Güncelleme Tarihi:
Uzun yıllar müzik piyasasından uzak kaldı Nur Yoldaş, ama hayatına öyle bir şarkı girmişti ki ondan kolay kolay kaçamazdı. Aslında kaçmak da istemeyen yorumcu, unutulmayan ‘‘Sultani Yegah’’la birlikte bir döneme imza atan şarkılarıyla yeniden yüzleşirken, o günlerde plak olarak basılan, ancak şimdi bir kaset ve CD'de toplanan bu yapıtların yeni kuşaklara ulaşması için elinden geleni yapıyor...
Yıllardır pek çok müzisyenin yapmış olmak için öykündüğü, pek çok şairin yazmış olmak için yanıp tutuştuğu sözleri Attila İlhan, müziği ise Ergüder Yoldaş'a ait olan ‘‘Sultani Yegah’’ sadece kırkbeşlik olarak kalma sürgününden kurtularak kaset ve CD olarak yeni kuşaklarla tanışıyor...
Projeye sonuna kadar destek veren Nur Yoldaş'la Sultani Yegah, Ergüder Yoldaş ve müzik sanatı üzerine konuştuk.
- Proje size ilk geldiğinde neler hissettiniz?
‘‘Büyük bir heyecan duydum. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, eğer bir sanat yapıtı yıllar sonra yeniden bir prodüksiyon, bir sunuş aşamasına gelebiliyorsa demek ki biz buzun üzerine yazı yazmamışız. Demek ki gerçek sanatçı bir yerlerde çok doğru şeyler yapmış ve yıllar sonra bu tekrar ortaya çıkmış. Bu yapıtların içinde bir yorumcu olarak benim katkım bana ancak onur ve gurur verir. Bunun gerçek emeği Ergüder Yoldaş'a aittir. Ben sadece ve sadece bir yorumcunun getirdiği onuru yaşıyorum.’’
- Bu iş için eser sahibinden de izin alınmış mı?
‘‘Proje bana haber verildiğinde ben her şeyden önce besteciyle görüşüp görüşmediklerini, telifi sordum. Çünkü kavramların altları o kadar açıldı, içleri o kadar boşaltıldı ki... Yasal her türlü sorunu halledildi mi, bilmiyorum.’’
- Albüm 1982'de kaydedilmişti. Kayıt açısından da şanslı bir döneme denk düşüyor?
‘‘Yeniden prodüksiyon bence mümkün değil. O dönemdeki enstrümantalistleri bulamazsınız, belki çok daha iyileri var, ancak o zamanki müzisyenleri yeniden bir araya getirmek mümkün değil. Benim bir de Best Of'daki şansım şu oldu: Eğer '70'li yılların başında bu prodüksiyon yapılmış olsaydı benim mutlaka girip bu kaydı yapmam gerekirdi.
‘‘EMEKLERİNİ UNUTAMAM’’ Nur Yoldaş, kendi üzerinde büyük emekleri olduğunu söylediği eski eşi Ergüder Yoldaş'ı bir dahi olarak tanımlıyor. Ergüder Yoldaş'la aynı boyuta yükselemediği için yollarının ayrıldığını düşünen Nur Yoldaş, ortak çocukları aracılığıyla haberleştikleri eski eşini saygıyla anıyor. Ergüder Yoldaş'ın seçtiği yaşam tarzını kimsenin yargılama hakkı olamayacağını söyleyen Nur Yoldaş, bir adada adeta inzivaya çekilmiş şekilde yaşama nedeninin bilinçli olduğunu belirtiyor.
Stüdyolar dört kanal, mono çalışılıyordu. Ama bizim bu çalışmayı yaptığımız yıllarda İstanbul Gelişim çok nitelikli bir stüdyo açmıştı. Stüdyonun ton-maister'ı Garo Mafyan ve Doruk Onatkut'du. Yani kulağına, yaptığı işe güvendiğimiz arkadaşlardı. Arkasından dört kanal yerine sekiz kanalı getirmişlerdi. Öyle titiz bir çalışma oldu ki basılmadan önce defalarca yurtdışına gitti.’’
- Ergüder Yoldaş'ın bugünkü yaşam tarzı sizi rahatsız ediyor mu?
