Bu nedenle “Meclis’in Erol Taş’ı” benzetmesini yakışıksız buluyor. Meclis’te yemeğe bile yalnız gittiğini öğrendiğimizde takılıyoruz: “O zaman Meclis’in yalnız kovboyusunuz.” Gülmekle yetiniyor. Meclis’e 1981’de Danışma Meclisi üyesi olarak ayak basan Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç ve eşi Sevim Genç evlerinin kapılarını Hürriyet Pazar’a açtı.
Öykü, Tunceli’nin Ramazan Köyü’nde başlıyor. Sevim Genç, köyün neredeyse sahibi, tek çocuklu Dursun Ağa’nın torunu. İsmi babaannenin rüyasından etkilenerek konulan Allahverdi Rıza’nın 7 kızından biri: “Annem varis kalsın, Erkanlı soyadı yürüsün diye epey uğraşmış. Sonuç 2 oğlan, 7 kız. Ama dedem bildiğiniz ağalardan değil. Alevilerde ağalık kültürü farklıdır. Çok yedirip içirdiği için ağa, hep verici, paylaşımcı. Konakta oturduk, yokluk bilmedik, meyve bahçelerinin içinde büyüdük.”
Tek göz odada dünyaya gelen Kamer ise aileye tarlada tapanda yardımcı olan, yazın da İstanbul’da amelelik yapan Ali’nin oğlu. Daha çocukken düşmüş Kamer’in gönlü Sevim’e:
SEVİM’İN PEŞİNDE 11 SENE“Bizim eve gelip giderlerdi. Babasını çok severdik. Kamer de çok zeki ve başarılıydı. Ortaokulu birlikte okuduk. O zamanlar ‘seni seviyorum’ demek bile kınanacak bir olay. Çevreden duyardım beni beğendiğini. Babam nüfus memuruydu. Tunceli’ye geldik. Ben Öğretmen Okulu’nu bitirdim. İlk tayinle Ankara Bağlum Köyü’ne yerleştim. 11 sene nereye gittiysem Kamer de geldi, beni buldu. Danıştay hakimi olmuştu. Bu kadar ilgiye kayıtsız kalamıyorsunuz. Sonunda ben de kabul ettim. Babamı kaybetmiştik. Annem ağalık zihniyetinden olsa gerek kabullenemedi başta. Ama artık öğretmendim, kendi ayaklarımın üzerinde duruyordum. Ben olur dedikten sonra sesleri çıkmadı. Yine de gelmedi annem nikahıma. Bir dönem milletvekilliği yapan ağabeyim de gelmedi. Almanya’daki mühendis ağabeyim ve ablalarım vardı yanımda. Arada kırgınlık olmadığı için sonrasında düzeldi ilişkileri, çok sevdiler Kamer’i.”
40. YIL BALAYI OTELİNDESevim Genç anlatırken, Kamer Genç’in sesi yükseliyor mutfakta açık duran televizyondan. Röportajı Meclis Genel Kurulu’ndaki iki konuşmasının arasına sıkıştıran Kamer Bey, bir süre sonra soluk soluğa katılıyor aramıza. Ancak belli ki aklı Meclis’te: “Ben 12 Eylül Anayasası’na da ‘hayır’ oyu verdim, AKP’liler çekimser oy verdiğimi iddia ediyorlar, kayıtlar ortada” diye başlıyor konuşmaya. “Herşeye muhalif misiniz böyle” diye soruyoruz:
“Muhaliflik, statümden kaynaklanıyor. Köyden geldik bu mevkilere, zor şartlarda büyüdük. Bu millete karşı bir vefa, bir
diyet borcumuz var. Gerçekleri görüyoruz, halkı perişanlığa sürükleyen siyasi kadroyla mücadele her namuslu vatandaşın görevi. İçimde asilik yok yani. Günlük hayatımda uzlaşmacıyım aslında. Aklımın, mantığımın kabul ettiği her konuda arkadaşlarla çok rahat uzlaşırım. Kimseyle en ufak bir kavgam yoktur, insanları severim, şaka da yaparım.”
“Sıkıntılı başlamış evliliğiniz” diye değiştiriyoruz konuyu. “Başta olabilir canım” diyerek eşine bakıyor: “Şimdi yok değil mi hanım?”
Sevim Hanım destekliyor: “Bu sene 42 yıl oluyor. Zaman o kadar çabuk geçiyor ki hiçbir şey anlamıyorsunuz. 40’ncı evlilik yıldönümümüz için İstanbul’a gittik, balayı yaptığımız otele.” Peki hediye alır mı Kamer Bey? Hicivli bir yanıt veriyor: “Başbakan olsaydım hanıma uçak alırdım, gemi alırdım. Biz alsak alsak bluz alıyoruz, ufak bir yüzük alıyoruz, değil mi hanım?”...
KAMER GERÇEKTEN ÇİÇEK SULADISöz dönüp dolaşıp çapkınlıkla özdeşleşen çiçek sulama olayına geliyor. Kamer Bey yanıt veriyor önce: “Kapandı o konu, iftira olduğu çok açık. Ben de önemsemiyorum artık.” Sevim Hanım devam ediyor: “O anda kamera geliyor. Tertip olduğu her halinden belli. Hatta dansöz bir hanım, ‘Bana 12 milyar verdiler, ben gitmedim’ dedi. Gelen, 8 milyara gelmiş. Kamer milletvekili olduğu için o kadar çiçek gelmişti ki, oğlumun evi çiçek doluydu gerçekten. Onların sulanması gerekiyordu. Biz de ABD’de kızımın yanında tatildeydik oğlumla. O dönem bilhassa televizyonlar çok gitti bunun üzerine. Kocam çapkın değildir. Sonuna kadar güveniyorum. İçi temiz ve dürüsttür.”
