O beyaz anıt meÄŸer Türkler için dikilmiÅŸ

Güncelleme Tarihi:

O beyaz anıt meğer Türkler için dikilmiş
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 03, 2004 00:00

Ege oldukça sakindi. Gemi neredeyse hiç sarsılmadan geçti Akdeniz’den de. Çocuklar güle oynaya koÅŸturuyorlardı. Vakit zengini olan kadınlar ise bolca güneÅŸleniyor, sohbet ediyorlardı. SüveyÅŸ Kanalı’nı geçip de Kızıldeniz’e girer girmez aksilikler baÅŸladı.(...)Hareket hazırlıkları sürerken kadınlar ve çocuklar da sahili seyrediyor, fotoÄŸraf çekiyorlardı. Ä°lerde beyaz bir anıt fark edince onu da görüntülediler. Ama hiçbiri bilemedi o beyaz anıtın özelliÄŸini.SUNUÅžGazeteci olarak, insanı yaptığımız iÅŸin odağına almak gerekliliÄŸine hep inandım. Gerçek yaÅŸam öykülerini yazmaya baÅŸlarken de insanlarla yaÅŸamlarının gizli kalmış öykülerini öğrenecek olmanın heyecanı içindeydim. Üçüncü öykü yayınlanıyor, heyecanım geçti mi? Hayır, daha da arttı. Çünkü beklentilerimin ötesinde bir güvenle karşılaÅŸtım. Ä°nsanlar, dünyalarını bana açmakta tereddüt etmiyorlar! Bu benim için yeni ve önemli bir misyon. Bu güvene layık olmaya çalışıyor, öykülerini dikkatle kaleme alıyor; isimlerin gizli kalmasıı isteklerini titizlikle yerine getiriyorum. O kiÅŸiyle ilgili bilgiler bende kalıyor; farklı bir isimle öyküleÅŸtiriyorum yaÅŸadıklarını.Ä°lk gün yayınlanan ‘Gazoz kapağından çıkan tatil’ öyküsünde sadece erkek kahramanın ismi gerçek, ‘İnanılmaz bir anneler günü hediyesi’ baÅŸlıklı öykünün kahramanı, ‘Ceyda’nın da adı gerçekte farklı. Önemli olan isimler deÄŸil öykünün kendisi diye düşünüyorum. Nitekim ‘Ceyda’, öyküsü yayınladıktan sonra ‘Yazıyı okudum. Hayatımın dönüm noktasını milyonlarla birlikte okumak çok garip, sanki herbiri benim sırdaşım’ diye ifade ediyordu sevincini.Bu ‘sırdaş’lığa aracılık etmek de benim için mutluluk. GöndereceÄŸiniz yeni öyküleri bekliyorum.YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers GüneÅŸli/Ä°stanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamO BEYAZ ANIT MEÄžER TÃœRKLER İÇİN DÄ°KÄ°LMÄ°ÅžMV Keban gemisinin mürettebatı, Mudanya Limanı’ndan demir alırken neÅŸe içindeydi. Ä°lk kez gidecekleri Japonya’ya kadar keyifli bir yolculuk geçireceklerini düşünüyorlardı. Yük gemisi olmasına raÄŸmen, personelden üçü, eÅŸ ve çocuklarını da yanına almıştı. 33 günlük bir turistik yolculuÄŸa hazırlanmışlardı.‘MV Keban’, Yawata Limanı’na maden cevheri götürecek; Yokohama’dan da Ä°kinci BoÄŸaz Köprüsü’nün ayakları için hazırlanan çelik konstrüksiyonları yükleyip geri dönecekti Türkiye’ye. Takvimler 1986 yılının 4 Haziran’ını gösteriyordu.Kızıldeniz’e kadar her ÅŸey yolundaydı. Ege oldukça sakindi. Gemi neredeyse hiç sarsılmadan geçti Akdeniz’den de. Çocuklar güle oynaya koÅŸturuyorlardı. Vakit zengini olan kadınlar