Güncelleme Tarihi:
* Haftanın beş günü, beş ayrı oyunla sahneye çıkıyorsunuz. Müthiş bir performans! Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?
- Şimdi buna altıncıyı ekliyorum. Altı gün altı oyun oynayabileyim diye. “Sivas 93” adlı oyunumuzu yeniledik. Madımak olayıyla ilgili bir oyun bu. Zamanaşımı kararından sonra oyunu güncelledik ve bu yıl olayın 20’nci yılı olduğu için tekrar sahneye koyacağız. 26 Ocak günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde oynamaya başlayacağız... Sorunuza gelince, aslında hırs yaptım biraz.
* Neye hırslandınız?
- 23 yıldır sahneye çıktığımız Muammer Karaca Tiyatrosu’ndan atıldık...
* Neden?
- Güya sağlam bir bina değilmiş. Bunu gerekçe gösterdiler, kapattılar tiyatroyu. Ben, Beyoğlu Belediyesi’nin daha kötü niyetleri olduğunu düşünüyorum. Orayı yıkıp beş yıldızlı bir otel yapacaklar diye tahmin ediyorum. Bilimsel rapor henüz yazılmadı bile. Rapor yazılmadan kapatıldı tiyatro. Nasıl bir gerekçe gösterecekler, çok merak ediyorum. Yersiz yurtsuz kalınca dedim ki; tiyatrocu her yerde tiyatro oynayabilir. Ben de inadına, beş gün beş ayrı tiyatro sahnesinde oynayarak yıkılmadım ayaktayım mesajı vermeye çalışıyorum. Dediğim gibi altıncısı da geliyor.
* Bu hırs sizi sevenlere yaramış o zaman. Sizi daha fazla izleme fırsatı buluyor böylelikle sevenleriniz...
- Evet. Ben de kendimi yapabilir miyim diye ölçüyorum aslında. Hem fizik olarak hem de beyin olarak kendimi ölçüyorum.
ŞİİRLERİNİN HEPSİ BİRBİRİNDEN DEĞERLİ
* Tam bir Nazım Hikmet hayranı olduğunuzu hemen herkes biliyor. Şimdi de onun şiirlerini seslendirmişsiniz. Nasıl ortaya çıktı bu proje?
- Bana bu teklif Yapı Kredi Yayınları’ndan geldi. “Nazım Hikmet şiirlerini CD’li kitap yapmak istiyoruz ama sizin sesinizle” dediler. Yani bu CD’yi alanlar, şiirleri kitaptan takip ederek dinleyebilecekler.
* Kaç şiir var CD ve kitapta?
- 91 tane şiir seçildi. CD, toplam üç saat sürüyor. Nazım’ın ilk yayınlanan “835 Satır” adlı kitabından ölümünden önceki “Son Şiirlerim” adlı kitabına kadar bütün kitaplarından seçilen şiirler bunlar. Hem hayatını hem de şiir serüvenini bir arada sunan bir çalışma oldu. Benim Nazım’la olan çalışmam, 38 yılı kapsıyor. 1975’ten bu yana Nazım Hikmet’in şiirlerini okuyorum, tiyatroda oynuyorum. Bütün o çalışmalarımın da bir özeti oldu bu. Zaten yıllardır “Neden kaydetmiyorsun?” diye soruyorlardı. Tiyatro, kuma yazılan yazı gibi, yel üfürdü su götürdü, bitiyor gidiyor. Kalıcı bir şey olsun istedik.
* Şiirleri okurken fon müziği kullandınız mı?
- Hayır, hiç müzik yok. Şiirin müziği ön planda olsun istedik.
* Nazım Hikmet’in şiirlerinden oluşan “Kerem Gibi” ve “İnsanlarım” adlı iki oyununuz var. Şiirlerin çoğunu ezbere biliyorsunuz zaten. Peki CD’ye okurken ezberden mi okudunuz şiirleri?
- Sahnede ezbere söylüyorum ama CD’ye okurken hepsi önümde yazılı duruyordu. Sahnede aklınıza gelmeyen kelimeyi bir başkasıyla değiştirebilirsiniz ama bu çalışmada öyle bir şey yapılırsa hemen dikkat çeker. Çok dikkat ettik en ufak bir sapma olmaması için.
* En çok sevdiğiniz Nazım şiiri hangisi diye sorsam?
- Öyle bir seçim yapamıyorum maalesef. Hepsi birbirinden değerli benim için. Şu ara sosyal ortamlarda en çok tıklanan üç şiir var; “Ben İçeri Düştüğümden Beri”, “Vatan Haini” ve “Yaşamaya Dair”. Bunlar, en çok ilgi gören şiirleri.
DEDESİ MEVLEVİ’YDİ
* Peki önümüzdeki günlerde Nazım Hikmet’le ilgili yeni bir oyununuz olacak mı?
