OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 21, 2003 00:00
Ä°ki Nevin var. Birinci Nevin, zor bir çocukluk ve gençlik geçirmiÅŸ olan. Çevresi tarafından ‘‘Marslı Nevin’’ olarak algılanan. Ä°liÅŸkilerinde, insanlarla iletiÅŸiminde sorunlar yaÅŸayan. Meseleleri erteleyen, görmezden gelen, kendisiyle yüzleÅŸmeyen, gittikçe yalnızlaÅŸan. Kendisini sıkışmış ve çaresiz hisseden, ÅŸefkat arayan ama bulamayan. ÇoÄŸumuz gibi yani. Ve 35 yaşında gelen o depresyon. Belki de o depresyon olmasaydı, Nevin dibe vurmasaydı, o depresyondan çıkmak için canını diÅŸinetakmasaydı, kendi içinden baÅŸka bir ÅŸey çıkarmasaydı, fotoÄŸrafa sardırmasaydı, New York'a gitmeseydi, bir polaroid sihirbazına dönüşmeseydi, polaroid sergileriyle uÄŸraÅŸmasaydı... Nevin Nevin'le barışmayacaktı... Ä°kinci Nevin'le hiç tanışmayacaktı... Ama barıştı. Ben de ikinci Nevin'le tanıştım. Kendini çifte görüntülemekten zevk alan, fotoÄŸrafı tablo gibi algılayan son derece derin biri. Abisi Åžahin Kaygun kadar da yetenekli. Onu izlemeye devam edin.Kendinizi Nevin olarak ilk hatırladığınızda neredesiniz, ne yapıyorsunuz?- Adana'dayım. Ve babamdan dayak yiyorum. Ne yapmam gerektiÄŸini bilmiyorum. Korkuyorum. Sürekli ellerimle yüzümü, gözümü korumaya çalışıyorum. 12 yaşına kadar çocukluÄŸum feci geçti benim. Hiç hoÅŸ kareler yok yani. Baba, idealist bir öğretmen, ama nasıl desem biraz sadist. Gerçi onun da zor bir hayatı olmuÅŸ, Ä°nce Memet'teki EÅŸkıya Koca Ahmet'in oÄŸluymuÅŸ. E kolay olmasa gerek!Anne peki?- Anne yok. Var da, bana hamileyken ayrılmışlar. Biz 8 kardeÅŸiz. Biri erkek gerisi kız. En küçüğü benim. BoÅŸanınca babam hepimizi almış. Köy Enstitüsü mezunu bu adam, anlatılanlara göre eskiden insanlara cenneti yaÅŸatırmış. Biz sadece cehennem kısmını gördük...Nasıl olur da mahkeme bütün çocukları babaya veriyor?- Veriyor iÅŸte. Vermese de gider alır. Öyle bir adam. Zavallı annem mahalleye bile yaklaÅŸamıyormuÅŸ.Hepiniz babayla yaşıyorsunuz. Sonra?- Bir öğretmen maaşıyla o kadar kiÅŸi nasıl yaÅŸar? YaÅŸayamaz. Yolunu bulan evden kaçıyor. Abim Åžahin (Kaygun) önce Gaziantep'te bir yatılı okula gidiyor, sonra Ä°stanbul Tatbiki Güzel Sanatlar'a. O, öyle yırtıyor. Ablalarıma gelince, bir kısmı öğretmen oluyor, köylere mecburi hizmete gidiyor. Ben ise en küçüğüm ya. Babamın da birilerinden hırsını alması gerekiyor ya. Her gün dayak. 12 yaşıma kadar böyle. Sonra vın Ankara. Ablalarımın yanına gittim.Babanız Ankara'ya gitmenize nasıl izin verdi?