Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2004 00:00
Radyoda ne zaman Sezen Aksu’nun ‘Ne gemiler yaktım’ dediği şarkı duyulsa, cezaevinde bütün başlar İsmail’e dönerdi. ‘Hey gemici, senin parçan çalıyor’ deyip basarlardı kahkahayı. Kendiyle barışık bir adamdı İsmail. O da gülerdi mahkum arkadaşlarıyla birlikte. ‘Kasten gemi yakmak’ suçundan girmişti cezaevine. Ama bu ne ilk suçuydu, ne de ilk mahkumiyeti.Daha önce 13 kez cezaevine girip çıkmıştı. Uyuşturucudan oto kaçırmaya, silah taşımaktan adam vurmaya kadar uzanan zengin sabıka koleksiyonu vardı. Suça ilk adımını ortaokulu terk ettiği günlerde atmış, henüz 16 yaşında iken esrarla tanışmıştı. Durmak nedir bilmeyen maceracı kişiliği yüzünden oradan oraya savrulup durmuştu hayatı boyunca. Adı, ‘uslanmaz bir sabıkalı’ya çıkmıştı ama hiç gocunmazdı bundan. ALANYA YOLUNDA ARKADAŞI PİÇ CUMHUR’A UĞRADIYaşamının en önemli fırsatını 1996’da, annesinin dedesinden kalan mirası paylaştırmasıyla yakaladı. İlk kez 1 milyar 150 milyon liraya sahip olmuştu. Bu parayı doğru değerlendirebilseydi, sığındığı karanlık limandan çıkıp gündüzleri mesken tutabilecekti.Onu evlendirmek, iş sahibi yapmak istedi yakınları. Taksici olan kardeşi, ‘Gel bir araba alalım’ dedi. Evlenmeyi de taksici olmayı da reddetti İsmail.Daha önce iki kez gezmeye gidip beğendiği Alanya’ya yerleşmeyi kafasına koymuştu. Niyeti manavlık yapıp, bir yandan da denizle içiçe yeni bir yaşam kurmaktı.Bir kamyonet satın alıp Alanya’ya doğru yola çıktığında, kısa olan Akseki yolu yerine daha uzun olan Silifke yolunu seçti. Bu
seçim, yaşamının akışını etkileyecekti.Taşucu limanına uğrayıp, çok sevdiği arkadaşı Piç Cumhur’dan birkaç içimlik esrar almak istiyordu. Piç Cumhur, elinden geldiğince ağırladı İsmail’i. Tam ayrılırken, İsmail’in aklını çelen bir öneride bulundu:- Madem kamyonetin var, Alanya’ya boş gitme. Viski, rakı götür masrafını çıkar.Kıbrıs feribotuyla gelen ucuz içki ve sigaralar Taşucu’nda serbestçe satılıyordu ama yakalanınca kaçakçılık sayılıyordu. Macera olur da İsmail reddeder mi? Hemen kabul etti bu teklifi. Cumhur, 10 karton sigara, 10 koli viski-rakı yükledi kamyonete. İsmail, verilen adrese teslim edip taşıma ücreti alacaktı; 30 milyon lira ile 5 viski, 5 rakı, 5 paket de sigara.Yolda hiçbir problemle karşılaşmadan Alanya’ya gidip yükü teslim ettiğinde, manavlık yapma projesini çoktan unutmuştu. Taşucu-Alanya arasında içki-sigara kaçakçılığı yapmak karlı bir işti. Kısa sürede organizasyonunu yaptı; Almanca ve İngilizce bilen, daha önce de içki kaçakçılığı yapmış birini aldı yanına. Zabit, Almanya’dan kovulmuştu, işi gücü de yoktu. Çetenin üçüncü üyesi, Ankara’dan birlikte yola çıktığı İbo’ydu. Kendisinden 7-8 yaş büyük olan İbo’ya ‘dede’ diyordu İsmail. Taşucu seferleri böyle başladı. Hem para kazanıyorlardı hem de geceleri içki sıkıntısı çekmiyorlardı. Viski, rakı stokları eksik olmuyordu kamyonetten. İsmail, aradığı evi sonunda buldu. Denize, Alanya surlarının üzerinden bakan, muhteşem manzaralı bir evdi. Üç katlı evin çatısı yanmıştı. ‘Nasıl olsa param var, yaptırırım’ diye düşündü.Evin sahibi 25 yaşında Yusuf adlı bir gençti. Tamir masraflarını üstlenince anlaşmaları zor olmadı. İsmail çatıyı yaptırıp, karşılığında bir yıl ücretsiz oturacak, daha sonra ayda 100 mark kira verecekti. VURUN VİSKİNİN DİBİNE DEDİ KADEHLER KALKTI BİR BİR 20 gün kadar sonra evin güzelliği ortaya çıkmaya başladı. Batan güneşin kızıllığı denize vurmuş, karanlık basıyordu. İçki vakti gelmişti. Mangalı- masayı kurup işçileri de çağırdı İsmail. ‘Haydi vurun viskinin dibine’ dedi. İşçiler çoktan hazırdı. ‘Hayırlı olsun’ diye kalktı kadehler. Esrarlı sigaralar da tüttürüldü o gece. Mangal, saatler boyu sönmedi. Şişeler bittikçe, kamyonetin arkasından yenisi getiriliyordu. Altı kişinin içtiği viskinin, rakının hesabı yoktu. İşçileri gönderdiklerinde saat sabahın 04.00’ünü gösteriyordu. Herkesin kafası iyiydi. İsmail’in gözü evsahibi Yusuf’a takıldı, suratı asıktı. Yusuf, kiraladığı ilk günden beri evden ayrılmamış, o gece de birlikte içmişlerdi.