O beni yarına kadar aldatmayacak

Güncelleme Tarihi:

O beni yarına kadar aldatmayacak
Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2002 00:00

Aldatmak dediğin şey, söz ile başlıyor. Çünkü birinin birini aldatabilmesi için söz vermiş olması gerekiyor:- Senden başkasıyla beraber olmayacağım.- Senden başkasıyla Pazar gününe kadar röportaj yapmayacağım!Bunlar ikili sözler.Toplum önünde verilen sözler de var tabii, evlilik gibi:- Bu kadınla/ bu adamla birlikte olacağım. Ömrümün sonuna kadar. Tanrı huzurunda yemin ediyorum ki, bir başkasıyla beraber olmayacağım!Ama söz yoksa, aldatmak da yok...Ne var ki söz vermeye bayılıyoruz.Kendimizi bile bile bağlıyoruz.İnsanların gelecekteki duygularıyla ilgili (Seni hep seveceğim, yemin ederim başka hiçbir erkeğe elimi sürmeyeceğim) şu anda söz verip veremeyeceklerini tartışmıyorum ya da zaman içinde değişime uğrayıp uğramayacağını (O zaman gerçekten seviyordum, şimdi sevmiyorum, n'apim!)... Tartışabiliriz de benim şu anda işime gelmiyor. Onu bunu bilmem. Yarınki röportajım bana söz verdi.Beni aldatmayacak.Yarına kadar.Benden başkasına röportaj vermeyecek.Yarına kadar.Onunla yazdığı ve çok ama çok patırtı koparacağına inandığım kitabıyla (adı ALDATMAK) ilgili ilk röportajı ben yapacağım.Bu da böyle bir salaklık işte.Sanki kitabın bekareti benimle bozulacak anasını satayım...Ama biliyor musunuz adı da konusu da ALDATMAK olan bir röportajla aldatılmayı göze alamam. Evet güveni, garantiyi ve heyecanı bir arada istiyorum. Ve heyecanlanıyorum. Ve biliyorum ki bana söz verdi. Yarına kadar beni aldatmayacak. Sonrasına ne karışırım ne de karışmak isterim...Yeter ki ilk röportaj benim olsun!Yaşasın tanıklıkBu hafta insan zaafları ya da halleri üzerine çalışıyoruz. Öyle denk düştü. Elimde bir kitap var. Metis'in Siyahbeyaz Dizi'sinden çıktı: Eşcinsel Erkekler/ Yirmibeş Tanıklık. Kitabın yazarı Murat Hocaoğlu'nu (o istese de istemese de) çıkardığı iş için huzurlarınızda alnından öpüyorum.Ve... öptüm.Bayram değil seyran değil ben tanımadığım, üstelik benden iki yaş küçük olan (genelde tercihim kendimden büyük erkekler de!) neden öpüyorum?Şundan: Çok etkilendim yazdığı kitaptan.Bir kere adı üstünde ‘‘tanıklık’’.Murat Hocaoğlu, modaya uyup, pek çok insanın kalkıştığı gibi bir roman yazmıyor. Değerli anılarını derlemiyor ya da dahiyane fikirlerini üstten bir tavırla kaleme almıyor. O, yemiyor, içmiyor bu ülkede yaşayan 25 eşcinsel erkekle röportaj yapıyor ve bunları bir kitapta topluyor. Son derece samimi ve açık bir biçimde o eşcinseller de bize içlerini açıyor. Çocukluklarını, aile ilişkilerini, karılarını, iş hayatlarını, sosyal hayatlarını, acılarını, pişmanlıklarını, özlemlerini anlatıyor.Yani eşcinsel erkek öykülerine (artı eşcinsel grup ve çevrelerin temsilcilerinin aralarındaki görüş ve duruş farklılıklarına) sadece Murat Hocaoğlu tanıklık etmiyor, sayesinde biz de ediyoruz.Son derece sıkı bir çalışma bence.Metis'i de kutluyorum.