New York’ta bir Adanalı

Güncelleme Tarihi:

New York’ta bir Adanalı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2006 12:47

Karataş, Adana’nın deniz kenarındaki şirin bir ilçesidir ve tarihte Magarsus namıyla bilinir.

O dönemden kalma amfitiyatro tüm haşmetiyle deniz kenarında yeni sahiplerine gülümsemektedir…

Karataş küçük bir ilçedir lakin tarihi oldukça eskilere dayanır. Bu ilçeden gerek spor, gerek yönetici ve gerek sanat konusunda önemli kişiler çıkmıştır. Örneğin Galatasaray’lı Hasan Şaş bu ilçede doğmuştur, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan Karataş’lıdır. Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş, Alman Fahri Konsolosu Teyfik Kısacık da Karataşlıdır.

İşte Mavruk Kardeşler de bu şirin ilçeden Amerika’ya gitti, orada büyük bir galeri açarak ün yaptı. Özellikle Hulis Mavruk yıllardan beri Amerika’da NewYork’ta yaşamaktadır.

Süleyman Mavruk ailenin büyüğüdür ve ressamdır. Eserleri Amerika’da büyük ilgi görmektedir.

Hulis Bey’in aksine Süleyman Bey, yılın büyük bir bölümünü Adana’da geçirmekte, birkaç aylığına NewYork’a gitmektedir. Bu ressamımız da NewYork’ta bir galeri sahibidir…

İnternete girip Mavruk kelimesini aradığınızda karşınıza sayısız dosya çıkar ki Süleyman Mavruk’la sanat üzerine çok konuştuk…

“Ressam para kazanabilir mi? Resim bir sanayi dalı olabilir mi?” gibi sorularımla Süleyman Mavruk’u çok güldürmüşümdür…

Ve “Ressam bir sanatçıdır. Amacı hiçbir zaman para kazanmak olmaz ama resim bir sanayi dalı olabilir.” Yanıtını almışımdır.

“Ne demek şimdi bu?”

“Çağdaş ülkelerde insanlar tabloları ile övünürler. Ellerindeki orijinal tablolar onların zenginliğini gösterir. Galeriler neredeyse 24 saat görev yapar ve dünyanın dört bir yanına tablo gönderir. Bunu sanatçı yapamaz. Sanatçının zaten böyle bir görevi yoktur.”

Demek ki çağdaş ülkelerde insanlar ressama ve resme değer veriyor diye geçirdim içimden.

Süleyman Mavruk aslında biraz da dertli…

“Ne yazık ki ülkemizde henüz resim sanatı hak ettiği değeri bulamadı. Evinde sergiden tablo satın alıp asan kaç kişi var? Sanatçının koleksiyonunu yapanlar bir elin parmakları kadar az. Oysa çağdaş ülkelerde insanlar, sergileri asla kaçırmaz. Oradan satın aldıkları bir tabloyu, pırlanta satın almışçasına götürüp evlerinin en güzel yerine asarlar. Ve ellerindeki tablolarla övünürler… Şirketlerde, ressamların tabloları duvarların ışığıdır. Az çok her şirketin bir koleksiyonu vardır. Ayrıca çağdaş ülkelerde ressamların eserlerinden herkes edinebilsin diye kopyalar basılır. Bunlar numaralanır ve neredeyse bu kopyalar aslı gibidir ancak daha ucuzdur. İnsanlar bu kopyaları bile kapışır…”

Sanatçımız bence haklı… Evlerimizde duvarlarımız bomboş duruyor. Çoğu insanın aklına duvara resim asmak gelmiyor. Oysa gelmeli…

Ressam Süleyman Mavruk, çağdaş ülkelerdeki insanların tablolara verdiği önemi anlattıkça ben de kendi adıma gururlandım. Zira benim de evimde Ahmet Yeşil’in, Doğan Akça’nın, Süleyman Mavruk’un Ahmet Akata’nın orijinal resimleri var. Ayrıca başka ressamlara ait özel tablolara da sahibim…

Söylemek istediğim şudur ki ülkemizde sanatçımız var lakin henüz resim sanayi haline gelemedi, oysa gelmeli… Bir gün kentlerimizde büyük galeriler açılırsa buna şaşırmam. Boş duran duvarlarımızın, ruhumuzu okşayan ve bizi dinlendiren tablolara ihtiyacı var…

Ne dersiniz ülkemiz böyle bir sanayi dalını hak etmiyor mu?

Mavruklar Amerika’da bunu başardı. Şimdi Hulis Mavruk NewYork’ta “İstanbul’daki Galleria kadar” büyük bir yer satın aldı… Kısaca ArtBusiness News gibi sanatsal ağırlıklı dergiler onun isminden çok bahsedecek…

Bu işin en hoşuma giden yanı da Mavruklar Adanalı…

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!