- “Ben Bertolt Brecht” oyununda birlikte rol aldığımız Tülay Günal’la birlikte hazırladığımız müzikli bir oyun var. Beş-altı kişilik bir orkestra olacak sahnede bizimle birlikte. Daha önce de çalıştığımız Yiğit Özatalay yapacak müzik düzenlemelerini. 3 Haziran, Nazım’ın ölüm yıldönümü. O nedenle haziran ayında sahnelemeyi planlıyoruz.
* Tülay Günal, Nazım Hikmet’in hayatındaki kadını mı canlandıracak?
- Onun hayatında hep bir kadın var. Resmi olarak dört kez evlenmiş. Hayatındaki kadınlara hep çok güzel şiirler yazmış. Onun kafasında hep bir sevgili vardır, “Sevgilim, karıcığım” diye seslendiği. Tülay, aradaki bütün kadınları simgeleyen bir figür olacak.
* Tasavvufi bir aşk tanımı var sanki Nazım Hikmet’in. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Kesinlikle. Belki o aşk, kadın da değil. Aşk işte. Tasavvufa değinmeniz çok iyi oldu. Çünkü Nazım’ın dedesi Mevlevi’ydi. Yani tasavvuf düşüncesine uzak değil.
HÂLÂ GENÇLERİ PEŞİMDEN SÜRÜKLEYEBİLİYORUM
* Neredeyse üç kuşak, sizin oyunlarınızı izleyerek büyüdü. Bu size ne hissettiriyor?
- Ben bu işe 1959 yılında başladım. 54 yıllık bir geçmişim var. Bazen yanıma gelip “Ben sizi seyretmiştim, kızımı getirmiştim, şimdi de torunumu getirdim” diyorlar. Bu müthiş bir şey işte. Onların arkasından gelen nesillerin de aynı heyecanla bizi izliyor olması çok güzel. Gençlerin tiyatroya geldiğini görmek insana umut veriyor. Diyorum ki gençleri bile hâlâ peşimden sürükleyebiliyorum. (Gülüyor) Çok büyük mutluluk.
* Zamanında ideolojiniz yüzünden çok zor bir süreç geçirdiniz; tiyatronuz bombalandı, yıllarca pasaport alamadınız... Şimdi geçmişe dönüp baktığınızda, iyi ki o süreci yaşadım diyor musunuz?
- Tabii ki... Yasaklar hiçbir zaman sürmez. Düşünceyi, sanatı yasaklayamazsınız. Evet, bir süre için engelleyebilirsiniz ama ortada bir değer varsa, tiyatro olsun şiir olsun, yok edemezsiniz. Bu kadar uğraştılar, Nazım Hikmet’i, Brecht’i yok edemediler. Nazım şimdi herkes tarafından okunan, sevilen, baş tacı edilen bir şair oldu. Sanatın gücü, mutlaka o yasakları delip çıkacaktır.
EVE GİRER GİRMEZ KLASİK MÜZİK KANALINI AÇARIM
* Sevenleriniz, sizi sinema perdesinde daha sık görmek istiyor. Yok mu yeni bir film projesi?
- En son Çağan Irmak’ın “Prenses’in Uykusu” adlı filminde oynamıştım. İçime sinen bir teklif alırsam neden olmasın? Ona da zaman ayırabilirim.
* Son dönemde izlediğiniz ve sizde iz bırakan bir film oldu mu?
- “Anna Karenina”yı izledim ve oradaki teatral anlatım çok ilgimi çekti. Tiyatro ve sinemayı bu kadar iyi birleştirmiş olması beni çok etkiledi. Oyunculuklar da çok iyiydi.
* Peki ya müzik? Ne tarz müzikler dinlersiniz?
- Aman sormayın! (Gülüyor)
* Neden?
- Çünkü ben klasik müzikçiyim ve bunu duyanlar “Aman ne eski kafalı adam!” diyecekler. (Gülüyor) Mezzo diye bir kanal var, eve girer girmez onu açarım. Ruhumu dinlendiriyor. O kanalı izleyince huzur buluyorum. Günlük çalışmaların ve politik ortamların getirdiği streslerden ancak klasik müzik dinleyerek kurtulabiliyorum.
ŞİİR YAZMAYA HİÇ YELTENMEDİM
Siz hiç şiir yazdınız mı?
- Hiç yazmadım. Şiirlerden, romanlardan, öykülerden uyarlama çalışmaları yaptım hep. Yazdığım tek oyun da “Sivas 83”. Şair yanım yok galiba, sadece şiir okumayı seviyorum. Belki de şiirlerini okuduğum şairlere o kadar büyük bir hayranlığım var ki, hiç yeltenmedim şiir yazmaya.