Namazı merak eden Paris halkı iftar ve teravih seyrine koştu

Güncelleme Tarihi:

Namazı merak eden Paris halkı iftar ve teravih seyrine koştu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2004 01:38

Osmanlı elçisi olarak 1720’de Paris’e giden Yirmisekiz Mehmed Çelebi’ye Fransızlar büyük ilgi göstermişler, özellikle kadınlar Türkler’in ne yiyip ne içtiklerini, nasıl iftar ettiklerini ve namazı nasıl kıldıklarını görebilmek için elçinin peşinden ayrılmamışlardı.

Bu merak öylesine büyük boyutlara ulaşmıştı ki, Çelebi teravih namazlarını bile binlerce kadının gözünün önünde kılmak zorunda kalmıştı.

OSMANLI İmparatorluğu, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa’da neler olup bittiğini yakından öğrenebilmek için Avrupa başkentlerine elçiler göndermeye başladı.

Bu elçilerden biri, 1720’de Fransa’ya giden ve Paris’te uzun müddet kalan Yirmisekiz Mehmed Çelebi idi. Fransızlar, Çelebi’ye büyük ilgi gösterdiler; özellikle kadınlar Türkler’in ne yiyip ne içtiklerini, nasıl iftar ettiklerini ve namazı nasıl kıldıklarını görebilmek için elçinin peşinden ayrılmadılar.

17. yüzyılın sonlarından itibaren girdiği hemen bütün savaşlarda yenilgiye uğrayan Türkiye, kendisini mağlup eden Avrupa’da neler olup bittiğini öğrenmek ve düşmanlarını yakından tanımak istedi. Avrupa devletlerinin İstanbul’daki elçileri ile düzenli ilişkiler kurmuş olan Lále Devri’nin sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa, bu maksatla Avrupa’ya da uzun süre oralarda yaşayacak olan elçiler gönderdi. Elçiler, Avrupa’nın askeri gücü ve devlet yapısı ile ilgili bilgi edinmekle, gördükleri yerleri konu alan ‘sefaretname’ isimli detaylı raporlar kaleme almakla görevliydiler.

Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin 1720 ve 1721 yıllarında Fransa’da gördüklerini yazdığı sefaretnamesi, Osmanlı devlet yapısına ve toplum hayatına büyük tesir yaptı ve imparatorluğun batıya bakışının değişmesinde de önemli rol oynadı.

Fransa’ya 1720’de gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi’ye Fransızlar büyük ilgi göstermişler, özellikle de kadınlar, Türkler’in ‘ne çeşit insanlar olduklarını anlamak’ için elçimizi sarayda bile bir an boş bırakmamışlardı.

Mehmed Çelebi, Fransız hanımların meraklarını elçilik raporunda ‘Bu gávurlar acayip adamlardır, tuhaf istekleri oldu. Kalabalık halinde doluştular ve nasıl yemek yediğimizi merak ettiklerini söylediler. Aracılar ‘Bu hatun filán adamın kızı yahut falanın karısıdır, nasıl yemek yediğinize bakmak için izninizi rica eder’ diye ısrar ettiler. Bazılarını başımızdan def edemeyip, seyretmelerine mecburen izin verdik ve hatırlarını kırmamak için sabrettik. Bunların yemek seyretme merakları ve ádetleri de varmış. Meselá, kralın yemek yemesini seyretmek isteyenler, saraydan izin alıp gidip seyredermiş. Daha da tuhaf olan şey, kral yatağında nasıl yatar, nasıl kalkar hattá nasıl giyinir, bunları bile seyrederlermiş. Bize yaptıkları bu tür teklifleri yüzünden hayli zahmet çektik’ diye anlatacaktı.

Elçilik heyetimiz, Ramazan ayında Paris’te kalmıştı. Fransız yetkililer, ‘Saraylı kadınlar, iftar şeklinizi çok merak ediyorlar’ deyip elçimizden ısrarla iftarı seyrettirme izni istediler ve Yirmisekiz Mehmed Çelebi de ısrarlara dayanamayıp istenen izni verdi.

İftardan yarım saat kadar önce, mücevherler içerisinde 200 kadın, elçinin bulunduğu konağa geldiler ve sandalyelere oturarak elçilik heyetimizi seyretmeye başladılar. Mehmed Çelebi, o günden bahsederken ‘Konağımız kadınlar evine döndü. Seyre izin verdiğimizi duyanlar iyice doluşunca, birkaç bin kadının arasında kaldık ve kendimizi düğün evinde sandık’ diye yazacaktı.

Yüzlerce kadının meraklı bakışları arasında iftarını güç belá edebilen elçimiz, biraz dinlendikten sonra teravih namazını kıldı. Meraklı misafirler gittikleri için, namaz rahatça edá edilmişti. Fakat saraylı kadınlar Türkler’in iftardan sonra namaz kıldıklarını öğrenince, ertesi gün de namaz seyretmeye geldiler.

Yirmisekiz Mehmed Çelebi ve beraberindeki elçilik heyeti, birkaç bin kadının önünde yine güç belá iftar etti ve yerlerinden kıpırdamayan kadınlar, namaz saatine kadar oturdular. Mehmed Çelebi ve arkadaşları kadınların namazı beklediklerini öğrenince ‘Başa gelen çekilir’ deyip abdest alarak teravih namazına durdular.

Fransız kadınlar namazı, özellikle de namazda okunan iláhileri hayretle ve zevkle dinlemişler, iláhilerin nağmeleri ise bazı saray bestecilerine ilham vermiş ve yeni eserler bestelemelerini sağlamıştı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!