Müzik sektörünün Pis’ton’u

Güncelleme Tarihi:

Müzik sektörünün Pis’ton’u
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2013 00:00

Beraber müzik yapmaktan keyif alan grup her yerde müzik yapar. Tıpkı Pis’ton gibi... Grup zaten Türkiye’nin en iyi müzisyenlerinden oluşuyor. Elektrik ve akustik gitarda Can Şengün, bas gitarda Murat Ejder, davulda Arıkan Sırakaya... Ancak asıl sürpriz solistinde; Mithat Can Özer... O artık Sezen Aksu’nun oğlu değil, kendi müzisyen kimliğiyle sektörde var olan bir adam. Hem de sahnede ışık saçan cinsten! Trendsetter İstanbul ekibi, Özer ve Şengün’le buluştu, macerayı ilk ağızdan dinledi.

Haberin Devamı

MİTHAT CAN ÖZER: EGOSUZ SANATÇI OLMAZ     

Biraz baştan başlayalım mı, küçükken ne olmak isterdin?


- Çocukken iki hayalim vardı: Biri yönetmen olmak, diğeri ise (komik gelebilir) helikopter pilotu olmaktı... Göründüğü üzere ikisine de uzağım. Yükseği de bir o kadar sevemedim.

Şarkıcı olmak hayallerinde var mıydı?

- Yoktu aslında ama müzisyen olmak vardı. Çocukluğumun sonlarına doğru kesin kararımı vermiştim, müzisyen olacaktım. Bizim evden marangoz ya da bankacı çıkmayacağı belliydi zaten.

Londra’ya gidip müzik okuma kararın nasıl oldu?

- Londra, New York veya herhangi bir yerde müzik okumaktı amaç. O zamanlarda burada konservatuvarlar dışında çağdaş müzik eğitimi veren okullar yoktu. Birkaç okulun sınavına girdim, London Music School’u kazandım ve bas gitar okumak üzere Londra’ya gittim.

Sonra yine buraya döndün. Artık İstanbul’dan kopamam diyor musun?

- O benim ilk Londra maceram. Bir sene kaldıktan sonra geri dönüp burada müzik okumaya başladım. Arada bir New York ve Berlin oldu. Sonra okul bitti (biraz uzun sürse de). Okul bitince yeniden Londra’ya gittim. Orada başka işlerle uğraştıktan sonra müzik yapmamın doğru olduğunu anladım ve yine döndüm. İstanbul beni her zaman güzel karşıladı. Eşimiz-dostumuz burada ne de olsa... İnsan yıllardır tanıdığı kişileri yanında hissetmeyi özlüyor. Ama buradan kopamam demiyorum. Bir tarafım hâlâ orada ve daha görmek istediğim çok yer var.

Ve gece kulübü sahipliği yaptın. Keyif aldın mı o işten yoksa sadece bir hayat arayışı mıydı? Tekrar mekan yapmayı düşünüyor musun?

- Londra’da ortağım olan arkadaşımla İstanbul’da bizi yormayacak küçük bir yatırım yapmak istedik. Pek küçük olmadı ve zorlu bir maraton başladı bir anda. Çok zor bir iş. Bir daha yapmam ama yaşadığım ve deneyimlediğim için çok mutluyum. Bazı şeyler okulda öğrenilmiyor gerçekten.

DUYGUSAL TARAFIM ANNEMİN BİR KOPYASI

Şarkı yazmak, bestelemek hatta söylemek senin için genetik kod mu? Tarkan’a söz, hatta beste verdin.

- Kesinlikle evet. Bunu böyle dile getirmek ne kadar doğru bilemem ama duygusal ve sanatçı tarafım annemin birebir kopyası. Karate Kid seyrederken ağladım geçen gün. Ama bu genetik miras her şey değil. Onno’nun, Uzay’ın ve daha birçok duayen müzisyenin olduğu bir evde büyüdüm ben. Zihin muhteşem bir kayıt cihazı. Farkında olmadan yüklüyor bir şeyler. Buna her gün şükrediyorum, artı çok eğlenceliydi.

Çocukluktan itibaren tüm ülkenin gözünün önünde yaşamak zorunda olmak omuzlarına yük bindirdi mi? Yoksa kendini özgür hissedip canın nasıl istiyorsa öyle yaşayabildin mi?

