Güncelleme Tarihi:
ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
L’AMOUR EN PARIS 2
AJS Müzik
Bilirsiniz, aşkın ve romantizmin neredeyse tüm literatürlerdeki sembol şehirlerinden biridir Paris. Eh, Fransızcanın ‘aşkın ve romantizmin dili’ olduğu algısının da ne kadar yaygın olduğu malum... İşte bu iki bilgi ışığında oluşturulmuş albümün ikincisi var şu sıralar raflarda. Kimler yok ki bu toplamada... Fransız müziğinin gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından Charles Aznavour var bir kere her şeyden önce. Üstat bu albümde üç eseriyle yer alıyor. Artık aramızda olmayan Marc Aryan, Dalida, Edith Piaf, Jacques Brel ve Yves Montand da birer klasikle romantizm ve aşk konseptli bu albüme katkı sağlıyorlar. Müzikte ikinci baharını yaşayan Christian Delagrance, Georges Moustaki, Jean François Michael, Christian Adam ve Victor Lazio ise şarkıları bulunan diğer isimler. ‘Eylülde Gel’ olarak bildiğimiz ‘Q’un Peu D’Amour’, ‘Sessiz Gemi’ adıyla bildiğimiz ‘Sans Toi Je Suis Seul’, 77’sindeki âşıklara bile ‘Seni Beklerim Öptüğün Yerde’ dedirten ‘El Cordobes’, Tanju Okan’ın unutulmaz yorumuyla ‘Hasret’ adıyla bildiğimiz ‘Le Meteque’ ve ‘Dünya Dönüyor’ olarak bildiğimiz ‘Volage Volage’ albümün öne çıkanları. Sevgilinizle romantik bir yemek sırasında fonda çalacak bir albüm mü arıyorsunuz? Artık aramayın, buldunuz çünkü.
EROS RAMAZOTTI
BEST LOVE SONGS
Sony Music
Bu hafta iyi ‘aşk’ yaptı, diğeri gibi bu da bir ‘aşk’ albümü. Eros Ramazotti, İtalya’dan çıkmış en popüler müzisyenlerden biri. Hatta onun için ‘İtalyancayı dünya ana akım müzik piyasasında ayakta tutan adam’ desek fazla abartmış olmayız. Popülarite anlamında bir Tiziano Ferro’nun, bir de Eros Ramazotti’nin ismi geliyor akla, İtalyan şarkıcı denince hâlâ. Ramazotti; 1981 yılında başladığı kariyerine 11 stüdyo albümü, 3 konser albümü ve birçoğu uluslararası çapta liste başarısı yakalamış tam 37 single sığdırmayı başardı. ‘Best Love Songs’ adlı bu albümü ise onun beşinci toplama albümü. 2 CD’den oluşan bu albüm, içerisinde 32 şarkı barındırıyor. Aralarında ‘Una Storia Importante’, ‘Stella Gemella’ ve ‘Piu Bella Cosa’ gibi popülerliği neredeyse Ramazotti’nin popülaritesini bile aşmış hitlerin yanı sıra İtalyan yıldızın Patsy Kensit eşliğinde seslendirdiği ‘La Luce Buona Delle Stelle’, Raf eşliğinde söylediği ‘Anche Tu’, Anastacia ile düet yaptığı ‘I Belong to You (Il Ritmo Della Passione)’ ve Tina Turner’ın eşlik ettiği ‘Cose Della Vita - Can’t Stop Thinking of You’ da mevcut albümde. Akdeniz esintisi, İtalyan estetiği, kıyısından köşesinden rock’a da bulanmış soft melodiler ve romantizm... Afiyet olsun.
PİNHANİ
BAŞKA ŞEYLER
Piccatura
Pinhani’yi kemik bir kitleye sahip, kendi hâlinde bir grup olmaktan Türkiye’nin en popüler, en çok konser veren, en büyük pop-rock gruplarından biri hâline getiren şey; şarkılarının geçen yılların en çok izlenen yerli dizilerinden ‘Kavak Yelleri’nde çalıyor olmasıydı. Bir grubun, bir dizi sayesinde kariyer basamaklarını nasıl hızlıca tırmanacağı konusunda ders niteliğinde bir örnektir bu. 2006 tarihli ilk albümleri ‘İnandığın Masallar’ ile Türkçe rock’ta naif bir esinti başlatan, 2008 tarihli ‘Zaman Beklemez’ albümüyle ise kimliğini oturtan Pinhani, üçüncü albümü ile artık çok daha büyük oynuyor ve rock çatısı altında farklı sulara da açılmaktan geri kalmıyor. Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi gitaristlerden biri olan Akın Eldes, tıpkı önceki iki albümde olduğu gibi yine şov yapıyor, döktürüyor. (Bu adamı izleyebiliyor olmanın bizim neslimiz için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.) Önceki iki albüme nazaran en büyük fark ise vokalist / gitarist Sinan Kaynakçı’nın kendini adeta yeniden keşfetmiş olması. Sesiyle girebileceği kulvarların farkına varmış ve içinden bambaşka renkler de çıkarmış. Fazla uzatmayayım, ‘Başka Şeyler’ bu sene dinlediğim en iyi yerli albüm. Emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum...
