Kültürazzi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2009 00:00
Geçen hafta Fransa’da başlayan Türk Mevsimi etkinliklerini yerinde görmek için Paris’teydim. Haberleri, verilen ödülleri okumuşsunuzdur. Bana doğal olarak işin dedikodu kısmı kaldı.
Gerilen siyasi ortamın gölgesinde başladı ya Türk Sezon’u, işle ilgisi olan hangi Fransız yetkiliyle konuşsanız, Sarkozy’nin aksine “Biz aslında Türkleri çok severiz, Avrupa Birliği’ne girmenize de asla karşı değiliz” muhabbeti açılıyor hemen.
Bunun en somut örneğini de Air France gösterdi. Birlikte uçtuğumuz basın grubunun ekonomi sınıfı olan biletlerini hemen first class’a çevirdiler.
Sezonun, Teracodore Meydanı’nda Mercan Dede ve Anadolu Ateşi gösterileriyle gerçekleştirilen açılışının haberleri Türkler’in çalıp Türkler’in oynadığı şeklinde yansıdı ya medyaya. Etkinliğin Fransa tarafındaki sorumlu komiseri Stanislas Pierret bunu asla kabul etmiyor. “Tamam ön tarafta ellerinde bayraklarıyla Türkler çoğunluktaydı ama alanın geri kalanında Fransızlar ve diğer ülkelerden gelen turistler ağırlıktaydı” diyor ve şöyle sürdürüyor konuşmasını: “Fransa’daki Türk Mevsimi bu gösteriden ibaret değil ki. Başta büyük kentler olmak üzere toplam 80 noktada 400 etkinlik yapılacak. Bu bir anlamda Türk kültürünün Tour de France’ı olacak.”
Stanislas Pierret’in sözünü ettiği Tour de France, biliyorsunuz ünlü Fransa Bisiklet Turu. Sözü Pierret bisiklet turuna getirmişken ben de oradan devam edeyim.
Paris
Film Festivali’ne katılan ve bir atölye çalışması gerçekleştiren ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’a Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe tarafından onur ödülü madalyası verildi. Ödül 1911 yılından beri Paris halkına sanatsal açıdan katkıda bulunan kişilere veriliyormuş. Sezon kapanmadan da Ara Güler ile Orhan Pamuk’a bu ödül takdim edilecek.
Nuri Bilge Ceylan’ın ödül töreni Belediye Sarayı’nda gerçekleştirildi. Ödül bir anlamda alan kişiyi Paris’in onurlu fahri hemşerisi yapıyor.
Nuri Bilge Ceylan ilk kez 30 yıl önce geldiği Paris’te nasıl cefa çektiğini, parklarda yatmak zorunda kaldığını, o yüzden de bu ödülün kendisi için ayrı bir önem taşıdığını anlattı.
Mütevazı kişiliğinden asla taviz vermeyen, deyim yerindeyse helyum gazıyla doldurulmuş gibi hemen havalanmayan birisi.
Bu gelişinde de kendisine tahsis edilen lüks makam aracı yerine bisiklet kiralayıp Paris’i öyle dolaşmak istemiş.
Paris’te inanılmaz bir uygulama var. Kentin her yanına bisiklet parkları yapılmış. Kredi kartınızla bisiklet kiralayıp orada bulunduğunuz sürece kullanabiliyorsunuz. Ücreti aylık 29 Euro. Alıyorsunuz bisikleti gittiğiniz noktadaki istasyona bırakıyorsunuz.
Nuri Bilge Ceylan da gidip bir bisiklet kiralamış. Ancak fark etmiş ki kredi kartından 150 Euro fazla para çekilmiş. Bisiklet kiralamak arabadan daha pahalıya gelemez, her halde yanlış bir işlem yaptım, gitti bizim 150 Euro diye düşünmüş. Bisikleti teslim ederken anlamış ki o 150 Euro depozito olarak alınıyor, sonra da iade ediliyormuş.
Bunu anlattığında aramızdaki espri şu oldu tabii. Paris Belediyesi böyle madalyalar falan vereceğine keşke sınırsız metro kartı ya da bisiklet aboneliği verseydi.
LİLLE İSTANBUL’A ÖRNEK OLSUNParis’e trenle bir saat uzaklıktaki Lille şehrinde de Türk Mevsimi kapsamında etkinlikler vardı. Lille 2004 yılının Avrupa Kültür Başkenti’ymiş. Bir kent tamamıyla kültür merkezi haline nasıl getirilir bunun örneğini orada görmek mümkün. Bütün sanayi tesisleri birer kültür merkezi haline getirilmiş.
Paris’in tarihsel mekanlarında yeni bir şey yapmak artık mümkün değil. O yüzden geleceğin kültürel cazibe merkezi olarak Lille gösteriliyor.
Önce Europe XXL kapsamında 14 Mart’ta açılan ve bugün sona eren İstanbul Traversee sergisini gezdik. Çağdaş Türk sanatının önde gelen isimlerinin eserlerinin yer aldığı bu sergiyi tam 80 bin kişi gezmiş. Çok güzel işler seçilmiş ve başarılı bir küratörlük örneği.
Bir gün önce de Nedim Gürsel, Sema Kaygusuz ve Mehmet Yasin burada bir edebiyat toplantısına katılıp okuma yapmışlar.
Artık bir sanat merkezi olan Saint-Sauveur Garı’nda da Burhan Öçal konserini izledik. Usta müzisyen gar meydanındaki seyircilere tam bir müzik ziyafeti çekti. Bana kızacaklar ama sözü yine İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na getirmek istiyorum. Eğer başarılı bir örnek görmek istiyorlarsa gidip Lille’e bir baksınlar.
Yazar ajanları artık roman kahramanı olduSadece bir durum tespiti. Dikkatimi çekti de, son okuduğum iki romanda da yazar ajanları karşıma roman kahramanı olarak çıkıyor.
Demek ki yeni bir moda başladı.
Önce Ayça Şen’in Hırs ve Ceza’sı. Şöhret olmak için roman yazmaya karar veren yazar adayı kitabını yayınlatmak için bir yazar ajanına başvuruyor. Ve romanı bu şekilde basılarak şöhrete ulaşıyor.
Şimdi de Barış Müstecaplıoğlu, yeni romanı Bir Hayaldi Gerçekten Güzel’de bir yazar ajanından bahsediyor.
İlkinin ajanı erkek ikincisininki ise kadın.
Ve gerçekten iki yazarın ajanlarının kim olduğuna baktığınızda aynı sonuç çıkıyor.
Kıssadan hisse...
Böyle olur yazarın rüşveti. Ben seni kahramanım yapayım sen de beni şöhret...