O bir ’sanat şövalyesi’

Güncelleme Tarihi:

O bir ’sanat şövalyesi’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2006 00:00

Türk Pop Müziği’ne hayat veren öncü sanatçılardan Sezen Cumhur Önal, bir kez daha ’sanat şövalyesi’ oldu... Fransa’dan sonra geçtiğimiz hafta İtalya da Önal’ı ’sanat şövalyesi’ unvanıyla onurlandırdı. Önal’ın bir zamanlar yazdığı şarkılar, şimdilerde onun göğsüne ’sanat madalyası’ olarak takılıyor...

Maçka’daki evinde "Eski şarkılarım, yeni günlerde hayatımın madalyası oldu" diyen Sezen Cumhur Önal, Fransa’dan sonra ikinci bir ülkeden, İtalya’dan da ’Şövalye’ unvanı aldı. ’Sanat Şövalyesi’ Önal, objektifimize mutlulukla gülümsedi ve sözlerine şöyle başladı: "Yüzümdeki çizgilerle yaşıt, kimi unutulmaya bırakılmış anılar kadar buruk bu şarkılar. Benim için yeniden bir sevinç kaynağı."

O, bir müzik adamı. Onun sözcüklerle kurduğu dostluk, yaşamında radyo günlerinin başlangıcı oldu. 1960’da İstanbul İl Radyosu’nun mikrofonundan yükselen romantik sesinde, müzikseverleri buluşturdu. Bir şarkı sözü fabrikatörü o... Yazdığı Türkçe şarkılar, dünyayı sarmış... Türkçe’yi yazdığı şarkı sözleriyle, yeryüzünün sevilen besteleriyle ve sevilen yorumcularıyla bütünleşerek çeşitli coğrafyalara, uzak iklimlere taşımış.

Sezen Cumhur Önal, sayısı 900’ü aşkın şarkının söz yazarı... Bakın bu konuda neler söylüyor: "Bir zamanlar yazdığım Türkçe şarkıları 45 devirli plaklara okuyan, dünyaca ünlü İtalyan sanatçı dostlarımın; Mina, Peppino di Capri, Tony Cuchiara, Peppino Gagliardi, Elsa Quarta, Mario Zelinotti ve Luigi Tenco’nun eserlerini, globalleşen dünyada Türk ve İtalyan uluslarının geleneksel dostluğunun simgesi olarak değerlendiren İtalyan Cumhurbaşkanı Ekselans Giorgio Napolitano ve Başbakan Ekselans Nomano Prodi tarafından ’Ordinale della Stella della Solidarieta’ nişanı ve ’Cavaliere’ unvanı ile ödüllendirildiğim için çok mutluyum."

O, Peppino di Capri (Melankoli Ne Güzelsin) dediği günlerde yalnız İtalya’nın veya Avrupa’nın değil, yeryüzünün en ünlü şarkıcılarından biriydi. Türkçe şarkı söylemesi de büyük yankı uyandırmıştı. Mina’nın söylediği Türkçe şarkılar da onu takip etmişti. Bunlar, o dönemde Türk pop müziğinde yerli yorumcularımıza öncülük etmişti.

Bir dönemin seçkin İtalyan bestelerini, yurdumuzda radyolarda ve gece kulüplerinde, Önal’ın kaleminden çıkmış Türkçe sözlerle dinlerdik. Örneğin Özdemir Erdoğan’dan "Bahar Gelince" (E Curo Uno Zingara), Berkant’tan "Seni Özlerim" (E Voi Ballate), Altın mikrofon sahibi Mavi Çocuklar’dan "Dün Geçtim Önünden Eski Evin" (Mi Sono Innamorato Di Te) bunlardan sadece birkaçı...

Anımsayacağınız üzere Sezen Cumhur Önal, bu ödülü geçen yıl da Fransız Kültür Bakanlığı’ndan almıştı. Ünlü Fransız yorumcuların sesinde, nefesinde güzelleşen Türkçe şarkılar, 2005’te Önal’a ilk ’Sanat Madalyası’nı kazandırmıştı... Ünlü Johnny Hallyday’in, Patricia Carli’nin, Guy Marchand’ın kulakları çınlasın, Türk Pop’unda çığır açan ’Aranjmanlar’ döneminde Önal’ın yaptığı çalışmalarda yaşama gözlerini yuman Sacha Distel’in de, Theo Sarapo’nun da büyük payı vardır.

O, Sacha Distel 45’liğiyle doldurduğu Türkçe şarkıyı, Yeşilçam’da "Babamız Evleniyor" filminde Vahi Öz de, Ajda Pekkan da seslendirmişti.

