Güncelleme Tarihi:
‘Mapusanelere Güneş Doğmuyor’ diyordu. Nasıl yanık bir ses, nasıl bir yorum! Sanki müebbet mahkûmu haykırıyordu türküyü. Bozlak tarzındaki bu türküyü mutlaka ben de söylemeliyim, dedim. O zamanlar teknolojik imkânlar sınırlı. Ne yapıp edip o türküyü kaydettim ve çalıştım, yıllarca söyledim ve söyleye söyleye sonunda hapislere de düştüm.
O dönem Johnny Gitar kültürüyle yetiştiğim için Neşet Usta’yı José Feliciano ile mukayese ederdim. O da gitar çalıp gitarına sesiyle eşlik ettiğini söylerdi. Çünkü müthiş bir gitar virtüözüydü. ‘Rain’ şarkısını hatırlar benim kuşağım. İşte dünya çapında hit şarkılar yapan bu Porto Rikolu, gözleri görmeyen gitar ustasıyla bizim Neşet Usta’mız aynı yanık sese, aynı virtüöziteye, aynı yeteneğe sahipti.
Ve neden derdim, neden Neşet Usta’nın bir bozlağını dünya duymasın? Duysalar tıpkı benim gibi büyülenecekler! Ama kendi değerlerinin farkında olmayan yurdum insanı ve gelmiş geçmiş tüm kültür bakanlarının, Türk müziğini dünyaya tanıtmak gibi bir dertleri olmadığı için, onu ömür boyu yalnız bıraktılar ve küstü, çekip gitti Almanya’ya, ekmek parası peşinde...
Arabesk müziğin pırıltılı yıllarıydı. Halk müziğini, özellikle ozanları, köylüler ve benim gibi meraklıları dinlerdi. Aynı plak şirketine bağlı olduğumuz için Almanya’da rastlaştık, sohbet ettik ustamla. “Niçin dönmüyorsunuz” dedim, “Şu ayakkabı rüzgârı (‘Ayağında Kundura’yı kastediyor) bir dinsin, dönerim herhalde” diyordu. Kırgın olduğunu belirtirken bile espri yapmayı ihmal etmeyen incelikte bir bilge kişilikti.
ALIN LAN İŞTE FADO’NUN ALLAH’I
Değerli bir gazeteci dostumun yorumunu bu yazıya almadan geçemeyeceğim: “Onu yıllar önce ilk kez Selda Bağcan’dan dinlemiştim, ‘Neredesin Sen’ ve ‘Mapusanelere Güneş Doğmuyor’... O günlerde ‘Portekiz Fado’larını severim’ ukalalığında genç bir adamdım ve Selda demişti ki bizim gibilere: ‘Alın lan işte Fado’nun Allah’ı budur!”
Şimdi dönelim bize. Orta Anadolu’nun Garip, Abdal ve Bozlak geleneğinin son temsilcisiydi. Babası Muharrem Ertaş ve akranları Çekiç Ali, Hacı Taşan ve son olarak da Neşet Ertaş... Seslerine doyum olmazdı. Şimdilerde yüzde 85’i şehirlere göçen köylerde artık onların avazları duyulmayacak. Türk Halk Müziği’nin son 50 yılına (1960’lardan bu yana) hükmetmiş Mahsuni gibi Neşet Ertaş gibi ustalar artık gelmeyecek...
O devlet sanatçılığını reddetmiş bir halk kahramanıydı. Yine de dünya onun sanatını ıskalamadı, UNESCO tarafından ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ kabul edildi. Yaşarken efsane olan ender sanatçılardan biriydi. Tek şarkıyla şöhret olmuş günümüzdekilere inat, her ürettiği türkü hit olmuş ustanın en önemli özelliği mütevazı olmasıydı.
Ustayla bir anım var ki hiç unutmuyorum, bir sohbetimizde alkolün sesime dokunduğunu söylemiştim, o da rakı iç, suyla içildiği için sesini kısmaz, demişti. Sözünü tutuyorum ustam...
Sivas Madımak’da yakılan değerli ozan Muhlis Akarsu’nun dediği gibi; “Karnı büyük obur dünya / Yedin yine doymadın mı”...
Veya benim gibi bir garip Neşet Ertaş takipçisinin dilinden; “Gönlüm Hep Seni Arıyor / Neredesin Sen”...