- Çok özgür olamıyor insan ister istemez. Büyük bir sorumluluk duygusu ile dünyaya gelmek seçim değil ne de olsa, ama öğreniyor insan. Buluyor bir yolunu. Öte yandan seçtiğim hayat tarzı ve zevklerim bana bu konforu sağladı. Kısacası sanıldığı kadar avantajlı değil ama çok zor da değil. Kişilik meselesi bence.

Şarkı söylemek nasıl bir haz?

- Harika... Ama en harikası sözünü, müziğini yazdığın şeyi söylemek. Kendi hikayeni anlatınca karşındakine geçen çok daha derin ve kuvvetli bir duyguya dönüşüyor.

Şarkı yazarları hep “Bu şarkıyı kendi yaşadıklarımdan değil etrafımdakilerden esinlenerek yazdım” der, biz dinleyiciler ise buna pek inanmayız. Sen nasıl yazıyorsun?

- Bence bunun bir kuralı yok. Bazen aşk için yazıyor insan, bazen nefret, bazen de bir slogan geliyor insanın aklına. Bu sorunun cevabı yok aslında... O geliyor, biz sadece aracıyız.

Bir şarkı yazınca ilk kime dinletirsin?

- Kim varsa. Ama en yakın sevgili validem ve tabii ki Pis’ton!

Albümü en acımasızca eleştiren kim oldu?

- Eleştiri güzel şey. İnsanı diken üstünde tutar. Ama henüz o kadar acımasız bir eleştiri duymadım. Duyar ya da görürsem de kızmam, üzülmem, karşımdakini anlamaya çalışırım. Belki o gün karısıyla kavga etmiştir adam.

SÜREKLİ AÇ OLDUĞUM İÇİN YEMEĞİMİ KENDİM YAPARIM

İstanbul’da nerede yaşıyorsun? En çok sevdiğin semt neresi?


- İstanbul’da en sevdiğim semt Levent. Çocukluğum burada geçti ve hâlâ buradayım.

Severek gittiğin yerler?

- Kahvaltı için Bodrum Mantı, öğlen yemeği için Dükkan (antrenman sonrası et). Akşam yemeğinde de Adem Baba Balık en sevdiğim yer. Son zamanlarda bar ve kulüpler ne durumda bilmiyorum. Şu an çaldığımız mekan neresiyse en keyifli yer de orası.

Evde yemek yapar mısın? Eve sipariş en sık nerelerden veriyorsun?

- Evde yemek yaparım. Hemen hemen her gün. Sürekli aç olduğum için mecburen yapıyorum.

Sinema ve tiyatroyla aran nasıl? Takip ediyor musun?

- Sinemayla aram iyi ama ben de evde seyredenlerdenim.

SEVGİNİ GÖSTERMEK ZAYIFLIK DEĞİLDİR

Ailene, arkadaşlarına, sevgiline olan sevgini kolayca ifade edebilir misin?


- Etmez miyim! Dünya sevgisini göstermekten korkan insanlarla dolu. Sanki zayıflıkmış gibi... Ben gösteririm, hem de tüm samimiyetim ve tüm kalbimle.

Spiritüel konular ilgini çekiyor mu? Albümdeki şarkılarda genelde hep kendini geliştirmekle ilgili laflar geçiyor... Sen de buna uğraşıyor musun?

- Hem de çok. Bence ruhumuzu da bedenimiz gibi eğitmemiz şart. Ne de olsa bedeni taşıyan şey o. Ben bütün ego ve zaaflarımdan tamamen arınmış olduğumu söyleyemem tabii ama açık yüreklilikle bunun için uğraştığımı ve hayatımın sonuna kadar da uğraşacağımı söyleyebilirim. Bu bir hedef değil bir yoldur bence, bitmese de olur.

Sanatçılar için egoları yüksek derler ama şarkı sözleri hep tam tersi naiftir. Nasıl oluyor bu durum sence?

- Egosuz sanatçı olmaz. Ama onun kontrolü altında olmakla onu kontrol etmek arasında ince bir çizgi var.

Trendleri takip eder misin? Hayatında yerleri var mı? Mesleğinle trendleri birleştiriyor musun?

- Çok takip etmem açıkçası ama onlar bizim peşimizi bırakmıyor ki bundan kaçılmayacağı için uyum gösteriyorum diyelim.

Bence yaralı kadınlar bu albümü dinleyince mest olacaklar! Erkeklerden duymak istediğimiz birçok şeyi Mithat Can bize söylüyor çünkü... Değişik bir ego tatmini söz konusu.