- Bir gün beni hakikaten öldürmek üzereydi. Kimse de araya giremiyor, herkes adamdan korkuyor. Ona karşı çıkmak, ölüm fermanını imzalamak. Kayıp gitmek üzereydim ki, elinden kurtuldum, kendimi bir odaya kilitledim. Nasıl olduysa o olaydan sonra, gitmeme izin verdi.Annenizle hiç görüşmediniz mi?- 14 yaşımdan sonra senede bir kere. Zaten evlendi ve inzivaya çekildi.Peki Ankara yılları?- Ablalarla geçen bir hayat. 18 yaşında 5, 6 genç kız. Hepsi öğretmen. Ankara'da kimseyi tanımıyoruz. Zor günler. Yine de baba yok ya baÅŸta, cennet! ArkadaÅŸlarım özenirdi: ‘‘Oh be. Ne güzel. KardeÅŸlerinle yaşıyorsun.’’ Ben onun derdinde deÄŸildim ki, anne, baba ÅŸefkati arıyorum. Ablalarım da çocuk. Bana ne ÅŸefkati verecekler? Yine de sonsuz minnettarım. Ortaokul, lise ve üniversiteyi Ankara'da okudum. Sonra da Ä°stanbul'a geldim.Ä°stanbul'daki abiniz Åžahin Kaygun'la iliÅŸkileriniz nasıldı?- Maalesef bire bir iliÅŸkimiz hastalığında baÅŸladı. Daha önce yakınlaÅŸma fırsatımız olmadı. Zaten bütün kardeÅŸler dünyanın dört bir yanına dağılmıştık. Babadan olabildiÄŸince uzaÄŸa! Ä°ki kiÅŸi Berlin'e gitti, biri Avustralya'ya, biz Ankara-Ä°stanbul’a. Abimle birlikte 6 ay geçirdik. Hastalığından ölümüne kadar. Ben ve en büyük ablam eve yerleÅŸtik, diÄŸer ablalar da gelip gidiyordu ama biz ikimiz sabittik.2 YILDIR NEW YORK’TAYDIBabaya ne oldu peki?- Yeni öldü. Kanserden. Başında da üçüncü karısı vardı. Çocukken ona öfkeliydim, ama sonraları onu bir hasta olarak kabul ettim. Allah rahmet eylesin. Ne kadar hayatımın içine etmiÅŸ olsa da...‘‘ÇocukluÄŸum zor geçti’’ diyen insanlara siz ne diyorsunuz? ‘‘Seninki de bir ÅŸey mi?’’ diyerek, kendi öykünüzü anlatıyor musunuz?- Yok canım. Öyle bir terbiyesizlik yapmam. Acının ve zorluÄŸun büyüğü yoktur. Herkes kendi sınırları içinde acı çekmiÅŸtir. Çeker. Ama Tanrı insana taşıyabileceÄŸinden fazlasını vermiyor.Êİstanbul'daki hayatınız nasıl ÅŸekillendi?- Bin tane iÅŸte çalıştım: Sekreterlik, anketçilik, tezgahtarlık. Aklınıza ne gelirse. Çorap bile örüp, sattım. Son 10 senedir de profesyonel makyözlük yapıyorum. Ara vermediÄŸim tek ÅŸey, resim yapmak ve fotoÄŸraf çekmek. Son iki yıldır New York'taydım. Åžimdi tek istediÄŸim, abim gibi polaroid sergiler açmak ve kitaplar yapmak....Kendini ifade edeceksin yoksa ÅŸiÅŸip ölürsün35 yaşında ne oldu?- Derin bir depresyon yaÅŸadım.Fark edince ne yaptınız?- Bugüne kadar yapmadığımı: İçime baktım. Çünkü iliÅŸkilerim yolunda deÄŸildi, insanlarla iletiÅŸim problemim vardı. Herkesin gözünde ben Marslı Nevin'dim. Niye Marslı Nevin? Hayatı ve kendimi daha iyi anlamak istedim.Ä°yi de bunun için kendinize nasıl bir yol seçtiniz?