tabi aynı çatı altında… Kendine ait hayatın ancak kıyısında kalabiliyor Bahar. Hayatını çalan kız kardeşi Efsun ve üvey annesi Nuran yüzünden…
CEREN MORAY (EFSUN)
21 yaşında. Hoş, dikkat çekici bir kız. Oldukça da havalı. Hırslı ve oldukça bencil bir kız Efsun. Gerektiğinde rakibini yok etmekten çekinmeyecek kadar da gözü kara. Rahat bir hayata kavuşmak istiyor. Bunu da parayla yapabileceğini biliyor. Söz konusu Bahar’ın hayatını elinden almak olunca da vicdan azabı çekmiyor, Efsun. Sebebi belli. Bahar’ın parada pulda gözü yok. Ona tepsi içinde sunsalar o elinin tersiyle iter hepsini. Oysa Efsun zenginliğe, ihtişama, parıltıya bayılıyor.
MEHMET EMİR ATAHAN (SİNAN ALBAYRAK)
45 yaşında. Hoş bir adam. İyi niyetli, sabırlı ve disiplinli. Aile şirketini başarıyla yönetiyor. Efsun’un Mehmet Emir için anlamı büyük. Mehmet Emir hem kaybettiği aşkından bir iz bulduğu için seviniyor, hem de kendi kanından evladının sevgisini tadacağı için heyecanlanıyor. Gerçek kızının Bahar olduğunu bilmeden
İCLAL AYDIN (HASRET)
Bahar’ın gerçek annesi... Mersin’li bir toprak ağası olan Yusuf’un tek evladı. İstanbul’da üniversite kazandığında Yusuf herkesin sözüne karşı çıkıp, “Ben kızıma güveniyorum” diyerek İstanbul’a göndermiş Hasret’i. Hasret de babasının yüzünü kara çıkarmamış ilk yıl. Ama sonra Mehmet Emir’le tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlar.Hasret güzel, ayakları yere basan, cesur, öz güveni yüksek ve gururlu bir kadın... Hayata karşı kaldırdığı bütün kalkanları önce Efsun sonra da Mehmet Emir karşısında iniyor bir bir. Sıcak, insana huzur veren bir ses tonu var. Ancak cümleleri, düşüncelerini hiçbir yanlış anlamaya fırsat vermeyecek kadar keskin. Dinlerken insanın gözlerinin içine bakıyor; ruhunu okumak istercesine. Bir tek Mehmet Emir’in gözlerinin içine bakamıyor uzun uzun; kalbini ele vermekten korktuğu için o da... Tavırları sakin ama ağırkanlı
OYA BAŞAR (SULTAN)
Nuran'ın ablası Sultan, elli yaş civarında, sert görünümlü bir kadın. Yüzüne bakıldığında gençliğinde de ne kadar güzel olduğunu anlamak hiç de zor değil. Şimdi de hâlâ havalı ve alımlı ama yüzünde hep bir kırgınlık, hep bir öfke var. Bu öfkenin sebebi de acılarla, hayal kırıklığıyla, mücadeleyle geçmiş koskoca bir hayat.