‘‘Hayır asla rahatsız olmam ve onun bu yaşam tarzını yargılamam. Ergüder Bey'in bu kendi seçimiydi. Ergüder Bey bizimle aynı boyutta olmak zorunda değil. Çok zeki ve yetenekli bir insan olduğunu ve bizim doğru bulduğumuz hayattan uzaklaşma kararını bilinçli verdiğini düşünüyorum. Hiç kimsenin yapamayacağı bir şeyi yaptı ve onurlu bir yaşama biçimi seçti. Öyle yaşamak da onun yaşam tarzı.’’
- Bazen insan istemeden de farklı yollara sapabiliyor...?
‘‘Bu doğru... Kuşkusuz Ergüder Yoldaş'ın da kendine göre nedenleri vardı ve biz onları yargılama hakkına sahip değiliz... Ergüder Bey bir dahidir. Dahiliğin bir başka boyutu vardır. Bizler ancak o boyut içine girersek o insanla birtakım iletişimleri kurabiliriz. Bizim Ergüder bey ile ayrılmamızın sebebi benim onun boyutuna yükselemeyişimdir... O boyuta kolay kolay da kimsenin yükselebileceğini düşünmüyorum.’’
- Ondan haber alıyor musunuz?
‘‘Elbette bizi bağlayan bir çocuğumuz var. Onun vasıtasıyla haberleşiyoruz, hatta zaman zaman birbirimize selam bile yolluyoruz. Onun bırakmış olduğu bu sanatsal mirasta yorumcu olarak katkım olduğu için mutlu olmak düşer.’’
- Tekrar geriye dönme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?
‘‘Eğer biri bana böyle bir fırsatı tanısaydı yine aynı şeyleri yapardım... Yine Ergüder Yoldaş'la evlenir, yine ondan boşanır ve yine bugünkü eşimle evlenirdim. Ergüder Bey'in benim üzerimdeki emeğini inkar edemem ben. Ben pek çok şeyi ondan öğrendim. Ağzımda tek bir dişim kalıncaya kadar Ergüder Yoldaş'ın eserlerini bir zamanlar yorumlamış olmanın onurunu yaşayacağım gibi onu torunlarıma da aktarmaya çalışacağım. Bir Yoldaş soyadı, benim hayatımda çok şeyi değiştirmiştir, çok şeyi özümsetmiştir. Zaman içinde yapabileceğim bir yığın yanlıştan beni engellemiştir. Ama bu insanla bugünkü ilişkim bir sanatçı-yorumcu ilişkisi olabilir.’’
- Peki siz neden 16 sene ara vererek bu ortamdan uzaklaştınız...?
‘‘Biz pek çok konuda Ergüder Bey ile aynı arayışlarda olduk. Ben de farklı değerlerin hayatımda önem kazandığını anladım ve böyle bir yaşamı tercih ettim. Bugün eşim ve çocuklarımla mutlu ve huzurlu bir yaşantım var. Bunun bana çok iyi geldiğini düşünüyorum.’’
- Tekrar şarkı söylemeye sıcak bakıyor musunuz?
‘‘Elbette, doğru üretilmiş, doğru yazılmış eserleri bir yorumcu olarak okumak benim hakkım. Kendimi ifade ediş biçimim, şarkı söylemek ve yorum yapmak. Eğer böyle bir şey yapsam bile asla 80'li yıllarda yapılan Sultani Yegah ya da Elde Var Hüzün gibi şarkıların üzerine bir şey koymak için ya da onu aşmak gibi bir tasayla prodüksiyona girmeyi düşünmem de zaten.’’
SULTANİ YEGAH NEDİR?
Türk müziğinde bir makam adı olan Sultani Yegah bundan yaklaşık 170 yıl kadar öncesi Dede Efendi tarafından Padişah II. Mahmud'a sunulmuş. Dede Efendi'nin ‘‘Zencir ve Hafif’’ bestesi Aksak ve Yürük Semai'lerden oluşan Fasıl'ı padişaha ithaf edildiğinden yine padişaha atfen makama ad olarak verilmiş. Sultani Yegah buselik makamının yegah-re perdesindeki şekildir.