Güncelleme Tarihi:
Geçtiğimiz bir ay boyunca her akşam Kral TV’de yayınlanan, yapım ve yönetmenliğini üstlendiği, paralelinde sunumunu da yaptığı ‘Mucize Nağmeler’ programına imza atan Ercan Saatçi ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.‘Mucize Nağmeler’ programında; Türk Sanat Müziği’nin ölümsüz eserlerini, sevdiğimiz ünlü isimlerin yorumlarıyla dinledik. Dinlerken, bazı şarkılara kendimizden geçerek eşlik ederken de; özümüz olan bu şarkıları nasıl özlediğimizi ve ruhumuzun nasıl da arındığını fark ettik. İşte Ercan Saatçi ile; programını, programın konseptini oluşturan Türk Sanat Müziği’ni, müzik için yaptığı çalışmaları, prodüktörlüğünü konuştuk. Ve daha neler neler...
Daha önce sanatın farklı alanlarında yaptıklarıyla sevdiğimiz ünlü isimleri bir araya getirip ‘Mucize Nağmeler’ adında bir Türk Sanat Müziği çalışması yapmıştınız. Şimdi de bir ay boyunca bu konseptle yani Türk Sanat Müziği şarkılarıyla ekranlarımızdaydınız. Nerden çıktı böyle bir fikir? Nasıl gerçekleşti böyle bir proje?
Bu konsept tamamen bana ait. Bu fikir, yaptığımız Mucize Nağmeler albümüyle ortaya çıkmıştı zaten. O albümle bu programın hiç bir farkı yok. Türk Sanat Müziği’nin; değişik sanat dallarındaki konuklarımızın, programımıza katılarak sürpriz yorumlarıyla yeni nesillere de sevdirilmesi ve algılatılması amacını da taşıyor bu proje.
Değerli yorumcular ve farklı sanat dallarında popüler olmuş deneyimli sanatçılar; işin içinde sizin olmanız ve güzel şarkıların, fasılların, peşrevlerin olması nedeniyle kabul etmişlerdir sanırım bu programa katılmayı.
Bizim bu programda yer almasını istediğimiz sanatçılar hangi tarzda olursa olsun sadece sanatlarıyla gündeme gelen sanatın asaletli tarafını benimseyen kişiler. Bu nedenle söyledikleri şarkılardan daha çok, programın naifliği daha önemli olmuştur gelmelerinde sanırım.
Ünlü isimlerle yaptığınız bu canlı performansların sergilendiği konserlerin çekimleri nasıl geçti? Ve kamera arkasında neler yaşandı? Anlatır mısınız biraz?
Valla izlediğiniz gibi. Küçük bir prova, biraz sohbet ve kayıt. Hepsi bu.
Bu programın yapımcılığı, yönetmenliği ve sunumu size ait. Sunumlarda rahat olduğunuzu gözlemledim.
Hiç zorlanmadım.
Bestecilik ve prodüktörlükten sonra bir program sunmak...
Sunuculuk bu formatın küçük bir parçası. Ha dersen ki programla ilgili olarak; sunuculuk mu yapımcılık mı? Ben bu programın yapımcısı olarak anılmayı yeğlerim.
Sunumlarınız ‘Programın küçük bir parçası’ diyorsunuz. Doğru belki de ama ne de olsa yaptığınız işlerden farklı bir tecrübe... Yapımcılığını ve genel yönetmenliğini de yaptığınız bu programın ‘Sunuculuğu yapabilir miyim acaba’ kaygısı yaşadınız mı başlarken peki?
Benim yaptığım iş sunuculuk değil bu programda. Programın ve konseptin ev sahipliğini yapıyorum dediğin gibi. Ama zorlanmadığımı söyleyebilirim, az önce belirttiğim gibi.
Türk Müziği enstrümanları eşliğinde, birbirinden güzel şarkıların, fasılların ve peşrevlerin yer aldığı, unplugged konser tadındaki bu programınızı izlerken şunu fark ediyorum ki, nasıl ruhumuz arınıyor ve nasıl da özlemişiz. Günümüzdeki şarkılar ‘Bakkal müziği’ adı altında tartışıladursun bizim özümüz olan Sanat Müziği şarkılarımız başka değil mi?