- Ben insanları mutlu etmeyi seviyorum ve tabi kadınları da... Bunun karşılığında hiçbir beklentim yok. Çünkü ben de mutlu oluyorum, bu yeter.

Haberin Devamı

MİTHAT CAN ÖZER: YILLARDIR SAVAŞ SANATLARI İLE İLGİLENİYORUM

İnsanlar seninle ilgili ne sıfat kullansın istersin?


- Böyle bir beklentim hiç olmadı. Mithat yeterli.

Grupta herkesin dövmesi var mı? Rock’çı dediğin dövmesiz olmaz mı?

- Bir tek Murat Ejder’in yok. Bir gün kafasına odunla vurup, uyurken bütün sırtına ejderha yaptıracağız. Dövmesiz rock’çı olur, neden olmasın!

Görüntünden spor yaptığını algılayabiliyoruz. Hangi sporu yapıyorsun?

- Yıllardır savaş sanatları ile ilgileniyorum ama başka sporlarla da uğraşıyorum. Az da olsa ağırlık, koşu, yüzme, kung fu hastasıyım!

Haberin Devamı


CAN ŞENGÜN: DEV EGOM BENİ İSTANBUL’A GETİRDİ

Grubun kurucusu, prodüktörü ve aynı zamanda gitaristi Can Şengün, Pis’ton için “hesapsız ve kaygısız müzik yapabileceğim, sevgi ile büyütmeye çalıştığım grubum” diyor.

Los Angeles’ta başlayan yolculuğuna İstanbul’da devam etmeye karar vermişsin. Ne getirdi seni İstanbul’a?

- Kafamın içinde duyduğum müziği ortaya koyma isteği, bunları kalabalık kitlelere sunabilme arzusu ve önüne hiç geçmeyi düşünmediğim dev fakat samimi egom...

Türkiye’nin en önemli sanatçılarına sahnede gitarınla eşlik ediyorsun. Solo albümünü de yaptın... Derken Pis’ton’u kurdun. Grup mu istiyordun hep?

- Pis’ton benim için iyi müzisyenler ile hesapsız ve kaygısız müzik yapabileceğim, rock çalabileceğim, sevgi ile büyütmeye çalıştığım grubum. Herkes birbirinin yetenek ve tecrübelerinden besleniyor. Böyle bir grubun üyesi olmak son derece mutluluk verici.

Neden solist olarak Mithat Can?

- Öncelikli olarak Mithat Can çok iyi bir müzisyen. O hep bekledi. Yani yaptığı iş ne olursa olsun, onunla anılmayı ve doğru zamanı kovalamayı tercih etti. Tanıdığım en sağlıklı düşünen kişilerden biri. Ve müzik yapmaya aşık. Sektördeki en iyilerden devamlı beslenmeye çalışmış, her an üretmeye hazır. Aklı fikri yanındakilere çelme atmaya çalışmak değil. Kimseden saklamaması gereken yetenekleri var. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Önümüzdeki yılların en önemli söz ve bestelerinin bir kısmını Mithat Can’ın yazacağına hiç şüphem yok. Seviyorum herifi bir de... Yetmez mi?

İNGİLİZCE ŞARKI TABU OLMAMALI

Albümde bir tane de İngilizce şarkı var. Neden İngilizce şarkı?


- Neden olmasın! Bazı konuları iki kere gözden geçirmeliyiz. “It’s time to rethink.” İngilizce şarkı yazmak, söylemek tabu olmamalı. Tek amacının da “dünyaya açılmak” fikri olması çok gülünç geliyor bana. Anlamadığımız dillerde nice sarkıları sevdik bugüne kadar. Dediğim gibi, şarkı güzelse kendini dinletir zaten. İngilizce şarkı yapalım dedik. Yaptık. Sen de yaz, sen de yap. Tavsiye ederim.

Grubun hedefi nedir? Kimleri dinleyen sizi dinler ve keyif alır?

- Beraber çalmaktan, birlikte üretmekten gayet mutluyuz. Hayatında güzel, kaliteli müzik dinlemiş herkes yazdıklarımızı, şarkılarımızı sevecektir. İçinde bulunduğumuz kocaman bir havuz. Bugün sen güzel bir şey besteliyorsun, yarın bir başkası. Böyle de olmalı. Bizlerin yenilikçi olup en taze fikirleri sunmamız lazım dinleyicilere. Uzun soluklu böyle olunabilir ancak.
                               

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!