Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2003 00:00
Bir mimarla evlenmeyi hayal etmişti, olmadı. Olsun, o da ailesi zengin bir barmenle evlendi. İki kızı oldu, Öznur ve Özlem. ‘‘En azından kızlarım mimar olsun’’ dedi. O da olmadı. Öznur'a zeka geriliği teşhisi konuldu, bunalıma giren Özlem, okulu terk etti. Yıllar evvel kapısından klasik müzik sesleri gelen, pipo kokuları tüten bu evin havası bugün bambaşka. Nazik Hanım, bir dizine Öznur'un, bir dizine Özlem'in babasız çocuklarını oturtmuş, dört aydır kayıp olan kızı Öznur için ağlıyor. Ne zor, ne zor, diye diye, hayatını anlatıyor.Beş yıldan fazla olmuş onlarla tanışalı. Kurtuluş'taki rutubet kokulu büyük evin kapısı hálá kırık. Koltukların varak kenarları solmuş, döşemeleri yıpranmış. Avizeler heybetini koruyor, yalnız bir iki ampulü yansa da. Nazik Hanım'ın eşi ve küçük kızıyla birlikte oturmak için yıllar evvel satın aldığı, konu komşuyu kıskandıran görkemli ev değil sanki burası. Öznur, var olan ama olmayan Öznur, bugün olduğu gibi o zaman da yoktu evde. Kayıptı. Oğlu İlkay Murat ise 2 yaşındaydı ben ilk kez gördüğümde. Şimdi okula gitmeye çabalıyor. Özlem, okulu yeni terk etmiş genç bir kızdı. Bu kadar erken anne olacağı akla gelir miydi? Saçlarını savurarak koşuşturan minik kızıyla tanıştırıyor beni. İrem, ‘‘Büyüyünce başka bir İrem’’ olacağını söylüyor. Hemen ardından da ‘‘Benim babacığım askerde öldü biliyor musun!’’ diyor. ‘‘Ah, öyle mi?’’ diyorum, annesine bakarak...Ve bu evi ayakta tutan kadın, Nazik Hanımsa, ah Nazik Hanım! Elinde çanta ve anahtarlar kırık kapı önünde duruyor yine. Belli ki birazdan sokaklara düşecek, o karakol benim, bu dükkan senin Öznur'u soracak herkese. İREM'E BABA'YI ÖĞRETMEDİM Evlerine ne zaman gitsem, hep ‘‘İyi bir şeyler olsun artık’’ dedim. Öznur'un ‘‘Aşkı aramak için kaçmaktan’’ vazgeçeceğine, Özlem'in ablasına ve yaşadıklarına aldırmadan okulunu dışarıdan bitirebileceğine inanmak istedim. Olmadı.Öznur, bir tecavüz sonucu dünyaya getirdiği bebeği İlkay Murat'ı yükleyip annesinin sırtına, her defasında yeniden düştü yollara. Her seferinde tecavüze uğramış, işkenceler görmüş olarak eve döndü. Özlem, ablasının evde yarattığı terörle başedemedi. Babasız bir evde, zeka özürlü bir abla, o ablaya bağımlı bir anne ve aralarına yeni katılan erkek yeğen ağır geldi ona. Karşımda oturan uzun boylu, güzel genç kız, artık bir anne. ‘‘Baba kelimesinin anlamını ona öğretmedim. Öğretenler versin nerede olduğunun cevabını’’ diyor. Sadece 1 ay emzirdiği, kendisine çoğunlukla 'teyzecim' diyen 2,5 yaşındaki kızı sokuluyor bana. ‘‘Benim de yüzüğüm vardı, İlkay kırdı’’ diye dudak büküyor. İLKAY MURAT YA ANNESİ GİBİYSE? Hangisinden başlamalı anlatmaya. Hiperaktif teşhisi konulduğu için okula istenmeyen, zeka testi yapılması beklenen İlkay Murat'tan mı acaba? 