New York caz kulüplerinden MGK sekreterliÄŸine

Güncelleme Tarihi:

New York caz kulüplerinden MGK sekreterliğine
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 29, 2004 00:00

Yıl 1991... 100 yıllık dev çınarların gölgelediÄŸi Yunan CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı’nın bahçesine 200 metre uzaklıkta, Türk bayrağına sarılmış bir tabutun etrafını bir avuç Türk çevirmiÅŸ. Genç bir kadın tabuta kapanmış aÄŸlıyor.Hem de, savaşın yaralarını sarıp, dostluÄŸun temellerini atan Yunanlı devlet adamı Elefterios Venizelos’un da, bir zamanlar yaÅŸadığı 3 katlı Neo Klasik binanın önünde..Yıl 1994...Yine aynı yer. Yine Türk bayrağına sarılmış bir tabut. Ve yine bir avuç Türk. Elele vermiÅŸler. YaÅŸadıkları büyük acıya göğüs geriyorlar.Bu bir avuç Türk’ün arasında birisi var ki, Atina, onun hayatında hep dönüm noktası oluyor. Yunan baÅŸkentinde hem hüznü hem de sevinci yaşıyor. Hem tarihe tanıklık ediyor hem de tarihe damgasını vuruyor. Ä°ÅŸte o Türk, Atina Büyükelçisi YiÄŸit Alpogan.Alpogan, yıllardır demokratikleÅŸme tartışmalarının odağı olan Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) ilk Sivil Genel Sekreteri. Atandığı günden beri herhalde onun telefonu kadar benim de telefonum durmadı. Yakından tanıdığım Alpogan ailesiyle ilgili soru yaÄŸmuruna tutuldum: Kim bu Alpogan? Hayalleri, idealleri ne? Hayata nasıl bakıyor? Spor yapıyor mu? Müzik seviyor mu? EÅŸi ve çocukları? Her ÅŸeyden önce YiÄŸit Alpogan, sıcak sevecen ve alçakgönüllü biri. Mutlu bir eÅŸ. 33 yıldır evli olduÄŸu Bernev Hanım’la hayatı paylaÅŸan, birlikte caz müziÄŸi dinleyip, tenis oynayan, çocuklarıyla yüzmeye giden bir Fenerbahçeli. Tarihe meraklı ve özellikle de Ä°ttihat ve Terakki dönemini okumayı seven bir aydın.Zirvelere tırmandıkça, esen rüzgarlarla yelkenlerini doldurup deÄŸiÅŸmeyen ender insanlardan biri.. 30 yıldır Kıbrıs ve Ege sorunlarıyla boÄŸuÅŸan, Türk bayrağına sarılan iki tabutun başında gözyaşı dökmesine raÄŸmen, acısını içine gömüp, Türk-Yunan dostluÄŸuna yürekten inanan bir diplomat.‘Bir gün tarihe geçeceÄŸiniz aklınıza geldi mi?’ dediÄŸimde gülümsüyor, ‘Her diplomat gibi hedefim büyükelçilikti. Onun ötesi aklıma bile gelmedi’ diyor samimiyetle.Türkiye kabuk deÄŸiÅŸtiriyorTürkiye’nin neden MGK’ya ihtiyacı var. Tamamen kaldırılamaz mı?-MGK sadece Türkiye’ye özgü bir kurum deÄŸil. ABD’de ve birçok AB ülkesinde de benzer kuruluÅŸlar var. Çünkü dünya artık son derece karmaşık. Siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olaylar iç içe geçmiÅŸ durumda. Bütün bu sorunların devletin üst kademesinde ele alınıp deÄŸerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye’ye gelince, tek yüzü Avrupa’da deÄŸil. Orta Asya’yla tarihi ve kültürel baÄŸlarımız var. Stratejik anlamda OrtadoÄŸu’da çok önemli bir oyuncuyuz. Hem Karadeniz hem de Akdeniz ülkesi. Osmanlı’nın bize bıraktığı miras olarak da bir Balkan ülkesiyiz. Böyle bir ülkenin karşılaÅŸtığı dış sorunların ele alınması için böyle bir kurum çok yararlı.