Hah işte! Yapmak istediğim de tam olarak buydu.
“SOYTARILIKLARLA YA DA SOYTARILARLA İLGİLİ KONUŞMAM!”
Peki bir müzik adamı olarak siz ne diyorsunuz müzikle ilgili yaşanan polemiklere?
Soytarılıklarla ya da soytarılarla ilgili konuşmam ben. Soytarılıklardan uzak kalmayı yeğlediğim için bu konseptte program yapıyorum. Tabii almasını bilene.
Üretmek için rekabet ve bunun getirdiği hırsla yapılan polemikler ne kadar gerekli? Ve de ne kadar doğru?
Her şeyin ölçüsü vardır hayatta. Bunu dengeli yapanların kazanacağı bir iş yapıyoruz.
Gelelim ‘Mucize Nağmeler’ albümüne… Prodüktör olarak imzanızı attığınız Sarp, Fatih Erkoç, Gülşen albümlerine ve diğer çalışmalarınıza baktığımda gördüğüm şu: Rec by Saatchi’ yi farklı projelere imza atmak için kurmuş olduğunuzu düşünüyorum. ‘Mucize Nağmeler’ albümü de bunlardan biri. “Dünyayının en güzel fikrini bulduk demiyoruz” diyorsunuz ama o güzel, naif şarkıları buluşturdunuz bizimle. Teşekkür ediyorum Sanat Müziği seven bir dinleyici olarak. Böyle bir albüm yapma projesi nasıl doğdu?
Güzel düşünceleriniz için ben teşekkür ederim öncelikle. ‘Rec by Saatchi’yi daha farklı butik projeler yapmak için kurdum. Sürekli birbirlerini takip eden bir müzik anlayışından kurtularak bir proje yapmayı düşündüm ve aklıma poptan ya da başka mesleklerden yıldızlarımıza Türk Müziği icra ettirmek geldi. Gerisini biliyorsunuz.
Evet... Albümde birbirinden değerli isimler var. Bu albümde olması için bu isimleri seçerken neleri göz önüne alarak...
Bu isimleri belirlerken dikkat ettiğim en önemli unsur; bu projede yer alacak sanatçıların geçmişlerinde ya da genellerinde Türk Musikisi ile özel bir bağlarının olmasıydı.
“SEZEN AKSU’NUN GERÇEKTEN DE ÇOK İYİ KLASİK TÜRK MÜZİĞİ YORUMCUSU OLDUĞUNU BİLİYORDUM”
Siz, Ufuk, Reha, Çelik konservatuarda bunun eğitimini aldınız. Bu yüzden bu projede olmanız kaçınılmaz. Albümde Sanat Müziği tarzında Umut Akyürek, bunun dışında Sezen Aksu, İlhan Şeşen, Deniz Seki, Kenan Doğulu gibi popçular da var evet ama popçuların dışında caz söyleyen Fatih Erkoç ve oyuncu Müjdat Gezen’e bu tarzda şarkı söyletmek nereden aklınıza geldi?
Söylediğim gibi bu sanatçılarımızın da Türk Müziği ile sizlerin bilmediği çok özel bağları vardı. Örneğin Sezen Aksu’nun gerçekten de çok iyi Klasik Türk Müziği yorumcusu olduğunu biliyordum. Ya da Müjdat abinin bu müziğe yatkınlığını gözlemlemiştim.
Deniz Seki, annesinin sevdiği şarkı olan ‘At Kadehi Elinden’ şarkısını yorumlamış. Çelik’in yorumladığı şarkı ‘Benzemez Kimse Sana’ konservatuarda not alıp geçtiği şarkıymış. Bu iki ismin dışındaki isimlerin söyledikleri şarkıların seçimi neye göre yapıldı?