Çünkü medyanın genelinde haber olmayan, deriiin bir mesele bu.Ne zaman yurt dışına gitsem kitabevlerinde kafayı yerim, nasıl olur da bu kadar farklı alanlarda binbir türlü kitap yayınlayabiliyorlar diye. Neden biz bu kadar kısırız diye. O yüzden de belki bu kadar coşku gösterdim, çünkü ben fetişist tanıklıkları da, lezbiyen tanıklıkları da, travesti ve transseksüel tanıklıkları da okumak istiyorum. Üzerini örttüğümüz pek çok kavramın yazılıp çizilmesini, tartışılmasını istiyorum. Nokta.HAMİŞ: Eşcinselleri tanımak istiyorsanız, karşınızda çok değerli bir başvuru kaynağı duruyor. Neden mi? Yazar, bir konu üzerine kendi yargılarıyla dolu bir bakış açısını getirmiyor da ondan. Elinizdeki, bizzat onu yaşayan insanın birebir anlattıkları. Bu yüzden değerli bu ‘‘tanıklık’’ denilen şey. Ve bu yüzyılın da en önemli özelliği. Hayatboyu bir eşcinselle tanışma imkanınız olmasa bile, kütüphaneden bir kitap çekip, bir eşcinselle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Darısı karşılaşılması zor diğer alanların başına...Benim kedim obezÖnce ‘‘Biraz kilolu’’ diyordum kedime...Arkadaşlarım ‘‘Bana bak, bunun gidişatı iyi değil, durmadan şişmanlıyor!’’ dediklerinde.İnsanın elinde sanki!Yavrunu koruyorsun, iyilik yaptığını zannediyorsun.Babam ve annem yeni doğmuş şişman bir koyuna benzettiklerinde ise 2 saatliğine küsmüş, onlarla hiç konuşmamıştım. O kadar ağır gelmişti. Üstelik onun yanında konuşuyorlar bunu. Anlıyor.Hiç değilse İngilizce söylesinler!Biraz zaman geçtikten sonra şişman olduğunu kabullenmeye başladım.Çünkü ne yazık ki çevremdeki herkes, gerçekçilik kılıfı altına saklamaya çalıştıkları bir zalimlikle ‘‘Ayı gibi oldu seninki’’ demeye başladı. Tamam ben de görüyordum...Kendimden bile saklıyordum ama benzetiyordum... Güzel kafasını mama tabağına soktuğunda, kollarını bacaklarını iki yana açtığında, resmen ayı postu gibi duruyordu benim güzel kedim.Yine de çocuğuna kondurmak istemiyorsun! Ancak istesen de istemesen de şu noktaya geliyorsun: - Haklısınız, kilolu değil şişman!Geçenlerde bu sorunu toptan hallettik. Biri ‘‘Bu kocabaş havyan ne zamandan beri seninle yaşıyor?’’ dediğinde kedimi kaptığım gibi Animalia'nın yolunu tuttum. Ve maalesef o acı gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım:Kedim ne kilolu ne de şişmandı.Benim kedim obezdi!Ve ben çocuğunu korumaya çalışırken, ona kötülük eden kötü bir anneydim. Üstelik yemekten boğulmuş bir vaziyetteyken ‘‘Eyvah! Yoksa aç mı kaldı?’’ diye koca bir dilim üzerine sürdüğü tereyağ yetmezmiş gibi bir de çilekli reçeli boca eden bir anneyim!Ve sonunda ne oldu? Onu en son yakaladığımda yemek yiyebilmek için bana bile ihtiyacı kalmamıştı. Bir gün eve geldim. Hayret! Bacağıma sarılmıyor. Patileriyle çekiştirip ‘‘Hadi yemeğimi ver’’ filan demiyor. Gayet rahat, salondaki kanepeye serilmiş, eve gelişimi, haddinden fazla rahat gözlerle ‘‘Ha sen mi geldin. Hoş geldin canım!’’ der gibi izliyor...Çok şaşırtıcı. Hiç böyle yapmazdı.Küçük bir hafiyelik sonucunda gerçeği öğreniyorum:Kabındaki yemeği bitti mi, bizimki o hantallığına bakmadan tezgaha zıplıyor, üzerinden kuru mama torbasını devirip, içindekileri döküyor ve döktüklerinin hepsini yiyor! Ben de eve geldiğimde ortalıkta dökülmüş tane görmediğim için ne olup bittiğini anlamıyorum.Obez olduğu tescil edildikten sonra, artık obez mama yiyor.Aklınızda olsun Animalia şişman hayvan sahiplerine böyle bir hizmet veriyor...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!