- Kendimi ameliyat masasına yatırdım. Ä°ÅŸte bir bıçak alıyorsun eline. Ve içine saplıyorsun. Dürüstçe içindekilere bakıyorsun. Yoksa bir iÅŸe yaramıyor. Ama çok acı çekiyorsun. Çünkü düşünmek istemediÄŸin, kafanın tozlu raflarına gizlediÄŸin, ertelediÄŸin, yok saydığın her ÅŸey gözünün önüne geliyor. Ä°nsanın kendisini kabul etmesi kolay olmuyor, zaman alıyor.DOLABINDA Ä°SKELET VARSAProfesyonel destek aldınız mı?- Yok denedim ama olmadı. KonuÅŸamıyordum bile, sadece aÄŸlıyordum. Sonra bir daha doktora gitmedim. Bol bol kitap okudum, yalnız kaldım. Hani ‘‘Dolabında bir iskelet varsa, onunla dans etmek zorundasın’’ derler ya, öyle yaptım. Belki benimki kadar derin sorunları olmayan biri hiç dans etmek zorunda kalmayabilir. Alırsın, atarsın o iskeleti. Ama eÄŸer bir ÅŸeyleri halletmek, tepkilerinin altında neler yattığını görmek istiyorsan, dans etmek zorundasın.Polaroid'ler ne zaman girdi hayatınıza?- Bir sabah, polaroid çekmek istiyorum diye uyandım. Dayanılmaz bir istekle. Ve baÅŸladım.‘‘Kendinle barışmak’’ projesi nasıl ortaya çıktı?- Bir takım hünerleri var bu makinelerin. Ãœst üste kare çekebiliyor. Kurcalarken, tesadüfen keÅŸfettim. Kendinizi çift görüntüleyebiliyorsunuz. Polaroid'e basarsınız, küt diye çıkar deÄŸil mi? Oysa ben makineyi kuruyorum, bütün ayarlarını yapıyorum, karşısına geçip kendimi çekiyorum. O kareyi hafızasına alıyor. Sonra yine ayarlıyorum ve öteki tarafa geçip yeniden çekiyorum. FotoÄŸraf, iki kareyi de çektikten sonra çıkıyor. Çok eÄŸlenceli...Belli ki bu proje depresyondan çıkmanıza yardımcı olmuÅŸ...- Hem de nasıl. BoÅŸuna adı ‘‘When Nevin met Heaven’’ (Nevin cennetle tanışınca) deÄŸil! Hayatta kalmak için, varsa yaratıcı bir tarafın ona tutunacaksın. Bir ÅŸeylerle meÅŸgul olacaksın, üreteceksin, yaratacaksın. Bu polaroid olmaz da baÅŸka bir ÅŸey olur. Ama kendini ifade edeceksin, yoksa ÅŸiÅŸip ölürsün...PROJENÄ°N ADI KENDÄ°NLE BARIÅžMAKKupkuru. Ve tek. Kendimi böyle hissediyordum. Ä°lk polaroid'deki gibi (sol üst köşedeki). ÖlmeyiÅŸime ÅŸaşırıyor ve kızıyordum. Oysa, bir ölüydüm. Ama kendimi öldürecek cesaretim yoktu. Sonra dedim ki: ‘‘Madem ölmüyorsun. Devam et!’’ Bu da en iyi gerçeÄŸe sığınmakla oluyor. Çünkü sadece gerçek, insanı özgürleÅŸtiriyor. Gittikçe kendinle iletiÅŸim kuruyorsun. Kendi sahiciliÄŸini görüyorsun. Ve kendine gerçek deÄŸerini veriyorsun. YeÅŸeriyorsun. Bereket yani. Sonra kendini yoklama, tanıma ve barışma. Bu proje ÅŸunu fark etmemi saÄŸladı: En büyük desteÄŸin yine sensin. Seni ancak sen boktan çıkarırsın. Seni en iyi sen görebilir ve sevebilirsin...Nevin’e ulaÅŸmak isteyinler için nkaygun@hotmail.comÂ
button