Åžimdiye kadar genel sekreter asker olduÄŸu için, kararların alınmasında ordunun ağırlığının olduÄŸu söylendi. -Ben bu bakışa katılmıyorum. Çünkü Türkiye’nin hayati çıkarları, parlamenter rejim içinde, daima askeriyle siviliyle parlamentoda tecelli eden iradenin doÄŸrultusundadır. BaÅŸka türlüsü düşünülemez. Bu nedenle, geçmiÅŸte olduÄŸu gibi bundan sonra da MGK’nın Türkiye’nin bütün sorunlarının bütün boyutlarıyla ele alınacağı ve derinlemesine irdelenip ulusal çıkarları doÄŸrultusundaki çözümlerin bulunacağı bir yer olarak görmek daha doÄŸrudur.n O zaman genel sekreterinin sivil olması AB için mi gerekliydi?- KuÅŸkusuz AB’yle daha fazla birleÅŸme, kaynaÅŸma ihtiyacının bir sonucu oldu. Ama esas olan görevdir. MGK’nın ve genel sekreterinin yasalarla belirlenmiÅŸ görevleri var. Bu görevler o makama getiren kiÅŸinin üniformalı ya da üniformasız olmasıyla deÄŸiÅŸmez. Önemli olan görevin en iyi ÅŸekilde yapılmasıdır. .n Peki MGK hükümetin üstünde bir karar organı mı?- Bakın çağımız bir uzlaşı çağıdır. Artık karar mercilerinde oylamalar yapılarak, belirli konularda ciddi tereddütleri, zihinlerinde soru iÅŸaretleri olanları dışlayarak, onları yok sayarak, kararlar almak saÄŸlıklı bir yöntem deÄŸil. MGK’nın aldığı kararların istiÅŸari olarak tanımlandığı doÄŸrudur ama onun ötesinde devletin yapısında yetkili organ olarak, asker ve sivil kanatlarıyla Türkiye’nin hayati çıkarlarını ilgilendiren konularda görüşbirliÄŸi içinde olması ve alınacak kararlarda herkesin hem katkı yapması hem mutabık olması ve neticede de bu kararların doÄŸrultusunda gerekli politikaların oluÅŸturulması ve yürütülmesinin üzerinde durmak lazım. Kararların fikir birliÄŸiyle alınması önemli. n MGK Genel Sekreteri’nin sivil olması Türkiye’nin demokratikleÅŸme sürecinde sizce hangi kilometre taşı?- Türkiye’nin AB’ye katılımı doÄŸrultusunda, demokratikleÅŸmesi, insan haklarına saygılı, hukuk devleti esaslarına oturmuÅŸ, parlamenter rejimin bütün müesseseleriyle iÅŸlediÄŸi örnek bir devlet olması için yürütülen çalışmalar var. Bunları baÅŸarmak için Türkiye çok ÅŸey yaptı. Türkiye’de yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkımızın yüzde 75’i AB üyeliÄŸini destekliyor. MGK Genel Sekreteri’nin sivil olması, Türk halkının da arzuları doÄŸrultusunda yapılan bir seri reformlardan sadece biri. Yoksa ben bunun bir dönüm noktası olduÄŸunu düşünmüyorum. Genel sekreterin sivilleÅŸmesi önemli ama ÅŸimdiye kadar sarfedilen bütün emekleri göz ardı etmemek lazım. Türkiye büyük bir deÄŸiÅŸim yaşıyor. Kabuk deÄŸiÅŸtiriyor...Fenerbahçe kongre üyesiyimn ÇocukluÄŸunuz ve gençliÄŸiniz nasıl geçti?- Ankara’ya gelinceye kadar bazı ÅŸehirlerde okudum. Sonra Ankara’ya geldik ve tahsil hayatım Ankara’da sürdü.n Diplomatlık bazı gençlerin lise yıllarından itibaren hayalidir. Sizin de öyle miydi? - Hayalim olduÄŸunu söyleyemem. Müdendislik düşünüyordum. Ãœniversite sınavlarına girdim. Ä°lk iki tercihimden biri de Siyasal Bilgiler Fakültesi’ydi. Ä°ki üniversiteye de puanım tuttu. Ben gidip SBF’ye kaydımı yaptırdım. Siyasal’da 3. sınıfta da uluslararası iliÅŸkileri seçtim. Siyasal’a girerek kendime bir yol çizdiÄŸimi sonradan fark ettim.n Ya DışiÅŸleri’ne giriÅŸiniz?