‘Bu ne surat Yusuf?’ dedi İsmail. Yusuf, bu soruyu bekliyordu besbelli. ‘Abi, karımı çok özledim Antalya’ya gitmek istiyorum, param yok’ deyip borç istedi hemen. Zaten Yusuf’un evinden çıkmamasına canı sıkılıyordu İsmail’in. Hoşlanmamıştı bu çocuktan. ‘Bak Yusuf’ dedi; ‘Sermayem bitti daha işler bitmedi. Al sana yüz mark. Bu sana son kıyağım.’Yusuf, ertesi akşam yine evdeydi. Bu kez öfkesine yenik düşen İsmail, tekme tokat kovaladı onu. Yusuf kaçarken bağırıyordu, ‘Ben sana bunun hesabını sorarım’ diye. Nitekim ertesi sabah kalktığında kamyonetini yanmış buldu İsmail. Hem de arkasındaki 550 şişe viski, 300 şişe rakıyla birlikte.13’üncü sabıkası işte o zaman geldi. Bir hafta sonra Yusuf’u, bir arkadaşının evinde bacağından vurdu. Ve yine cezaevi yolu göründü. Sekiz ay sonra cezaevinden çıktığında beş parasızdı. Dedesinden kalan mirası son kuruşuna kadar harcayıp bitirmişti. Üstelik dünyanın parasını harcayıp onardığı ev de yakılmıştı. Büyük ihtimalle Zabit ve İbo yapmıştı bu işi. Çünkü ortalarda yoktu ikisi de.Ortada kalmıştı İsmail. Yine de Alanya’dan ayrılmadı, direndi. Günler sonra, motoru bozuk olduğu için limana demirli duran Burcu adlı bir tekneye sığındı. Burcu’da yatıp kalkıyor, aynı kişiye ait olan Kelebek adlı tekneyle de balığa çıkıyorlardı. Geceleri rakı masasını kurmaya başlayınca keyfi yerine geldi İsmail’in.Bir yıl kadar sonra, yan teknede farklı bir hareket dikkatini çekti. Yasak olmasına rağmen kompresörle
balık avlıyorlardı. ReÅŸat adlı dalgıç, gündüzleri dalıp balıkların yerini belirliyor, gece dalışında da zıpkınla avlıyordu büyük balıkları. Ä°smail, kısa zamanda ReÅŸat ile muhabbeti ilerletti. Güvenini kazanınca, ReÅŸat içini dökmeye baÅŸladı ona. Patronuyla arası bozuktu, parasını düzenli vermiyordu. Ä°smail’in beklediÄŸi fırsattı bu. ‘Bizim tekneye gel’ dedi. Üçte bire anlaÅŸtılar. ReÅŸat, ertesi gün kompresörünü, malzemelerini alıp Kelebek’e taşındı.Bir hafta kadar birlikte çalıştılar. Ä°smail, iÅŸin inceliklerini çabuk kavradı. ReÅŸat dibe daldığında hortumu yavaÅŸ yavaÅŸ bırakıyor, pervaneye takılmaması için dikkat ediyor, sonra yine ağır ağır çekiyordu yukarı. Hızlı çekerse vurgun yeme tehlikesi vardı ReÅŸat’ın. 45-50 metreye kadar iniyordu çünkü.Sonra tekneler satıldı ve yine her ÅŸey altüst oldu. Teknelerin yeni sahibi, dört yıldızlı bir turistik otelin elektrik iÅŸlerini yapıyordu. ‘Ben size karışmam, haftada iki kez misafirimle gelir balığa çıkarım, o kadar’ dedi. DediÄŸini de yaptı.Ä°smail sevindi önce. Teknenin sahibi gibi olmuÅŸtu. Ãœstelik otelden de yararlanıyordu. Ä°stediÄŸi zaman gidip banyosunu yapıyor, yemeÄŸini yiyordu. Yeni patronun hali vakti yerindeydi. Elektrik iÅŸlerini yaptığı oteldeki itibarı o kadar büyüktü ki, ona ‘Otelci’ lakabını uygun bulmuÅŸtu Ä°smail. Her ÅŸey yolunda gibi gözüküyordu ancak Ä°smail zamanla dışlandığını hissetti. Otelci, ReÅŸat ile fazlasıyla içli dışlı olmuÅŸtu. Bir akÅŸam yine misafirleriyle birlikte geldi patronu. Ä°smail’in uzak durduÄŸunun farkındaydı. ‘Sen hiçbir ÅŸeye