Deniz’inki tamamen tesadüftü. Ben bu şarkıyı önerdiğimde onun için özel bir yeri olduğunu öğrendim. Müjdat Gezen, babasının en iyi arkadaşlarından olan Yesari Asım Arsoy’un şarkılarıyla büyümüş ve bu yüzden o şarkıyı seçti. Diğer isimler için seçtiğim şarkılarda da mutlaka geçmişleriye ilgili bir buluşma vardı.
Bu albümdeki şarkıları dinlerken anlıyoruz ki incelikleri, o eski aşkları, temiz ve yoğun duyguları özlemişiz, arıyoruz. Günümüzdeki bu sevgilerin olmayışı, bu aşkların kalmayışı neden?
Bana göre bunun nedenlerini anlatmam saatler sürer herhalde. Ama kısaca; yaşanan ahlak erozyonu, hızlı tüketim, zerafet yerine menfaat, naiflik yerine kabalık, duygu yerine para, herşeyin çok kolay ulaşılır olması ve sosyolojik değişimler, duygularımızda olduğu gibi terminolojimizde ve aşklara bakışımızda da tahribat yapmış.
Türk müziği makamlarının hastalıklarda tedavi yöntemi olarak kullanıldığı bilinen bir gerçek. “Makamlar üzüntünün de, hüznün de, aşkın da, ayrılığın da, geleneklerin de, özlemin de, hasretin de, sevincin de, mutluluğun da kısacası hayatın tam karşılığını anlatıyor.” diyorsunuz. Türk Sanat Müziği ruhun derinliklerini anlattığı için bu kadar seviliyor ve yıllarca eskimiyor diyebilir miyiz?
Aynen… Doğru cevap!
Makamlardan en çok hüzzam ve hicazı seviyormuşsunuz. Daha çok işlediği temalar nedir bu makamların?
Evet bu iki makamı çok seviyorum. Bu makamların bende bıraktığı duygu bu. Ancak genelleme yaparsak bu makamlar aşkı ve acıyı en derinden ve de büyük bir zerafetle anlatırlar. Bu makamları doğru bir ortamda dinleyip de kederlenmeyen ya da geçmişi özlemeyen yoktur kanımca.
“ ‘DİNMİYOR HİÇ BU AKŞAM NE GÖZ YAŞIM NE ACIM’ BENİM İÇİN ÖZELDİR.”
Herkesin vardır beni anlatıyor dediği, en sevdiği bir Sanat Müziği şarkısı. Sizin en sevdiğiniz Sanat Müziği şarkısı hangisi? Beni anlatıyor dediğiniz...
Beni anlatıyor gibi bir iddiada bulunamam ama “Dinmiyor hiç bu akşam ne göz yaşım ne acım” benim için özeldir.
Albümün sponsoru da bu çalışmaya bu kadar uyar yani. Genelde rakı sofrasında söylenir albümde yer alan bu şarkılar. Sponsorla bir araya gelişiniz nasıl oldu? Onlar mı sizi buldu, siz mi onları...
Ben onları buldum ve projemi anlattım, hemen onaylandı diyebiliriz.
‘Rakıyı içerken keyif almanız gerekir. Sıkıntıdan, üzüntüden rakı içilmez’ diyorsunuz, herkesin düşündüğü ‘Efkarlıyken, üzüntülüyken, sıkıntılıyken rakı içilir.’ kanısını yerle bir ederek... Neler söyleyeceksiniz?
Aslında bu sözü Ahmet Rasim söylemiş ama tamamen katılıyorum.
“ŞARKILAR YAZMAMA DEĞECEK ÇOK SANATÇI YOK!”
Bir dönem hemen hemen tüm albümlerde şarkılarınız vardı. Şimdi çok az rastlıyoruz besteci-söz yazarı Ercan Saatçi kimliğine. Neden? Daha az mı üretiyorsunuz artık yoksa daha seçici davranmanızla mı alakalı bu?
Benim şarkılar yazmama değecek çok sanatçı yok ne yazık ki! Ya da bana bu değeri verebilecek...
“KRİTERLERİME UYMADAN ŞARKI YAPTIĞIM BİRÇOK İNSAN OLDU, PİŞMANIM ŞİMDİ!”
