Nostaljik radyocu

Güncelleme Tarihi:

Nostaljik radyocu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ömer Ateş Tünel’deki küçük bir dükkanda el yapımı radyolar üretiyor

Asıl mesleği muhasebecilik olan Ömer Ateş hobisine gönüllü tutsak olmuş. Müşterisi ise büyük şirketler.

Kırkına geldiğini söylese de daha genç gösteriyor Ömer Ateş. Kendimi tanıtınca gülümsüyor. ‘‘Daha önce de gelmişlerdi, ama öyle sohbet ettik, gittiler’’ diyor. Karşılıklı oturuyoruz. Her yanım eski transistörlü radyolar, mini gramofonlarla çevrilmiş durumda. İnsanı farkında olmadan geçmişe sürükleyen, taş çatlasa 20 metrekarelik bir mekan burası. ‘‘Nedir bunlar’’ diye sorunca başlıyor anlatmaya: ‘‘Bu iş benim hobim. Aslında muhasebeciyim, bu dükkan da babamın. Ama şu küçücük şeylerle uğraşmak, hastalık gibi bir şey. Bırakamıyor insan.’

Bunları satın alanlar olup olmadığını soruyorum. Cevaplıyor: ‘‘Ohooo, çok. Bunlar promosyon. Bir seferde 2, 3 bin sattığımız olur. Büyük şirketler alıp dağıtır, fuarlarda falan kullanır. Zaten tek tek satmak zor ’’. Masanın üzerindeki bir radyoyu gösteriyor ve ‘‘Mesela bunun fiyatı 5 milyon, bunu her Allahın günü satamazsın ki, kim alsın bunu?’’ diyor. Miktarları duyunca şaşırıyorum, ‘‘Senede 2 bin tane mi?’’ diye soruyorum. Gülümsüyor. ‘‘Biz sezonluk çalışırız. Eylülden Aralık'a kadar. Rakamların 10 bini geçtiği olur aslında. Şimdi biraz durgun gibiyiz. Malum mali milad, seçim kargaşası falan. İş olsa bile az oluyor’’. Birçok promosyon malzemesinin yer aldığı bir katalog çıkarıyor. Hemen ilk sayfadaki eserlerini gösteriyor gururla. Sonra başka bir katalog alıyor eline. Hem gösteriyor hem anlatıyor. ‘‘Bizim gibi çalışan birkaç yer daha var. Bir de Ankara'da olması lazım. Hani bir laf vardır, 'Arkadaş insanı meslek sahibi yapar' diye. Bizimki de öyle oldu. Seneler önce böyle bir iş kurmuştuk. Babam, bir de bir arkadaşı. Bak, şu radyo (eliyle işaret ediyor) 10 küsur parçadan oluşuyor. Biz bunun bir parçasını yapıyorduk işte. Sonra bir gün ortağımız, kendi özel müşterisine habersiz mal sattığımızı söyleyerek ayrıldı. Yok aslında öyle birşey. Neyse, ben de düşündüm, ulan bunu ben tek başıma yapamaz mıyım, diye. Denedik. Baktık oluyor, başladık. İki sene önce babam burasını açtı. Bir de yukarıda atölyemiz var’’.

‘‘Öyleyse iyi para kazanıyorsunuz. Bu fiyatlara, bu kadar mal sattığınıza göre’’ diyorum.

Bir süre etrafı izliyor. ‘‘İmalat yapıyoruz. İmalatçı çok kazanmaz. Bunun maliyeti çok pahalı, ne kadar kazanabilirsiniz ki? Muhasebeci olmasaydım, bu işi de yapamazdım. Bizi ayakta tutan da burası değil. Bak, bunu yapmak iki saatimi alıyor benim. Yukarıdaki beş kişi de aynı işi yapıyor. Nereye kadar? Ya satamazsan? İş bir yere gelince şişiyor. Bu yüzden sezonluk çalışıyoruz. Her şeyimizi buna göre ayarlıyoruz, parça alımı, stok üretimi gibi. Burayı açarken de düşündük bunları. Dedik ki, günde bir tane satsak kurtarır mı? Elektriği, suyu, telefonu kurtarır mı? O zaman tamam. Onun için buraya bel bağlamadık. Şükür geçiniyoruz ama buradan değil. Biraz pahalı bir eğlence ama böyle işte’’. Ne yapalım, der gibi açıyor ellerini.

Bir, iki kişi soruyor radyoları, gramafonları ama alan yok. Hobisi başına bela olmuş gibi konuşuyor Ömer Ateş. Nasıl sabahlara kadar çalıştığını, kendi orjinal çizimlerinin taklit edilmesi üzerine nasıl üzüldüğünü ve çareyi endüstri tasarımı patenti almakta bulduğunu anlatıyor. Belgeleri çıkartıyor. Yeni tasarımları, çizimleri gösteriyor. ‘‘Bunların hepsi orjinal çizimlerdir. Tasarımları tamamiyle bana ait ve güvence altında. Nedir şimdi bu?’’ Minyatür radyolardan birisini alıyor eline. ‘‘Kasa, kapak, içindeki entegre falan hepsi 10-12 parça. Hepsi de ayrı ayrı üretiliyor. Üzerindeki kontrol düğmeleri için tornacı, kasa için marangoz ayrı çalışıyor. Entegre ise zaten dışarıdan geliyor. Biz sadece montajı yapıyoruz. Bir de fikir işçiliği tabii’’ Gülüyor. ‘‘Bak, bu zor bir şey değil. Sen de bir ay gelip gitsen kaparsın işi. Ama illaki mekanik bir yetenek gerektiriyor. Mesela, ben bu radyoların kanal ayarı için 100 bine mal ettiğim bir sistemi kullanıyorum. Bazıları bu iş için milyarlar harcıyormuş. Benimki basit ama kullanışlı ve ucuz’’.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!