Nikah şekeri yerine Çılgın Türkler

Güncelleme Tarihi:

Nikah şekeri yerine Çılgın Türkler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2005 00:00

Turgut Özakman’ın Kurtuluş Savaşı’nı anlatan şaheseri Çılgın Türkler’in her gün yeni bir baskısını raflarda gördükçe çok mutlu oluyorum. Son olarak 41’inci baskıyı raflarda gördüm. Mutluluktan uçuyordum.Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların hangi vizyon ve misyondan hareket ettiklerini yeni nesiller unutmaya başlamıştı. Turgut Özakman’ın Çılgın Türkler’i tam zamanında yetişti. Bu kitabı herkesin okuması ve okutması şart! Türbanlı, türbansız, dinli, dinsiz, Kürt asıllı, Türk asıllı, Çerkez, Arnavut, Boşnak... Herkesin. Bu vatanın her karış toprağının nasıl bir mücadele sonucu kazanıldığını, Atatürk’ün kitleleri nasıl arkasından sürükleyen bir lider olduğunu unutan herkesin. Okuması ve çevresine okutması şart.OKUYUCULAR NE DİYOR?Geçen hafta ‘Ne yapalım da Çılgın Türkler kitabını okumayan kalmasın’ diye sizlere sormuştum. Çok sayıda katkı geldi. İş, katkı yapmadan böyle bir ‘harekete’ ön ayak olduğum için teşekkür edenlere, hatta ellerimden öpenlere kadar vardı. İşte bazı öneriler: ‘Sayın hocam, harikasınız! Şu Çılgın Türkler hakkındaki yazınızdan dolayı ellerinizden öpüyoruz. Emrinizdeyiz.’ (Cemal Tek)‘Sayın Bir, yazılarınızı sürekli takip etmeye çalışıyorum. Yaklaşık on yıllık pazarlama iletişimi deneyimi olan bir kardeşiniz olarak sizden sürekli bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Türkiye’nin sizin gibi şahsi misyonu olan kişilere diğer alanlarda da çok ihtiyacı olduğuna inanıyorum. PROJE ÖNERİLERİBugünkü Çılgın Türkler kitabı ile ilgili yazınız dikkatimi çekti. Açıkçası ben kitabı okumadım ama ilk fırsatta alıp okuyacağım. Kitabın okunmasını yaygınlaştırmak adına, kitap okuma alışkanlığının çok düşük olduğu ülkemizde zannediyorum kitabın hediye edilmesinden daha fazla şeylerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu da Çılgın Türkler içeriği ile hazırlanacak çeşitli tasarım, fotoğraf, müzik vb. yarışmalar olabilir. Bunlar çeşitli firmaların sponsorluğunda da gerçekleşebilir. Veya ünlü bir tasarımcının defilesi / sergisi ile kitap bütünleşerek toplumda kitap ile ilgili merak uyandırılarak satışına ve okunmasına destek olunabilir diye düşünüyorum. Fikirlerimin uygulanabilir olduğunu düşünüyorsanız daha detaylandırıp gerçeğe yakın hale getirebilirim. Yorumlarınızı merakla bekliyorum.’ (Busem Keçeci). YEPYENİ BİR HEDİYE‘Ben emekli bir memurum. Kısmet olursa iki ay sonra oğlumuzu evlendireceğiz. Uzun zamandır aklımızda olan düşünce dediğim, oğlumuzun nikahı sırasında nikah şekeri yerine kitap dağıtmaktı. Hediye edeceğimiz kitapları da, Osman Pamukoğlu Paşa’nın Ey Vatan kitabı ile, Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler romanı olarak tespit ettik. Bizim nikah şekerimiz işte bu iki kitap olacak. Sizin yazınızın çıktığı Hürriyet Cuma ekinde ayrıca, nikah şekeri geleneğinin zamana ayak uydurduğunu ve şeker yerine lavanta veya ithal deniz kabukları gibi şeylerin kullanıldığını okuduk. O yazının başlığı olarak ‘Badem şekeri yerine lavanta’ ibaresini, ‘Badem Şekeri Yerine Kitap’ olarak tahayyül ettik. Eğer amaç uzun yıllar saklanıp, o evli çiftin hatırlanması ise, bunların yanısıra eşin dostun da okuyup faydalanabileceği bir hediye olarak kitabı düşünmek uygun olmaz mı?’ (İsmini açıklamak istemiyor.)GELİBOLU ÖRNEĞİBelli ki Çılgın Türkler kitabını bir platform yoluyla daha çok kişiye okutma fikrim okurlarımı heyecanlandırmış. Beni de çok heyecanlandırdı. Aynı geçenlerde Gelibolu çevresinde gezinirken Çanakkale Savaşı’nı bir kere daha yaşamayı sağlayan müzelerin dolup dolup boşaldığını görünce heyecanlandığım gibi. Diyanet Vakfı Gelibolu’ya gezi düzenlemişti. Çok sayıda otobüsten inen yaşlısı genci, başı kapalısı, başı açığı müzelere akın etmişti. Bu tür müzeleri gezeceğini hiç tahmin etmeyeceğiniz insanlar. İşte Çılgın Türkler’i bu insanların da okumalarını istiyorum. Biraz düşünürsek bunu başarırız..Tarzanca en büyük sorunumuzHürriyet’teki yazılarımda sürekli Türkiye’yi, bu cenneti niye pazarlayamadığımızdan söz ediyorum. Bir okurum Rodos’a gitmiş, görmüş ve sonunda bana niye bu ülkeyi pazarlayamadığımız konusunda patlamış:‘Bu sene eşimle Rodos’a gittik. İzlenimler: Taksiler Mercedes, taksiciler oldukça kaliteli ve bir kuruş fazla almıyorlar. Sokaklarda laf atan, taciz eden, magandalık yapan yok. Esnaf ve çalışanları bizdeki gibi kimseye saldırmıyor. Dağı taşı otel, motel ve villa yapmamışlar. Gerektiği kadar ve gerektiği şekilde yapılaşma var. Onun dışında bizde bulamayacağınız kadar zeytinlik ve boş alan var. Trafikte kurallara müthiş bir uyum var. Yola çıktığınız an araçlar duruyor. Herkes, parkomat olan yerlere park ediyor.Marmaris’e dönüp 2 gün geçince bizim başarısızlığımızın nedenini anladım. Rodos’ta İngilizce bilen güler yüzlü gümrük memurları ve polisler vardı, 5 dakikada tüm geminin işlemi bitti. Bizim tarafta İngilizce’yi Tarzanca konuşan (muhtemelen torpille oraya atanmış) ve asık suratlı insanlar vardı. 30 dakikada kan ter içinde insanlar çıkabildi. Sorunumuz Tarzanca hocam Tarzanca...’ (İlker Tortop)Katılıyorum. Sorunumuz gerçekten Tarzanca. Biz 70 yıldır liselerinde İngilizce ders verip koca bir ulusu ‘It is a book’tan öteye geçirememiş, hatta bu özelliğimizle de her yerde dalga geçmiş bir ırkın evladıyız.İkisi de birbirinden beterHem Fantastik Dörtlü’yü hem de Çikolata Fabrikası’nı izledim. Her ikisi de yazın sıcağında çekilecek filmler değil. ABD’nin çizgi roman kültürünün eseri Fantastik Dörtlü’de radyoaktif sızıntı, dört kişinin doğaüstü güçler kazanmasına yol açıyor. Belki konu ilginç ama konunun işlenişi çok sıradan. Çikolata Fabrikası, zamanında iyi işler yapmış bir çocuk filminin Tim Burton ve Johnny Depp’li hali. Yeni bir şey yok. Üstelik bugün çocukların izlediği şeylere baktığımızda oldukça demode kalıyor. Tim Burton hayranları ve sinema meraklıları iki filme de ‘tür’ olsun diye gidebilirler. Diğerleri biraz daha beklesinler.Livaneli’yi özlemişimBenim gibi 1980 öncesinde günde 40-50 kişinin öldüğüne tanıklık eden bir kuşaktan gelenler için Zülfü Livaneli’nin sesi ve sazının ruhlardaki yeri başkadır. Livaneli’nin ‘Hayata dair’ isimli albümünü dinliyorum iki gündür. Çok özlemişim Livaneli’yi. Ruhum özlemiş. Onun sesinin, müziğinin verdiği berraklık, dürüstlük, Akdenizlilik duygularını özlemişim. Çok sevdim yeni albümü. Bekir Tez’in sözleriyle yoğrulan dördüncü şarkı Duvar favorim. Sonra Aşkın Elinden geliyor, peşinden Adı Aşk... Dünyayı hiçe saymaktır adı aşk... Döküp varlığı gitmektir adı aşk... Sendeki şekeri ellere sunup, zehiri kendin yutmaktır adı aşk... Sözler Eşrefoğlu Rumi’nin. Livaneli’yi özlemişim.CUMA İTİRAFItermim; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 30; İl: Antalya Sevişmek için karısından randevu isteyen birini daha gördünüz mü? Hayır öyle yoğun birisi de değilim ama... Telefon açıp, ‘Akşama sevişelim mi? Ne dersin?’ diyen bir kocam var!Yorum: Kocamız sorusuna ‘Hayır’ yanıtını alırsa B planını uygulayacak yengemizin haberi yok! B planı mı ne? Yapmayın...CUMA LAKIRDISIDağ başını duman almışGümüşdere hiç akmıyorYolu tutmuş eşkiyalarBırakmıyor, bırakmıyor (Bekir Tez)CUMA TAKINTISIBeyoğlu, Tünel’in arkaları Asmalımescit... Sofyalı Sokak... Hemen köşede Gedikli isminde küçük meyhane... Daha yeni açılmış... Sekiz ay falan... Oturduk... Mezeler harika... Favayı özellikle tavisye ederim... Börülce, patlıcan közleme falan öyle böyle değil parmak yalatan cinsten... Hele kalamar hele kalamar... Ekmek taze taze... Levrek çiftlikti... Çok iyi pişirdiler... Önerim bu hafta sonu Gedikli’nin gediklisi olmanız. Fiyatı da uygun... Kişi başı 25 milyona çıkarsınız.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!