30 Kasım 1996 doğumlu. Anneannesi Nazik Hanım anlatıyor: ‘‘Yine kaçmıştı Öznur. Aylar sonra eve döndüğünde doktor hamile olduğunu söyledi. Bebeği aldırmak için çok geçti! Bebeğin babası olarak iki kişiyi söyledi bize, Bakırköy'de terlik dükkanı olan bir çocuk ve onun arkadaşı diye. Nereden bulacaksın, hangisi olduğunu bile bilmiyorken?’’ İlkay Murat'ın özel bir hastanede doğması nüfus cüzdanı çıkarılmasını kolaylaştırmış.ÖZLEM'E NORMAL OLMANIN CEZASI‘‘Nasıl zor!’’ diyor Nazik Hanım. ‘‘Tüm geçimimiz 380 milyon liralık emekli aylığım. Torunlar iki oldu. Öznur belki de öldü! Özlem gece oturur, gündüz uyur. Onun için korkuyorum.’’Özlem'in ince porselen fincanlarda sütlü kahve hazırlaması, içerken bize eşlik etmesi bile annesi için büyük lüks. Özlem ablasından çok annesini suçluyor. Annesi araya giriyor:‘‘14 sene sonra doğdu ablasından. Doktora ilk sorum ‘‘Normal mi’’ demek oldu. O da ‘‘Görmüyor musunuz, normal’’ dedi. Ben ‘‘Hayır öyle değil. Yani normal bir çocuk mu’’ diye ısrar edip durdum. ’’ Özlem, bağırıp susturuyor annesini. ‘‘Beni zorla Nişantaşı Kız Lisesi'ne yazdırdı. Okula evden
yemek getiriyordu. Öğretmenler her gün kitap soruyordu. 'Ablam sakladı' diyordum. Bir olur, iki olur, utanıyordum artık. Tuvalette de sıkıştırılınca... BoÅŸver iÅŸte. Ben de bıraktım okulu.’’ Çalışmak istiyor ama. ‘‘Ama’’sı çok. Kızının babasından konuÅŸmuyor, konuÅŸturtmuyor.‘‘5,5 aylık hamile olana kadar anlamadım. Hatta annemle birlikte gittim doktora. Doktor annemi tanıyordu. Beni muayene ettikten sonra dizlerine vurdu, ‘Nedir bu Nazik Hanım’ın çilesi’ diye. ’’ TAVUKLU PÄ°LAVIN KOKUSU TAVLADIAna-kız arasında bitmek bilmeyen gerginlik Nazik Hanım’ın ‘‘eskileri’’ anlatmasıyla duruluyor. ‘‘Kırklareli'nde çiftliÄŸi vardı babamın. Annem bizi terk edince kalkıp Ä°stanbul'a geldik. BeyoÄŸlu OlgunlaÅŸma Enstitüsü'ne gidiyordum. O yıllarda bir dedikodu çıkmıştı. Hani ÅŸimdi satanistler var ya. O zaman da vampirler var, diye. Babam da beni okuldan aldı. Trende, puf puf koltuklarda otururken, YeÅŸilköy'den trene binen havacı astsubaylar, talebeler olurdu. Kalkıp kalkıp bana bakarlardı. Benimse hayalim bir mimarla evlenmekti. ’’ Sonra bir gün bir amca oturuyor yanına. Ölünceye kadar baktığı kayınpederi bu adam.‘‘Beni çok beÄŸenmiÅŸ, 'Baban da çok iyi bir adam olmalı. Adresini ver de onu bir ziyaret edeyim' dedi. Bize bir geldi, elinde tepsi tepsi fırından yeni çıkmış simitler, tavuklu pilavlar. Ama nasıl çekici bir koku!’’Otelcilik okuyan oÄŸlu Azmi'ye istemiÅŸ Nazik Hanım'ı. ‘‘Elleri pamuk gibiydi eÅŸimin. Çok methettiler bana, kabul ettim. Çok güzel bir düğündü. Beyaz gelinliÄŸimin üstüne uçuk pembe güller serpiÅŸtirilmiÅŸti.’’ Öznur deÄŸil, Özlem de giyemedi annesinin giydiÄŸi türden bir gelinlik. Çektiremediler öyle fotoÄŸraflar. Hayran hayran dinliyor bu yüzden annesini Özlem. Ama Nazik Hanım suçluyor bu kabarık, taçlı gelinliÄŸi. ‘‘Kocam evlenmeden önce gördü, uÄŸursuzluk oldu’’ diye. Hilton'da barmenliÄŸe baÅŸlayan eÅŸi aslında çok iyiymiÅŸ ilk günler. Alkol problemi baÅŸladığında ise bir bebeÄŸin bu problemi yok edeceÄŸine inanmış Nazik Hanım. Nitekim ana-kız, Öznur okula baÅŸlayana kadar, babadan sevgi görmeseler de mutlularmış.RAHÄ°BE OLSUN BU YER SÄ°LDÄ°R BUNA ‘‘Yanında laf atarlardı, 'Elle sarkıntılık etmediler ya' derdi. Piposunu tüttürsün o!’’ Bunlar da sorun muymuÅŸ meÄŸer? ‘‘Yer, içer, gezerdik. Ne zaman ki zeka geriliÄŸi teÅŸhisi konuldu kızıma, Azmi Bey bambaÅŸka bir adam oldu çıktı. 'Neden geri zekalı oldu bu kız' diyor ve kafasını duvarlara vuruyordu Öznur'un. 'Sen buna siyah elbise giydirsene, ne süsleyip püslüyorsun. Rahibe olsun bu! Yer sildir buna' diyordu.’’ Defalarca evi terk etmek istediÄŸini söylüyor. ‘‘Gelinlikle çıkarsan kefenle dönersin hadisesi var ya, olmadı iÅŸte. ’’ ‘‘Öznur neden böyle oldu bilmiyorum’’ diyor. ‘‘Hamile olduÄŸumu bilmeden iÄŸne yaptırmıştım. Bir de doÄŸum forseps ile oldu. Öznur'u ÅžiÅŸli Koleji'ne yazdırana kadar hiçbir ÅŸey de anlamadım. Mimar olacak diyordum. Öğretmenlerin uyarısıyla Çapa Psikoloji Bölümü BaÅŸkanı Prof. Dr. Rıdvan CebiroÄŸlu'na götürdüm. ‘‘Dikkatini ışık gibi yayıyor her tarafa. Sevgi, sabır gerek. Bir de bizim bir pedagog kızımız görsün’’ dedi. Pedagog kız resimler gösterdi Öznur'a. ÅžiÅŸli'de büyümüş bir çocuk, inek resmini tanıyamadı. TeÅŸhis konuldu, yüzde 50 zeka geriliÄŸi var, diye. EÄŸer böyle bir teÅŸhis konulmasa kızımı normal bir okula gönderecektim, zeka geriliÄŸi olan çocuklarla büyümez, onlara benzemezdi.’’ Ama gerçeÄŸi o da biliyor. ‘‘Beyin filmleri çekildi hastanede. Hücreler ölmüş dediler’’ diye eklemesi bu yüzden. SEKS Ä°STEĞİYLE KAÇIYORDU EVDEN Eve ayaklı kara tahtalar alınmış, ÅžiÅŸli 19 Mayıs Zeka Özürlü Okulu'na verilmiÅŸ Öznur. Kızının çok sevdiÄŸi susamlı simitler, kurabiyeler piÅŸiriliyor, masallar okunuyormuÅŸ bol bol. Ama kızını babasından korumak hepsinden zor olmuÅŸ.‘‘Öznur ilk kez tecavüze uÄŸradığında karakola götürülen çocuk için, 'Åžimdi onu döverler orada' deyip, kebap götürmüştü.’’ Tecavüz sonrası daha baÅŸka deÄŸiÅŸmiÅŸ yaÅŸamları. ‘‘Mesut denilen o çocukla evlendirildi. 19'undaydı. OÄŸlanı içgüveysi aldık. Ama bir süre sonra kızımı istemedi. Ondan sonra müzmin bir kaçak oldu Öznur. Bence seks için kaçmaya baÅŸladı. Ä°lk kaçışında 'Mesut beni sevmezse, beni sevecek baÅŸkaları var' demiÅŸti.’’ Öznur, anne olana kadar da, olduktan sonra da evden kaçmaktan vazgeçmedi. ‘‘Ama hiç bu kadar uzun süre yok olmamıştı evden’’ diyor Nazik Hanım.‘‘OÄŸluna dayanamazdı. Benden para isteyip ona gofret almak için de olsa gelirdi eve.’’ Ä°lkay Murat ‘‘AnneciÄŸimi özledim’’ diyorsa, boÅŸuna deÄŸil. Kırık kapının ardında, bacaklarıma sarılıp bırakmayan minik Ä°rem'le vedalaÅŸmaya çalışırken, düşünüyorum: ‘‘Artık Bodrum'da yaÅŸayan Azmi Bey ve Ä°rem’in babası arada bir telefon etse, Öznur evine saÄŸ salim dönse, Özlem iÅŸ bulsa, Ä°lkay Murat özel bir okula gidebilse, Ä°rem reklamlarda oynasa, güzel bir yuvaya yazılabilse oradan gelecek parayla, Nazik Hanım da sırtını dayasa koltuÄŸuna huzurla...’’ Düşlerimi Nazik Hanım bölüyor. ‘‘Nasıl zor, ne zor deÄŸil mi!’’Â
button