- 1968’de sınavı kazanıp girdim. 8 ay NATO dairesinde çalıştıktan sonra askere gittim. Ä°ki yıllık askerlik ve sonra bakanlığa geri dönüş. 1972’de Tokyo. Oradan LefkoÅŸa ve ardından Ankara. n EÅŸinizle ne zaman tanıştınız?- 1970’te. Bernev o zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyordu. Ben de DışiÅŸleri’nde genç bir diplomattım. Askerden döndükten sonra evlenmeye karar verdik ama rahmetli kayınpederim izin vermek için Bernev’in üniversiteyi bitirmesini ÅŸart koÅŸtu. Ben de ona söz verdim. 1971’de evlendik. Bernev Ä°ngilizce ve Fransızca biliyor. Onun üniversiteyi bitirebileceÄŸi bir yere tayinim yapılırsa Bernev de üniversiteyi bitirebilecekti. Tam böyle bir tayin beklerken, Tokyo’ya gidiyorsun, dediler. O zaman Tokyo’ya 23 saat uçarak gidiliyor. Kayınpederime verdiÄŸim sözü nasıl yerine getireceÄŸim? Kara kara düşünmeye baÅŸladım. Bernev’le Tokyo’ya uçtuk, bizi çok güzel bir sürpriz bekliyormuÅŸ. Büyükelçimiz Şükrü ElekdaÄŸ benim bu sıkıntımı duymuÅŸ. Ben gitmeden Bernev için bilgi toplatmış. Tokyo’da Sofia Ãœniversite Uluslararası Ä°liÅŸkiler bölümüne girdi ve 1973 sonunda mezun oldu. Ben de kayınpederime verdiÄŸim sözü tutmuÅŸ oldum.n Ne tür müzik dinlersiniz? Bernev Hanım’la müzik zevkleriniz uyuyor mu?- Ä°kimiz de cazı seviyoruz. New York’a gittiÄŸimizde caz kulüplerini kaçırmıyoruz. Atina’da da güzel bir caz kulübü var, Half Note. Orada da gidip caz dinledik. Ama modern cazı bir türlü sevemedik.n Bir müzik aleti çaldınız mı?- KeÅŸke çalabilseydim ama olmadı.n Sporla aranız nasıl?-Futbolu, tenisi ve yüzmeyi severim. Fenerbahçe Kulübü’nün kongre üyesiyim. 1975’te LefkoÅŸa’da göreve baÅŸladığım zaman Bernev’le tenise baÅŸladık. Birlikte yıllarca oynadık. Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’ndaki tenis kulübünün de 20 yıllık üyesiyim. Yüzmeye gelince, 1985- 1989 yılları arasında Lahey’de müsteÅŸardım. Lahey’de semtlerde kapalı ve açık yüzme havuzları vardır. Kızlarımız o zaman küçüktü. Yüzmeye gitmek için benim iÅŸten çıkmamı beklerlerdi. Ben de eve gidip onları alır yüzmeye giderdim.n Nasıl kitaplar okursunuz?- Tarih kitaplarını okumayı seviyorum. Özellikle Ä°ttihat ve Terakki dönemi büyük ilgimi çekiyor. Bu döneme ait birçok kitap okudum. Åžimdi de elinde Eski DışiÅŸleri Bakanımız Ä°smail Cem’in kitabı var.TÃœRKÄ°YE-YUNANÄ°STAN Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ°Halkların duygu ve düşünceleri deÄŸiÅŸti bu bence en büyük garantiÖncelikle unutmayalım ki, biz coÄŸrafyanın komÅŸu olmaya mahkum ettiÄŸi iki ülkeyiz. Biz dostluk, barış ve iÅŸbirliÄŸi içinde, birlikte yaÅŸamayı çok önceden öğrenmeliydik. Ancak bu bugün gerçekleÅŸiyor. Bu yakınlaÅŸma süreci, bu gerçeÄŸi ortaya koydu. Halklar yakınlaÅŸma istiyor. Bu çok önemli. EÄŸer halkların