NEW YORK'TA BİR İNGİLİZ 9 yaşımdan beri sesine, şarkılarına hayran olduğum adam… O zamanlar keşke babam bu olsaydı dediğim, daha sonraları sevgilim olmasını

Güncelleme Tarihi:

NEW YORKTA BİR İNGİLİZ 9 yaşımdan beri sesine, şarkılarına hayran olduğum adam… O zamanlar keşke babam bu olsaydı dediğim, daha sonraları sevgilim olmasını
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 12, 2000 00:00

NEW YORK'TA BÄ°R Ä°NGÄ°LÄ°Z 9 yaşımdan beri sesine, ÅŸarkılarına hayran olduÄŸum adam… O zamanlar keÅŸke babam bu olsaydı dediÄŸim, daha sonraları sevgilim olmasını istediÄŸim adam… New York'ta bir Ä°ngiliz… Öyle karakteristik bir sesi var ki bir ÅŸarkıyı ilk defa bile duysanız onun olup olmadığını anlarsınız. Puslu, duru, sakin, duygusal, baÅŸtan çıkarıcı ama aynı zamanda dinlendirici bir tınısı var. O, BeyoÄŸlu'nda plastik kahve bardağıyla para toplayan sokak çalgıcısı da olsaydı ben yine bu kadar hoÅŸlanırdım herhalde. Ãœst katta, her gün abuk subuk saatlerde gitar çalmaya çalışarak ÅŸarkı söylediÄŸini sanan ama aslında böğüren çocuk yerine o otursaydı keÅŸke. Geçenlerde bir gün Aylin Livaneli'nin yazısını okuduktan sonra bir süre kendime gelemedim. Yazdığına göre kuaförde saçlarını boyatıyor, bir yandan da "umarım kimse beni bu halde görmez" diye düşünüyormuÅŸ ki yanındaki kuaför koltuÄŸuna "O" oturuvermiÅŸ. MeÄŸerse hep aynı kuaförde saç boyatıyorlarmış. Sohbet edip pek eÄŸlenmiÅŸler. Hatta birbirlerine saçlarını gösterip fikir sormuÅŸlar. Pazar günü ben de bizim kuaförde saçlarıma gölge yaptırıyordum. Kafamdaki alüminyum folyolara bakarak "bunlarla iÅŸim bitince saçlarım ahenkle dans edecek" diye düşünürken kapıdan içeri O'nun girmesi ihtimalinin bu dünyada imkansızlığı aklıma gelince aniden hüsrana uÄŸrayıverdim. GerçeÄŸi kabullenmeliydim; Livaneli, O'nun saçı hakkında fikirlerini söyleme fırsatı bulmuÅŸtu, bense sınırsız hayal gücümle O'nun saçlarını kendim boyayabilirdim. Adı: Sting... Ä°ngilizcede "arı iÄŸnesi" anlamına geliyor. Belki de ÅŸarkılarıyla insanların kalbini soktuÄŸu içindir diye düşünülse de iÅŸin aslı öyle deÄŸildir... Yıllar önce henüz The Phoenix Jazzmen adlı grubun bir üyesiyken ne olmuÅŸsa olmuÅŸtur. Grupta herkesin bir lakabı vardır. Bir gün Gordon Matthew Sumner, provaya üzerinde enine sarı siyah çizgileri olan bir futbol t-shirt'ü ile gelme gafletinde bulunmuÅŸtur. Onu bu haliyle bir arıya benzeten grubun tromboncusu, ona Stinger adını vermiÅŸtir. Daha sonraları zamanla bu isim Sting olarak kısalmıştır. Neden ünlüler bize bu kadar uzak oluyor? Bir doktor, bir bakkal, bir avukat veya ne bileyim bir tüccar gibi onlar da tuvalette gazete okuyor, kızarmış patatesi beÅŸer onar elle yiyorlar ve onların da sabah uyanınca saçları gizli bir el tarafından karmakarışık edilmiÅŸ gibi görünüyor. Peki o zaman beraber bir kahve içsek ne çıkardı mesela? Yeni bir albüm çıkartmış. Dinledim, beÄŸendim. Åžarap gibi adam; yıllandıkça güzelleÅŸen bir sesi var. Ritmi aksak ve yavaÅŸ olup da içinde coÅŸku barındıran parçaların da yer aldığı albümde her ne kadar son yılların New Age akımından rüzgarlar esse de -kendi tarzından taviz vermeden- bu etkileÅŸimi albümüne yansıtmayı baÅŸarmış. Secret Garden, Deep Forest gibi son döneme damgalarını vurmuÅŸ New Age ustalarının ÅŸarkılarını andıran melodisiyle, albüme de adını veren Brand New Day, açılış parçası olmak için harika bir seçim. Daha önceki albümlerinde karşılaÅŸmaya alıştığımız gibi bu yedinci albümünde de ünlü isimlerle çalışmış. Stevie Wonder, James Taylor gibi. Ama sözlerin ve müziklerin tamamı Sting'e ait. Kısacası döktürmüş... Yıllardır müzik yapmasına raÄŸmen kendini yinelememiÅŸ, yerinde saymamış ama çaÄŸa ayak uydururken de müzikal benliÄŸini kaybetmemiÅŸ... Beraber bir kahve içsek ne çıkardı?.. Romina KAVAK - 12 Ocak 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!