ise bolca güneÅŸleniyor, sohbet ediyorlardı.SüveyÅŸ Kanalı’nı geçip de Kızıldeniz’e girer girmez aksilikler baÅŸladı. Ä°lk aksilik, içme suyu tankının delinmesiydi. Tatlı suyun zor bulunduÄŸu bölgedeydiler üstelik. Su almak için Aden Limanı’na yanaşıp, hem tankı onardılar, hem de su aldılar. Su, neredeyse altın deÄŸerindeydi Aden’de.Kızıldeniz’i aşıp da Hint Okyanusu’na çıktıkları noktada ÅŸiddetli Muson rüzgarlarıyla karşı karşıya kaldılar. Muson rüzgarlarının en ÅŸiddetli estiÄŸi mevsimdeydiler.DoÄŸanın gemiciler için uygun gördüğü en zorlu sınavlardan birine girmiÅŸti mürettebat. Sürpriz sınava raÄŸmen Sri Lanka’nın güneyine uzanmak isteseler de doÄŸa izin vermedi.Geminin ağır maden yüküyle dalgalar arasında sert biçimde yalpalaması tehlikeliydi. Yalpalardan birinde kırılabilirdi gemi.EndiÅŸelenen kaptan Alaattin Zümrüt, geri dönmeye karar verdi. Somali’nin Hafun Limanı’na sığınıp, yedi gün kaldılar orada.SOMALİ’DE NASIL AÇKALIYORLAR ACABA!Çocuklar, kadınlar bile olta takımlarını kapıp balık avladılar beklerken. Herkes hayatında belki bir daha göremeyeceÄŸi kadar çok balık tutuyordu. Balık boldu. Somali’de açlık çekildiÄŸini duyunca inanamadılar. Garip bir çeliÅŸkiydi bunca balığın olduÄŸu sahillerde açlık çekilmesi.Yeniden yola koyulduklarında asıl zorlu sınava yeni girdiklerini bilmiyorlardı. Birkaç saat sonra MV Keban, yine çok sert yalpalamaya baÅŸladı. Yükü nedeniyle çok hızlı ÅŸekilde yalpa yapıyor, hızla düzeliyor; ardından yeniden yalpalıyordu.Yalpanın büyümesi geminin içini de kötü etkiledi. Önce tabak çanaklar yerlere saçıldı. Sonra da sabitlenmiÅŸ koltuk, kanepe, televizyon gibi eÅŸyalar yerlerinden söküldü. Kamaralardaki eÅŸyalar saÄŸa sola uçuÅŸuyordu.BaÅŸmühendis Kemal ÅžerifoÄŸlu’nun kamarasında felaket manzarası hakimdi. Gemi yalpalayıp eÅŸyalar oradan oraya savruldukça baÅŸmühendisin eÅŸi ve küçük kızı korkudan çığlıklar atıyordu. Onları yatıştıramayan baÅŸmühendis de mide spazmı geçirmeye baÅŸlamış, yerde kıvranıyordu.Aslında bütün mürettebat korku içindeydi. Kimselere belli etmemeye çalışarak görevlerini yapıyorlardı. Gözleri ise kaptandaydı. Daha ne kadar ısrar edecek, devam edecek mi? Geri mi dönecek? Kaptan direnmekten birkaç saat sonra vazgeçti. Hafun Limanı’na bir kez daha döndüklerinde gemideki herkes ölüp de yeniden dünyaya gelmiÅŸ gibi hissediyordu kendini. Hafun’da yine karaya ayak basmadan balık tutarak geçirdiler iki günü. Hava bir türlü tam olarak düzelmiyordu. Kaptan, rüzgarın ÅŸiddetini azaltmasını fırsat bilip hareket emri verdi.SÄ°NGAPUR GÖRÃœNÃœNCEBÄ°R OH ÇEKTÄ°LERÖncekini aratmayacak zor koÅŸullarda geçtiler Hint Okyanusu’nu. Singapur’u uzaktan gördüklerinde ferahladılar ancak. Orada rahat bir nefes aldılar. Hem korkularını dindirdiler, hem de ikmal yaptılar Singapur limanında.Artık rota, yük boÅŸaltacakları Yawata’ydı. Nedense kaptan ve zabitler, Yawata’yı bir türlü bulamadılar haritada. Uzun aramalardan sonra Yawatahama’ya bastılar parmaklarını. ‘Hama ÅŸehir demek olsa gerek’ dediler:- New York City gibi, Yawatahama da Yawata ÅŸehri demek herhalde.Kaptanın aklına yattı bu fikir. 