SADECESÖZYAZARIDEĞİL

Hürriyet’in Belçika muhabiri Zeynel Lüle’nin 8 Şubat 2006’da Kelebek’te yayınlanan "Johnny Hallyday’in Türkçe Pláğı Rekor Fiyata Satılıyor" başlıklı haberinde özetle şöyle yazıyordu: "Ünlü Fransız şarkıcı Johnny Hallyday’in 1966’da kayıt yaptığı Türkçe plak, internet üzerinden yapılan açıkartırma satışında rekor fiyata yükseldi. 1966’da eşi Sylvie Vartan ile Türkiye turnesi yapan Hallyday, "Mon Anneau d’or" ve "Ne Joues Pas Ce Jeu-La" adlı şarkıları "Altın Yüzük" ve "Yeşil Gözler İçin" adlarıyla Türkçe seslendirmişti. Belçika’da yaşayan plak koleksiyoncusu Eric Lodriguez, pláğı Türkiye’deki bir plák koleksiyoncusundan ’oldukça ucuza’ aldıklarını belirtti ve daha sonra Türkiye’deki dostları aracılığıyla sekiz adet plak bulduklarını söyledi. 2003’te yine açıkartırmayla plağın birini 15 bin Euro’ya sattıklarını belirten Lodriguez, şu ana kadar 72 ayrı teklif geldiğini belirtti ve ’Türkçe plak çok fazla ilgi görüyor’ diye konuştu..."

Herkes bilir ki yeryüzünde her müzik, her dile yakışmaz, her söz her şarkıya uymaz ama Sezen Cumhur Önal, zoru başardı. Yüreğinde, her coğrafyanın müziğine yeni anlamlar katan sözcüklerle kalbinin kapılarını doruklardaki dostlarına açtı.

İşte Sezen Cumhur Önal ve o dönemin önemli sesleri el ele verip yeni bir akım başlattılar pop müzikte. Halkın içinden birileri bu akıma bir isim yakıştırdı: ’Aranjman...’ Sezen Cumhur, o günleri anlatırken şöyle dedi:

"Onların sesleri bu kadar güzel olmasaydı, ben bu şarkıları yazamazdım. Bir Tanju Okan, bir Ertan Anapa bir daha gelmez. Özdemir Erdoğan gibi kaç yorumcu var dünyada? Berkant; Türkiye’nin yıldızıdır. Selçuk Ural, Aydın Tansel ve Mehmet Taneri... Hepsi sahnelerin, mikrofonların gözdesidir. Şarkı sözü yazmak fırsatını bulduğum kadınlar da öyle. Kámuran Akkor ilk yazdığım şarkısı "Aşk Eski Bir Yalan" ile bütün Türkiye’yi kucaklamıştır. Ayten Alpman olsun, Füsun Önal olsun, Rana Alagöz veya Nilüfer olsun, hepsiyle müzikteki yaşamlarında hep doruk noktalarda buluştuk. Türk Sanat Müziği’nin yıldızları olan Zeki Müren, Gönül Yazar da benim sözcüklerimle Batı Müziği’ni denediler.

Yazıyı Özdemir Erdoğan’ın Sezen Cumhur Önal yorumuyla bitirelim: "Sezen Cumhur Önal’ı sadece şarkı sözü yazarı olarak düşünmek haksızlık olur. O, Türkiye’de Hafif Müzik ve buna bağlı müzik sanayiini başlatan önemli faktörlerden biridir..."

Türkçe Pop nasıl doğdu

Radyo günlerinde "Neden Türkçe olmasın?" sorusu ile başlayan arayışın ürünü olarak Türkçe pop müzik doğdu. Sezen Cumhur, "Rahmetli Fecri Ebcioğlu ve Aykut Sporel’le çok emek verdik" diyor gururla. "Dış dünyada 60’lı yıllarda ilk tohumları yabancı bestelerle ve seslerle atılan bu müzik akımı, Türkiye’de çok sevildi, benimsendi. Oysa o zamana kadar bu alışılmamış bir şeydi. Türkiye’de radyolarda, gazinolarda şarkıcılar, yabancı dilde söyledikleri şarkıları bir taklit şampiyonu gibi şarkının asıl yorumcusuna benzetmek amacıyla adeta yarışırlardı. Bilmedikleri dillerdeki şarkıları, papağan gibi ezberleyip yorumlamayı marifet sayarlardı. Oysa her biri dünya çapında yorumculardı. Ancak onları keşfetmek gerekiyordu, ben de bunu yaptım..."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!