karışma. Sadece salatayı, masayı hazırla, balığı piÅŸir yeter. Rakı da var, viski de’ dedi. Bu teklifi reddedemezdi, ‘Tamam, baÅŸka iÅŸe karışmam’ deyip atladı tekneye.BURCU VE KELEBEK YANMAYA BAÅžLADI Bir saat kadar açıldıktan sonra motorlar sustu; ReÅŸat daldı. Ä°smail, masayı kurmuÅŸ, bir yandan demleniyor, bir yandan da onları seyrediyordu. Bir ara Otelci’nin hortumu hızla yukarı çektiÄŸini fark etti. Müdahale etmeden duramadı. ‘Ne yapıyorsun, adama vurgun yedireceksin’ diye bağırdı. KoÅŸtu hortumu yakaladı, ağır ağır çekti yukarı. Çıktığında sersemlemiÅŸti ReÅŸat. ‘Ne oldu, az daha öldürüyordunuz beni’ dedi. Titriyordu, battaniye istedi. Hemen bir kadeh de rakı verdi Ä°smail. Fakat ReÅŸat, bir yudum alır almaz kustu. Vurgun yemiÅŸti. Otelciye, ‘Hemen Alanya’ya bas. Hastaneye yetiÅŸtirelim’ dedi Ä°smail. Otelci korkmuÅŸtu. Limana doÄŸru yol alırken Ä°smail ve ReÅŸat’a tembih etti. ‘Benden bahsetmeyin. Teknede sadece ikiniz vardınız. Kafasını duvara çarptı.’ Karaya ayak basar basmaz kayboldu ortadan.Ä°smail, o komik yalanı söylese de doktorlar inanmazdı. GerçeÄŸi söyledi; ‘Vurgun yedi herhalde.’ Doktorlar, bir iÄŸne yaptılar ama ‘24 saat içinde basınç odasına girmesi gerek. O da sadece Bodrum ve Ä°stanbul’da var’ diye de uyardılar. Bodrum’a gidecek arabaları yoktu. O geceyi uykusuz geçirdiler. ReÅŸat’ın titremeleri artıyordu giderek. Gün ışıdığında, Ä°smail, ReÅŸat’ı kaldırdı. ‘Haydi Otelci’ye gidiyorsun. Ya beni bir arabayla Bodrum’a gönderirsin, ya da seni polise ÅŸikayet ederim’ diyeceksin.’ Ä°yice kızmıştı, ReÅŸat’ı bir taksiye bindirip gönderdi.AkÅŸama kadar ses çıkmadı. ‘Otelci’yi arasam mı?’ diye düşünürken o çıkıp geldi. Sinirli görünüyordu. ‘Pılını pırtını topla. Yarın sabah gözüm görmesin seni burada’ dedi. Ä°smail, beklemiyordu böyle bir tavrı. Bir başına kalmıştı. Çöktü rakının başına. Vakit gece yarısını geçmiÅŸti. Denize saldığı sepetler geldi aklına. Motora binip, sepetleri bıraktığı yere gitti. Takılan balıkları alırken bir baktı ki, iki tekneden alevler yükseliyor, Burcu ve Kelebek yanıyor. Hızla limana yöneldi. Liman itfaiye ve polis kaynıyordu. Karaya yaklaşınca üzerine atılıp gözaltına aldılar onu. Tekneleri yakmakla suçlanıyordu. Ä°smail reddetti; ‘Ben yakmadım, belki tüp devrilmiÅŸtir.’ Polis inanmadı.Ä°tfaiye raporu da polisi doÄŸruladı; yangın iki teknenin de motor kısmından çıkmıştı. Teknelerin kundaklandığı kesindi. Tanıklara göre o gece o teknelere Ä°smail’den baÅŸka girip çıkan olmamıştı. Ä°smail, mahkum olmaktan kurtulamadı. Ä°ÅŸin garibi, mahkum olunca farklı konuÅŸmaya baÅŸlamasıydı:‘Ben yakmış olabilirim. içkiyi fazla kaçırmıştım o gece.’ Yine bir teknede yaşıyorÄ°smail Akın, üç yıllık yargılama sonunda mahkum olunca cezaevinde 14 ay yattı. Mayıs 2004’te çıktı cezaevinden. Yine Alanya’da, yine bir teknede yaşıyor. KöpeÄŸi Zilli ile birlikte.Ä°lk aylarda yeni limanda gemilerden yolcu taşıyor, dansöz kızları gemilere götürüyorlardı. Güvenlik gerekçesiyle bu iÅŸ yasaklanınca balıkçılığa döndü. Ä°smail Akın, ÅŸimdi balıkçılıkla geçiniyor.‘Uslanmaz bir mahkumun anıları’ baÅŸlığıyla gönderdi anılarını. Amacı, yaÅŸamını bir roman haline getirmek. Åžimdilik ilk bölümünü yazabildi. Yazdıklarının üzerinden konuÅŸtuk kendisiyle. Öykü de iki aylık bir çalışmanın sonucunda tamamlandı.YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: (312) 428 53 18e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/AnkaraWeb sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamÇARÅžAMBAÄ°RANLI GÃœZEL MÃœLTECÄ°NÄ°N YAÅžADIKLARIÂ
button