47 gündür karaya ayak basmamışlardı. Ertesi akÅŸam Yawata’ya varacaklarını hesaplıyorlardı. Heyecan büyüktü gemide. Fakat akÅŸam saatlerinde Deniz Nakliyat’tan aldıkları bir telgraf morallerini bozdu. O sırada olmaları gereken yerin koordinatları farklı veriliyordu. Acaba yanlış bir rota mı izliyorlardı? TelaÅŸla haritaları, pilot kitaplarını kontrol ettiler. Evet, yanlış rotadaydılar. Verilen koordinat gittikleri adanın batısındaydı. Onlar ise tersine doÄŸusundan seyrediyorlardı.O zaman anladılar, Yawatahama’nın Yawata olmadığını, ‘Hama’nın da ÅŸehir anlamına gelmediÄŸini. Yawata bir liman deÄŸil, iskelesi olan küçük bir köydü. O nedenle haritada bulamamışlardı Yawata’yı. Yeni rota çizildi aceleyle. Bir gün uzamıştı yol. Yükü boÅŸaltmak için Yawata’ya vardıklarında bile ağızlarını bıçak açmıyordu. Sıkılmışlardı yolculuÄŸun uzamasından.Tahliyeyi bitirince hiç beklemeden dönüş yükünü almak üzere Yokohama’ya hareket etti gemi. Kötü talih yine peÅŸlerini bırakmayacaktı. Honshu ile Oshima adaları arasından geçerken tayfuna yakalandılar. Üçüncü zabit YaÅŸar Biber köprüdeydi, geminin ilerlemediÄŸini fark etti. Oysa motorlar çalışıyordu. Åžiddetli rüzgar, boÅŸ olduÄŸu için bütün gövdesi suyun üzerine çıkan gemiyi engelliyordu.Durumu haber alan kaptan en yakın koya sığınmaya karar verdi. Dümeni önce Honshu adasına kırdı. Rüzgár ve dalgalar, geminin iskele tarafına dönmesine izin vermedi. Bu kez sancaÄŸa dönmeyi denedi kaptan. O tarafta da Oshima adası vardı. Uzun uÄŸraÅŸlardan sonra döndü gemi. Binbir güçlükle Oshima adasına yanaşıp Fukuro koyuna sığındılar.Sabah uyandıklarında fırtına dinmiÅŸti. Günlük güneÅŸlik bir hava gelmiÅŸ, tayfundan eser kalmamıştı. Bir gün önceki deli dalgalar gitmiÅŸ, yerini dingin bir deniz almıştı.Hareket hazırlıkları sürerken kadınlar ve çocuklar da sahili seyrediyor, fotoÄŸraf çekiyorlardı. Ä°lerde beyaz bir anıt fark edince onu da görüntülediler. Ama hiçbiri bilemedi o beyaz anıtın özelliÄŸini.ERTUÄžRUL MEÄžER 100 YIL ÖNCE GELMÄ°ÅžYokohama’ya vardıklarında bir sürpriz bekliyordu onları. MV Keban’ın bu seferi, BaÅŸbakan Turgut Özal’ın talimatıyla baÅŸlatılan düzenli seferlerin ilkiydi. O nedenle Japonlar, büyük bir parti düzenlemiÅŸlerdi. Partide sohbet ederken Türk Ticaret AtaÅŸesi, Üçüncü Zabit Biber’e sordu:- Oshima adasındaki Türk Anıtı’nı gördünüz mü? 16 Eylül 1890’da orada batan ErtuÄŸrul fırkateyninde ölen 525 Türk denizci anısına dikilmiÅŸtir. Sizin de o kayalıklara takılmadan koya girebilmeniz mucize.Biber, ÅŸaşırdı. Bırakın ErtuÄŸrul fırkateynini bilmeyi, o ve arkadaÅŸları Japonya’ya sefere çıkan ilk denizciler sanıyorlardı kendilerini. ‘Bu anıtın yerini harita üzerinde gösterir misiniz?’ dedi Biber merakla. Birlikte çıktılar harita odasına. AtaÅŸenin harita üzerinde iÅŸaret ettiÄŸi yeri görür görmez zıpladı yerinden. - Bu bizim de tehlike atlatıp demirlediÄŸimiz yer!O zaman öğrendiler görüntüledikleri anıtın ‘Türk Anıtı’ olduÄŸunu. Tarih, beklemedikleri anda, üstelik fark ettirmeden dokunmuÅŸtu onlara... ÃœNLÃœLERDEN ÖYKÃœ YORUMUErtuÄŸrul’un önemini hiçbirimiz kavrayamadıkSunay Akın (Åžair-Yazar)Japon Ä°mparatoru Meji, dönemin PadiÅŸahı Ä°kinci Abdülhamit’e armaÄŸanlar gönderir. Tarihte, Japonlarla Türkler ilk kez yüz yüze gelmektedir. Osmanlı, kuÅŸkusuz bu armaÄŸanların altında kalmayacaktır. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü PaÅŸa, sarayın armaÄŸanlarını Japonya’ya ErtuÄŸrul fırkateyninin götüreceÄŸini açıkladığında denizciler isyan eder. Çünkü ErtuÄŸrul fırkateyni yıllarca Haliç’e demirli kalmış, dibi midye baÄŸlamış, eski ve yorgun bir gemidir.Buna raÄŸmen fırkateyn bakımdan geçirilir ve Ali Bey kaptanlığında 14 Temmuz 1889’da Ä°stanbul’dan yola koyulur. Çok zor bir yolculuktan sonra Yokohama limanına ulaÅŸmayı baÅŸarır. Japonların fırtınalara dayanamayacağı uyarılarına raÄŸmen fırkateyn dönüşe geçer. Ancak uzaÄŸa gidemez, Osima adası açıklarında kayalıklara çarpar ve batar. Fırkateynin batışından sonra dul kalan denizci eÅŸlerinden biri de Kaptan Ali Bey’in karısı AyÅŸe Hanım’dır. Kızı Neyyire zaman içinde evlenir ve bir erkek çocuk dünyaya getirir. Ä°ÅŸte bu çocuk, Cumhuriyet döneminin Maarif bakanlarından Hasan Ali Yücel’dir. Onun oÄŸlu da ÅŸair Can Yücel’dir. Yani ErtuÄŸrul fırkateyninin öyküsü aslında sadece Japonya’ya giden denizcilerimizin deÄŸil, edebiyatçılarımızın da gözü önündeydi. Ama onun ÅŸiirlerindeki öfkenin ErtuÄŸrul’u batıran dalgalardan güç aldığını göremedik. Ä°stiklal Caddesi’ndeki Japon maÄŸazasının öyküsünün, gemi battıktan sonra Ä°stanbul’a gönderilen dostluk elçisi Nakamura ile baÅŸladığını da bilemedik. Sadece Keban gemisinin mürettebatı deÄŸil, biz aslında millet olarak ErtuÄŸrul fırkateyninin hayatımızdaki yerini kavrayamadık. Onun anıt kiÅŸileri önünden fark etmeden geçtik, onlardan habersiz biçimde yaÅŸadık. Oysa ErtuÄŸrul anıtını görmek için Japonya’ya gitmeye bile gerek yok. Anıtın aynısı Mersin limanında da var. Ama hangi yıldönümünde o anıtın önünde tören yapıldı ki insanlar ErtuÄŸrul fırkateynini bilsin? Fırkateynin batışının, 525 Türk denizcinin ölümünün 16 Eylül’de tam 114. yıldönümü ama hatırlayan kim?PAZARTESÄ°: BANKER KASTELLİ’NÄ°N GARDÄ°YANI ANLATIYOR...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!