Şarkılarınızı yorumlayacak kişilerde nelere dikkat ediyorsunuz?
Şarkımı taşıyıp taşıyamayacağına, şarkıyla gündeme gelip gelemediğine ve bir de söyleyip söyleyemediğine tabii ki. Ama geçmişte bu kriterlerime uymadan şarkı yaptığım bir çok insan da oldu doğrusu ve pişmanım şimdi.
“PRODÜKTÖRLÜK YAPMAK İNSANDA PSİKOLOJİK TAHRİBATLAR YAPIYOR”
Şarkılar yaptınız, yorumculuk yaptınız. Şimdi ‘Rec by Saatchi’ adını verdiğiniz kendi şirketinizde prodüktör olarak albümlere imza atıyorsunuz. Prodüktörlük, mesleğinizde geleceğiniz bir konumdu. Prodüktörlüğün hayatınıza kattıkları? Artıları eksileri...
On yılı aşkındır prodüktörlük yapıyorum ve büyük bir keyif alıyorum. Ama böyle bir konjonktürde yapılacak iş değil doğrusu. İnsanda psikolojik tahribatlar yapıyor.
“Popstar jürisinde olmak Ercan Saatçi’ye çok şey kaybettirdi” diyenler oldu. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
Düşüncelerimi ve karakterimi ifade etme konusunda artıları vardır ama genel olarak baktığımızda bunu kimler söylemişse doğru söylemiş.
Heyecanları ve tartışmalarıyla jüri üyeliği yaptığınız Popstar yarışmalarından size kalanlar…
”Abi biz şimdi ne yapacağız?” diye gelen telefon mesajları...
“NEDEN FENERBAHÇELİ OLDUĞUMU AÇIKLAYAMIYORUM!”
Peki Ercan Saatçi’nin müzisyen olmasını etkileyen, müziği meslek olarak seçmesini tetikleyen nedir?
Ne Fenerbahçeliliğimi ne de bunu açıklayamıyorum.
“Keşke bu kadar ünlü olmasaydım” dediğiniz zamanlar oluyor mu? Mesela motora binip karşıya geçmek isteyip geçemediğinizde...
Aaaa! Nerden biliyorsunuz? Of be vallahi damarıma bastınız! Bunu söylediğim zamanlar çok oluyor.
“MUTLUYKEN ŞARKI YAZAMIYORUM”
Yıllarca yazdığınız en dokunaklı, en duygusal, en sevdiğimiz şarkılarınızı acı çektiğiniz ya da çok hüzünlendiğiniz anlarda yazdığınızı düşünüyorum.
Kesinlikle evet. Mutluyken şarkı yazamıyorum.
Bir kaç yıl önce yapmış olduğunuz bir röportajda “Konser vermeyi özlüyorum” demişsiniz. Hem siz kendi özleminizi hem de hayranlarınızın size olan özlemlerini gidermek için neden konserler vermiyorsunuz arada bir?
Bir konudan uzaklaşınca geri dönmek çok zor oluyor. Sanırım bu yüzden…
‘Sayenizde’ adlı albümünüzden sonra albüm yapmadınız. Ercan Saatçi, ticari kaygı taşımaksızın kendine albüm yapmayacak mı bir daha?
“Benim Şarkılarım” isimli konsept bir albüm çalışması yapmaya karar verdim. Belki arkasından konserler verebilirim. Bu şekilde de konser özlemimi giderebilirim sanırım. Bunu da söyleyebilirim az önceki sorunun cevabına ek olarak.
“ ‘YASTAYIM’ ŞARKISINI HANGİ DUYGULARLA YAZDIĞIMI HERKES MERAK EDİYOR. BEN BİLE... !”
Yazmış olduğunuz bir çok şarkı gibi sözü ve müziği size ait olan, Ferhat Göçer’in söylediği ‘Yastayım’ ne özel, ne vuran bir şarkıdır öyle. İnsanı vuran, alıp götüren, içini titreten... “Stüdyoda çalışıyordum, bir ara bir kadeh rakı koymuştum, rakı bittiğinde şarkı da bitmişti” demiştiniz. Hangi duygularla yazdığınızı merak ediyorum.
