New York köleleri

Güncelleme Tarihi:

New York köleleri
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2001 00:00


Simten DANIŞMAN
Haberin Devamı

Sex and The City dizisinin etkisinden kurtulmak için bir kadın New York'a kaçtı

Dünya, şehirli bekar kadınların hayatını anlatan Sex and The City adlı diziyi yakından takip ediyor. İstanbullu kadınlar da içeriğini bir akım halinde hayatlarına adapte ediyorlar. Etmeyi başaramayanlar ise hikayenin geçtiği kente New York'a doğru yola çıkıyorlar.

Tamamen hayatınızı değiştirmeye göze alır mıydınız?

Ben alamam. Ama buna cesaret edenler var.

Onlardan biri benim arkadaşım. 32 yaşında bekar bir kadın olarak kendi halinde bir hayat sürerken aniden karar verdi ve gitti. Önce evini boşalttı, sonra arabasını sattı ve önceki gün New York'a uçtu. Gitmeden önce onunla, en bekar kadınların, en çok yaşadıkları cafelerden birinde buluştuk.

Ne kadar kalacaksın dedim. Bilmiyorum, belki altı ay, belki tüm hayatım boyunca dedi. Niye gittiğini sorarken çekindim. O çekingenliğime gülüp ‘‘Arabeskleşme!’’ diyerek dalga geçti.

Acıklı bir durum arayan ifademe bakıp ‘‘Bir şeylerden kaçmıyorum. Burada ne uzar, ne kısalırım. Rutinde boğuldum. Gezeceğim, dolaşacağım, hatta bir iş bulup çalışacağım. Hiçbir şey olmasa altı ay sonra dönüp kaldığım yerden devam edeceğim’’ diyerek durumunu açıkladı.

Ben açıklamayı yetersiz buldum. O ‘‘kısaca ve aslında yeni hayat istiyorum’’ diyerek beni başından savdı.

Köşeye sıkıştırmak için son kozumu kullanınca, bilmişliğimin kurbanı oldum:

- Sex and The City dizisindeki kadınlar gibi mi olacaksın New York'a gidince?

- Bebeğim, o buradaki hayatımız bizim. Sen sıkılmamış olabilirsin, ama ben dizi versiyonu hayatlardan bıktım!

* * *

O günden beri benim garantici kafam çok karıştı. Öncelikle gitme hali beni huzursuz etti.

New York'ta onu ne bekliyor ki?

Bilmiş yanım ‘‘beklemeyenleri’’ hemen sıralar:

Verilmiş hiçbir vaad yok. Ne Richard Gere'e benzeyen beyaz atlı bir New York prensi, ne de o prensi ağırlayabileceğiniz Manhattan'da muhteşem bir ev söz konusu. Üstelik kimse binlerce dolarlık bir iş de teklif etmiyor.

Ama ya öbür yanım...

Aslında onun cesaretini kıskanan yanım...

O da paşa paşa itiraf eder:

Ev yok, ama kiralanacak bir göz oda bulunabilir.

Aşk yok, ama tabii ki ihtimalinin her zaman olduğu söylenir.

Kariyer yok, ama yeniden başlamanın keyfi yaşanabilir.

Ancak gene de... Ben buradaki hayatımı bırakamam. En azından şimdilik!

Onun dediği gibi, az çok ‘‘o’’ diziden esinlenerek yaşıyor olabilirim.

Ama ne yapabilirim ki?

Bu hal 2000'lerin akımı değil mi?

Etkisini üzerinden atmayı kim başarabilir ki?

Öyle ki, kalsan da New York kölesi oluyorsun, kaçıp gitsen de!

Sex and The City nedir?

ABD'nin en gözde dizilerinden biri. Bizde Cine5'de yayınlanıyor. Dekoder kurbanı olduğu için herkes izleyemiyor.

Bu yüzden Teleon'da maç izlemek için erkekler bir evde toplanırken, kadınlar başka bir evde Sex and The City'i izlemek için pazartesi akşamları biraraya geliyorlar.

Dizi New York'ta geçiyor. Dört bekar ve güzel kadının maceraları anlatılıyor.

Kadınlar Manhattan'daki çeşitli bar, restoran ve cafelerde biraraya geliyorlar. Birbirlerine deneyimlerini aktarırken, ilişkiler üzerine de milenyuma has tespitlerde bulunuyorlar. (Örneğin ‘‘mükemmel adamı bulmanın tek yolu onu doğurmaktır’’ sözü Sex and The City dizisinden alınmış bir incidir...)

Bu kadınlar da, tabii ki aşk acısı çekiyorlar. Bu sırada bol bol sigara içip, alkol alıyorlar. Zaman zaman aşırı sosyalleşip kendilerini eğlenceye vurmaları da söz konusu oluyor. Uyku ve yemek krizine girmeleri ise depresyon hallerinde ortaya çıkıyor. Zaten bu gibi durumlarda psikiatriste gidiyorlar.

Ancak bu kadınlar hiçbir zaman tam anlamıyla ‘‘mutsuz’’ olmuyorlar. Hatta olamıyorlar. Dizide her türlü ilişki tanımlaması ‘‘ironik’’ olarak ele alınıyor. Bu haller hem milenyuma uyuyor; hem de izleyenlere umut veriyor.

Peki bu dizinin yerli versiyonunu nerelerde görebilirsiniz? Sex and The City'de herşey Manhattan'da olup bitiyor. Biz de, biraz Nişantaşı, biraz Cihangir ama en fazla Beyoğlu hikayenin kurgusundan etkileniyor.

Mesela Nişantaşı'nda günün her saati dolu bir pasaj var: Reasürans Pasajı. Ben bazen oraya ‘‘yalnız kadınlar pasajı’’ da diyorum. Özellikle cumartesi günleri... Pasaj tamamen kadınların hakimiyetine geçiyor. Çocuklarını kocalarına bırakan evlilerle, mahallenin bekar kadınları her seferinde ilk kez karşılaşıyor gibi görünüyorlar. Sonra bir bütün gün birbirlerini inceliyorlar.

Evliler eve dönüş saatini uzatıp mekanın restoranları Zanzibar, Cafe Wien veya Luca'daki uzun yemek faslını bitirince yörüngelerini değiştiriyorlar. Bir bardak şarap için Touchdown'a yöneliyorlar. Bekarlar ise ne yapacaklarını bilmiyorlar. Gece daha uzun... Bu yüzden, yolları buradan Beyoğlu'na kadar uzayabilir de... Uzamayabilir de!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!