ASLIHAN ERKİŞİ
NEVESER KÖKDEŞ ŞARKILARI
Akustik Müzik
Türk sanat müziğinin günümüzdeki genç ve güzel solistlerinden biri ve aynı zamanda İTÜ Devlet Konservatuarı öğretim görevlisi olan Aslıhan Erkişi, bebekler için hazırladığı ‘Ninni’ isimli albümünden sonra nihayet ilk kez asıl alanında, yani bir Türk sanat müziği albümü ile karşımızda. Erkişi bu albümde, adından da anlaşılacağı üzere; küçük yaşlarında müzik eğitimine başlamış, musikimizin geleneksel yapısına bağlı kalmayıp aldığı eğitimi de yansıtan farklı bir yol izlemiş ve döneminin önemli kadın bestekârlarından biri olmuş Neveser Kökdeş’in eserlerini yorumluyor. Tango, vals, operet ve şarkı formlarında yüzlerce eseri bulunan Kökdeş’in bu vesileyle yeni nesil müzik dinleyicileri tarafından da tanınmasına imkân sunan bu albümü, Türk sanat müziği seven herkese rahatlıkla önerebilirim. Sayfamı düzenli takip eden okurlarım, içinden anason kokusu geçen albümlere olan zaafımı iyi bilirler. Aslıhan Erkişi de hem sesiyle hem de bu ‘ağır’ şarkılara getirdiği güçlü yorumla beni zayıf noktamdan vurdu. Eğer ne demek istediğimi anladıysanız mezeleri seçmeye başlamış, ‘Büyük mü, küçük mü?’ kararını vermişsinizdir bile. Anlamadıysanız da boş verin, Türk sanat müziği sizin için farklı şeyler çağrıştırıyor demektir.
MANGA
E-AKUSTİK
Pasaj / GRGDN
Kendini yeniden keşfeden grup
Manga ‘elektrikli akustik’ şeklinde özetlediği bu albümdeki tavrında öncelikli olarak eski şarkılarını yeniden ele alma amacı gütmüş ve yanlarına da üç adet yeni şarkı eklemiş. Albüm ‘Hoş Geldin’ adlı enstrümantal bir intro ile açılıyor ve gruba bu intro’da Ermeni asıllı Türk müzisyen Arto Tunçboyacıyan eşlik ediyor. Tunçboyacıyan adeta bir büyücü. Bugüne kadar el attığı her işte bir sihir ve tarif edilemez bir efsun kesinlikle oluyor. İddialı konuşacağım: Hayatım boyunca duyduğum en tüyler ürpertici intro’lardan biri bu. Ardından gelen ‘Rezalet Çıkarasım Var’ albümün geri kalanına nazaran farkını hemen belli eden yüksek temposu ve isyan içerikli sözleri ile dikkat çekiyor. ‘Hayat Bu İşte’ ile ise albümün asıl vaat ettiği ‘eski şarkıların takla attırılmış hâlleri’ kısmına geçiyoruz. Bu kısımdaki en iyi örnekler ‘Beni Benimle Bırak’, ‘Bir Kadın Çizeceksin’ ve ‘Fly to Stay Alive’ olmuş.
İlk defa dışarıdan bir prodüktör olmadan, gruptan Yağmur’un prodüktörlüğünde kaydedilen albümde akustik gitar, akustik basgitar, elektro basgitar, synthesizer, perküsyon, turntable ve davul dışında ney, viyolonsel, kanun, keman, klarnet, mandolin, saksafon ve piyano da kullanılmış. Klasik bir akustik (unplugged) albüm değil yani bu.
Grubun en büyük sürprizi ise tabii ki Yıldız Tilbe düetli ‘Hani Biz’. Açıkçası Tilbe’nin bestekârlığını başarılı bulanlardanım ve bu şarkıda da özellikle nakarat ivmesiyle farkını belli etmiş kendisi. Sözlerini vasat bulsam da ‘Hani Biz’i sevdim ben. ‘E-Akustik’teki üçüncü ve son yeni şarkı ise albümdeki favorim olan ‘Ben Bir Palyaçoyum’. Özellikle sözlerine vuruldum ve her dinleyişte Manga elemanlarına ‘Helal olsun!’ demekten kendimi alamıyorum. ‘Her Aşk Ölümü Tadacak’ın başındaki diyalogun gereksiz ve yapmacık olması dışında ise olumsuz anlamda kulağıma batan bir şey olmadı.
Yaptıkları her işte müzikal bir zenginlik ve çeşitlilik olması, birçoklarının farkında bile olmadığı detaylara verdikleri önem, iyi melodilere ve iyi nakaratlara kafa yormaları ve her şeyden önemlisi de kaliteli müzisyenlikleri ve cesur vizyonları sayesinde her daim ayrıksı bir grup oldu Manga. Bu sefer insanların kulağında yer etmiş şarkıların genleriyle oynamak gibi bir riske girdiler ama altından başarıyla kalkıyorlar. Sadece ‘Ben Bir Palyaçoyum’ adlı muhteşem şarkı için bile arşive katılır bu albüm, ıskalamayın...