Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2008 00:00
Hani beyaz yalanlar vardır ya zor anlarda hayat kurtaran ama kimseye zararı dokunmayan, öyle beyaz hırsızlıklar da vardır.
Mesela kitap hırsızlığı gibi. Her fuarda ne kadar önlem alınırsa alınsın mutlaka fire verir yayıncılar bu konuda. En hoş görülen hırsızlık türüdür ve bazen de göz yumulur. "Öğrencidir, parası yetmemiştir, yeter ki okusun, bir kitap gitmiş ne olacak ki" diye düşünülür genelde.
1-9 Mart tarihlerinde Bursa’da düzenlenen Tüyap 6. Bursa Kitap Fuarı’nda ise insana "Bu kadar da olmaz ki" dedirten bir hırsızlık olayı yaşandı. Hayır çalınan üç beş kitap değil. Bir serginin neredeyse tamamı.
Semih Poroy’un Cumhuriyet Gazetesi’nin Kitap ekinde yayımlanan ve "Çizgiyle edebiyat dünyası eleştirisi" olarak nitelendirilen karikatürlerinden oluşan "Feklavye" sergisi İstanbul’un ardından Bursa Kitap Fuarı’nda açıldı.
İki ayrı salonu birleştiren koridorlardan birindeki sergiye Poroy 28 eser gönderdi. Hatta fuarın açılış günü olan 1 Mart tarihinde de bir söyleşiye de katıldı.
Fuarın son günü koridordan geçen bir yetkili birden fark etti ki duvarda asılı ve çerçeveli karikatürlerden sadece dördü yerinde kalmış.
Aman bunlar da çalınmasın diye o dört eser hemen toplanmış ama geri kalan 24 taneyi kimin çaldığı bir türlü anlaşılamamış.
Semih Poroy hemen aranıp olaydan haberdar edilmiş. Usta çizer cevap olarak; "Yapacak bir şey yok, umarım fuarı gezen öğrenciler afacanlık olsun diye eserleri oradan alıp sonra da atmamıştır. Yeter ki değerini bilen bir sanatsever almış olsun" demiş.
Kimine göre ise bu planlı yapılmış bir hırsızlık. Hiç kimseye fark ettirmeden koca bir sergi nasıl yok olur başka türlü?
Cumhurbaşkanı Anadolu Ateşi’ni
isteyince neler oldu?Bir gala daveti aldım geçen hafta. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin yeni prodüksiyonu, Yekta Kara’nın sahneye koyduğu Bellini’nin Capuletler ve Montecchiler operasının gala temsilinin daveti. 25 Mart akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde.
Ama hemen arkasından temsilin 26 Mart’a ertelendiği bilgisi geldi.
Böyle bir program kayması kolay kolay yapılmaz. Davetiye gönderilen herkesi arayıp
haber vermenin zahmetini geçtim, programlar birbirine girer.
Yeni eserlerin prömiyerleri cumartesi günü, galaları da salı günü gerçekleşir.
Bir tuhaflık var bu durumda deyip nedenini araştırayım bir dedim.
Yanılmamışım, zorunlu bir program değişikliğiymiş bu. Ve etkisi de domino taşları gibi olmuş.
Yukarıdan, hem de çok yukarıdan gelen bir emirle ertelenmiş program. Cumhurbaşkanlığı’ndan.
O gece Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Atatürk Kültür Merkezi’nde Türkmenistan Cumhurbaşkanı onuruna Anadolu Ateşi’nin sahnelenmesini istemiş.
Galanın ertesi güne kaydırılmasıyla bu kez o akşamın programında bulunan Kesitler bale gösterisi iptal edilmiş. Ancak bu gösterinin 500 adet bileti satılmış. Şimdi bu gösterinin iptal edildiğini nasıl duyuracaklarını düşünüyormuş yetkililer.
Bu kadarla da kalmadı iptalin etkisi. İstanbul’un taa karşı yakasını da vurdu.
O gece Kadıköy’deki Süreyya Operası’nda Donizetti’nin Don Pasquale operası sahnelenecekti ama o da iptal edilmek zorunda. Çünkü aynı orkestranın iki temsilde birden çalması mümkün değil.
"Ne olacak ki, bir temsil de iptal ediliversin, koskoca Cumhurbaşkanlığı ayda yılda bir salonu istemiş" demek çok da kolay olmuyormuş değil mi.
Peki İstanbul’da başka salon mu yok Anadolu Ateşi’ni izleyebilecekleri?