Oluşturulma Tarihi: Eylül 14, 2004 00:00
KIZIL İLE KARA romanının yaratıcısı ünlü Fransız edebiyatçısı Stendhal, ‘Roman sokağa tutulmuş bir aynadır’ der.Hürriyet nedir diye sorsanız, klasik ama doğru yanıtı, gene ‘ayna’ sözünde, imajında özetlenebilir.Dünyaya, Türkiye’ye, Türk toplumuna, insanlarımıza, insanlığa tutulan bir ayna. Her zaman parlak, hiçbir zaman sırrı dökülmeyen bir ayna.Hürriyet’in yeni reklam kampanyası; görsellik, yazı ve ses uyumu eşliğinde, en güzel, en etkileyici ve en doğru biçimde bir gazetenin 56 yıllık zirvede kalışının gizini açıklıyor.Fotoğrafları görüp yazıları okudukça, Hürriyet’in çalışanı değil, okuyan biri olarak hayatımdaki yerini düşündüm.Hürriyet’in çoğulculuğu savunduğunu, çeşitliliğin gereğini her gün yeniden hepimize hatırlattığını, farklı bakmanın dünyayı zenginleştirdiğini, bireysel tavırlarımızın bunlar içinde algılandığını, bu gerçekçiliğin estetiğini keşfetmiş kişilerin hazırladığı reklamlardan daha iyi ne anlatabilirdi.* * *TREN penceresinden uzaklara bakan, gözlerinden özlem okunan bir Názım Hikmet görüntüsü ve altında onun bütün hayatının özeti bir cümle:‘Bazen doğduğun topraklarda ölebilmektir hürriyet.’Hürriyet’in coğrafyası, bütün insanlığı kuşatır, insanın her haliyle.Köprüden geçerek eve dönmeye çalışan çocuklar...‘Bazen sadece okuldan eve dönebilmektir.’‘Bazen gidilmez denilen yerlere gitmek.’İlk kutup yolculuklarından bir fotoğraf.Her hayatı, her eğilimi, her anlayışı, direnci, bireysel farklılığı, kendin olabilmeyi, kendini kaybetmeyi, kendini bulmayı Hürriyet’te gördük, onda yaşadık. Onların hiçbirinden yana olduğu baskısını yapmadı bize.Ne Zeki Müren’in apartman topuklu fotoğrafı için, ne John Lennon ile Yoko Ono’nun yataktaki protestosu için...* * *HÜRRİYET hürriyettir.Benim, senin, sizin, onların, hayatımızın günlük tutanağıdır.Hayal gücüyle gerçeğin, Türkiye ile dünyanın kesişme noktası. Ben bunları bir reklam gibi seyretmedim, okumadım.Yoksa yazmaya değer miydi?
button