JÜBİLE, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNEÇok ciddi sağlık sorunum olmazsa önümüzdeki seçime de girmeyi istiyorum. 2012’de cumhurbaşkanını ilk kez halk seçecek. Milletvekili seçilirsem cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünüyorum. Çünkü kamuoyunda çok büyük bir itibarım var. Olmazsa emekliye ayrılırım. Milletvekilliği zor bir iş. Şimdi sağlığımda çok şükür bir şey yok. Biraz tansiyonum var, o da arada çıkıyor.
YEMEĞE BİLE YALNIZ GİDERİMMeclis’te çok defa yalnızım. Bağımsız olduğum için genelde yalnız otururum. Çünkü partili bir milletvekiliyle görüştüğünde “acaba o partiye mi geçiyor” tarzı düşünceler olabiliyor. Yemeğe de hep yalnız gidiyorum. CHP, DSP ve MHP’li arkadaşlarla zaman zaman konuşuyoruz ama kanka seviyesinde arkadaşım yok. Geçenlerde AKP’li 20’nin üzerinde milletvekili saldırma teşebbüsünde bulununca Devlet Bey (Bahçeli) yanındaki arkadaşını kaldırdı, beni buyur etti. “Çok sinirleniyorsunuz, kendinizi yormayın” dedi. İnsancıl bir davranış. MHP ve CHP’liler de saldırgan tavırlarda yanımda yer alıyorlar.
50-60 KONUT MU, NEREDE?...Benim siyasi partim yok, partim iktidara gelsin diye mücadele etmiyorum. Sokakta o kadar büyük sevgi duyuyorlar ki, birçok yaşlı adam elime sarılıp öpmek istiyor. 1981’den beri politikanın içindeyim. Tunceli’de o günden bugüne valilik yapanlardan sorsunlar, bir tek ihale takip etmiş miyim? Dürüst çalışmadığınız taktirde zaten başınız dik olmaz. İşhanım varsa ispat etsinler bağışlayayım. 50-60 konutu var diyorlar. Nerede? 1972’de Dikmen’de tarla almıştım, imar geçti sonra. Kat karşılığı berbat bir müteahhite verdik. 100’er metrekare civarında 5-6 dairemiz var. Hepsini satsan iyi bir daire etmez.
BİR BAKTIK ÇOCUKLAR BÜYÜMÜŞÇocukların sorumluluğu hep hanımın üzerinde. Bir baktık hayat geçmiş, onlar da büyümüş. Aileme de zaman ayırıyorum canım. Haftasonları beraber olmaya çalışıyoruz. Evet hergün gezebiliriz ama bu bir vatan görevi. Onları da siyasete karıştırmak istemedim. Eşimi hiçbir seçimde Tunceli’ye götürmedim. Olağanüstü hal, terör, hayati tehlike... Sade bir hayatımız var. Cumartesi-pazar bazen tatilde bile Meclis’e giderim. Birşeyler okur, hazırlarım. Yazın tatile gitmediğimiz zaman bazen lokalde briç oynuyoruz arkadaşlarla. Politikayla uğraşmasaydım mali müşavirlik yapacaktım ya da Danıştay’da üyelik.
İKİ ÇOCUKLUYKEN ÜNİVERSİTE OKUDUMHep yüksek tahsil yapmak istedim. Öğretmen okulunu bitirdiğimde hocam benim de müzik eğitimi almamı istemişti. Konservatuarda okumamı ağabeyim istemedi. Ankara’ya geldikten sonra önce fark derslerini verip Ankara Kız Lisesi’ni bitirdim. Hem öğretmenlik yaptım, hem okudum. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Bölümü’nü iki çocuğumla bitirdim. 15 sene oldu emekli olalı. Şimdi resim yapıyorum. Türk Sanat Müziği koro çalışmalarına katılıyorum. Ud çalıyorum. ngilizce grubum vardı onu bu sene bıraktım. Öğretmen Okulu’ndayken çok okuduğum için kütüphane kolu başkanıydım. Gözlerim bozuldu, gözlük aldım.
KAMER’İN AĞZINDADIR; SÖYLER GEÇERBir tek politikayı sevemedim. Ağabeyim Hüseyin Erkanlı CHP milletvekiliydi, üç sene yaptı, 12 Eylül geldi. Kamer sıcak baktı politikaya. Politik kararlarında pek bana danışmaz, ben de karışmam zaten. Evde sakindir, çünkü ben sakinim. Ben çok hassasım, yüksek sesle konuşmasına bile dayanamam. O yüzden Kamer’in televizyon programlarını çok az seyrediyorum. Hiç kin tutmaz, küsme huyu yoktur. Fevridir ama ağzındadır, söyler, geçer gider. Uyarıyorum bazen... Sağlığı için, bizim geleceğimiz, çocuklarımız için. ‘Kişisel polemiklere girme, düşman kazanma’ diyorum.
AĞCA’NIN İDAMINA RET OYU VERİNCEFacebook’ta açılan Always Kamer Genç Sevenler Kulübü sayfasındaki anılardan biri: Kamer Genç Danışma Meclisi üyesi. Mehmet Ali Ağca’nın idam dosyası Meclis’e geliyor. ‘Prensip olarak idama karşıyım’ diyerek ret oyu veriyor. Paşalar tarafından uyarılması da kararını değiştirtmiyor. Gergin geçen günün ardından akşam eve döndüğünde eşi Sevim Hanım radyoda ‘Ağca oylamasında 149 kabule karşılık bir ret oyu çıktı’ anonsunu duyunca ‘Hangi kafasız ret verdi acaba’ diyor. Kamer Bey kızararak yanıtlıyor: ‘Yahu hanım ben verdim. Niye kızıyorsun. İnancımın gereğini yaptım.”