duygularında, düşüncelerinde deÄŸiÅŸiklikler oluyorsa bence en büyük garanti. Artık yakınlaÅŸma halka indi. Dolayısıyla önümüzde iyimser olmak için her türlü neden var. 26-27 tur müzakere yapıldı. Bu müzakere sürecinin baÅŸarıyla sürmesini dahi çok kayda deÄŸer bir geliÅŸme olarak buluyorum. Ege’yi daimi bir barışa kavuÅŸturacak çözümler de gelecektir.KARAMANLÄ°S SAMÄ°MÄ°Karamanlis’in samimi olduÄŸuna inanıyorum. Samimiyetinin göstergesi, kendisine yaptığım ilk ziyarette benimle yaptığı konuÅŸma oldu. Kıbrıs sorununun Türk-Yunan iliÅŸkilerinden ayrılmasında herkesin çıkarı olduÄŸunu, iliÅŸkilerin geliÅŸiminin kendi rayları üzerinde ilerlemesi gerektiÄŸini ve ilerleyeceÄŸini söyledi. Kıbrıs konusunun ayrı bir mecrada kendi içinde akmaya devam edeceÄŸini ve hiçbir zaman Türk-Yunan iliÅŸkilerinde geliÅŸme saÄŸlanmasının Kıbrıs konusunda geliÅŸme saÄŸlanmasına baÄŸlı tutulmaması gerektiÄŸini vurguladı. GeçmiÅŸte bunun yapıldığını, sonucun baÅŸarılı olmadığını da söyledi. Hiç şüphesiz Kıbrıs konusunda saÄŸlanacak ilerlemelerin Türk-Yunan iliÅŸkilerine çok yüksek katkıları olacağını ama Türk-Yunan iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek için de Kıbrıs konusunda ilerlemeler olmasının beklenmemesi gerektiÄŸini bana söyledi. Bu hakikaten gayet saÄŸlıklı bir yaklaşımdır. Bence bu anlayış doÄŸrultusunda bizim Türk-Yunan iliÅŸkilerini geliÅŸtirmek için çok daha fazla imkanlarımız olacak. Ben böyle yorumladım. Bu deÄŸerlendirmemi Ankara’da yüksek makamlara da arz ettim. TÃœRKÄ°YE-AB Ä°LÄ°ÅžKÄ°LERÄ°150 yıldır süren bir bütünleÅŸme hareketi bizimkiBence Avrupalıların hemen düşünce sistemlerini deÄŸiÅŸtirmeleri gerekiyor. AB, dünyadaki belli baÅŸlı stratejik ortaklardan biri olmak istiyorsa, ilk yapmaları gereken ÅŸey, Türkiye’nin önüne yeni yeni engeller çıkartmadan müzakerelere baÅŸlamalarıdır. Türkiye Avrupa’nın tahayyül dahi edemeyeceÄŸi çok önemli ve stratejik alanlarda tarihi birikimi, çıkarları, yakın baÄŸları olan bir ülkedir. Avrupa’nın Türkiye’yi bünyesine alması bu coÄŸrafi alanları kendisine açmak imkanı verecek. Müslüman diye almazlarsa medeniyet çatışmasına gider. Çağımız uzlaşı çağıdır. Medeniyetlerin uzlaÅŸması ve kucaklaÅŸması gerekir. Bu bakışla Türkiye’yi dışarda bırakırlarsa, akla bu bir Hıristiyan kulübü mü sorusu gelir? Bu dar bir düşüncedir ve Avrupa’nın da çıkarlarına ters düşer. Türkiye böyle bir ayrımcılığa tabi tutulursa bu Avrupa medeniyetine ve standartlarına uygun düşmez. Türkiye tarihi ve stratejik kararını çoktan verdi. 1839 Tanzimat, 1856 Islahat fermanları, 1876 1.MeÅŸrutiyet, 1908 2. MeÅŸrutiyet ve Cumhuriyet dönemi. Atatürk’ün gösterdiÄŸi hedefler. Bütün bunlar bir çizgidir. Avrupa’yla alakamız yok ama Avrupa’da yer alsak iyi olacak gibi bir düşüncenin ürünü deÄŸildir. En az 150 yıldır süren Avrupa’yla bütünleÅŸme hareketinin bir uzantısıdır. Ayrıca reformları da AB bizi alsın diye deÄŸil, Türk halkı istediÄŸi için yapıyoruz.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!