İnan bana bunu herkes merak ediyor, ben bile...
Ben tahmin ediyorum ama…
Deşmeyelim, kurcalamayalım Melike.
‘Üreten insanlar tek eşli olmaz, olamaz.’ söylemleri yayıldı son günlerde. Doğruluk payı var mı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu konuda yorum yapmasam daha iyi olacak sanırım.
Aşk şarkıları yazan birine aşkı sormazsam olmaz şimdi. Aşk neler hissettirir? Aşkı nasıl yaşarsınız kalbinizde, içinizde?
Ayn Rand’a bir konferansta genç bir erkek soruyor: "Sizce aşk nedir?" Ayn Rand biraz düşünüyor ve cevabını veriyor: "Aşk, bütün hayatımız boyunca edindiğimiz ahlaki değerlerden vazgeçişimizdir." Ayn Rand‘ın 1981’de yaptığı bu tarifin altına imzamı atarım.
İnsan olgunlaştıkça aşka bakışı da aşkı yaşayışı da değişiyor mu?
Dünya değişirken bizim değişip olgunlaşmamamız eşyanın tabiatına aykırıdır. Yani tabii ki...
Gelelim babalığınıza... Babalık nasıl gidiyor? Zaman ayırabildiğinizde neler yapıyorsunuz çocuklarınızla?
Her babanın yaptıklarını yapmaya çalışıyorum. Oyun oynuyorum, ders yaptırıyorum vs...
Kızdıran konular nelerdir sizi?
Yalan, entrika, onursuzlar, ülkeyi hortumlayanlar, yalancı siyasetçiler, beste ve söz hırsızları yani fikir hırsızları, sözünde duramamak, vefasızlık vs... Daha sayayım mı?
Sanırım yeterli. Peki ya mutlu eden...
Çocuklarım, müzik, Fenerbahçe, dostlarım...
“GRAMMY ALAN BİR SANATÇININ PRODÜKTÖRÜ OLMAK İSTİYORUM”
Yapmak istedikleriniz arasında neler var?
Çocuklarımın mutlu bir şekilde hedeflerini gerçekleştirdiklerini görebilecek kadar yaşamak, Fenerbahçe Başkanı olmak, uluslararası çok ünlü bir müzik şirketini yönetmek, yine uluslararası çok beğenilen ve söylenen bir şarkı yazabilmek, Grammy alan bir sanatçının prodüktörü olmak. Çok mu oldu?
Yooo… Ercan Saatçi olmanın faturası ağır mı diye sorsam bu kez…
Çoooooook!!!
Besteci – söz yazarı – prodüktör kimliğinizin yanısıra bir de spor yazarlığı yapıyorsunuz. Şimdi televizyonda spor yorumları da yapıyorsunuz. Nasıl başladı bu konuda gazetede yazmanız?
Fenerbahçe camiasındaki yerim ve bu konudaki gözlemlerim sayesinde başladı. Üstelik sanatçı kimliğimin taraf olmasından kaynaklanan dezavantajları göze alarak… 1993 yılında Hürriyet Spor gazetesinden gelen teklifle başladı yazarlık.
Fenerbahçe sevginiz biliniyor. Ne olacak tuttuğunuz takımın bu yılki durumu?
Şampiyon olacağız!
“BAŞARI, TÜRKİYE’DE HİÇBİR ŞEY!”
Başarı nedir sizin için?
Başarı, Türkiye’de hiçbir şey! İnsanların sizi alaşağı etmek için bekledikleri bir efor belki de!
Sarp, Fatih Erkoç, Gülşen, Mucize Nağmeler prodüktörlüğünü yaptığınız isimler. Sırada kimler var prodüktör olarak imza atacaklarınız arasında?
Çelik’le çok değişik bir proje yapıyoruz. Bir de “Mucize Nağmeler 2” var yapmaya başladığım...
Son olarak…
Bu güzel, düşünülmüş sorular ve röportaj için teşekkür ediyorum Melike. Çok keyifliydi.