Güncelleme Tarihi:
Ortaköy'de gerçekleşen buluşmada, bitmek bilmeyen ve şu sıralar "yine, yeni, yeniden" gündemde olan Kayahan konusu da masaya yatırıldı. Kayahan'la ilgili sorulardan bunaldığını söyleyen Nilüfer, polemiğe kendince son noktayı şu sözlerle koydu: "Yasaklamak kime ne fayda sağlamış ki? Müzik bitmez. Ve ben artık daha özgürüm."
Müzik dışında nasıl geçiyor hayatınız?- Müzik dışında pek bir şey olmuyor. Küçük bir tatil yaptım. Kızım bir kampa gitmişti, ben de beş gün Marmaris’e kaçtım. Doğrusu İstanbul’un keyfini çıkarmak istedim. İstanbul yazın da güzel, daha tenha... Gezerim tozarım dedim ama pek bir gezdiğim de yok her zamanki gibi...
Gece hayatı artık daha mı farklı İstanbul’da?
- Ortaköy’de oturuyorum. Tam o ünlü kulüplerin olduğu bölgede... Gece, özellikle de hafta sonları geçtiğimde nasıl bir kalabalık, müthiş bir trafik... 17-18 yaşında kızlar minik şortları, minicik minicik etekleri ile yüksek topuklarını giymişler, süslenmiş püslenmişler, tin tin yürüyorlar. Kendime bakınca; 17 yaşında profesyonel müzik hayatıma başladığım için hayatım stüdyo, ev, konser aralarında geçiyordu. O dönemlerde, hani gençliğimi yaşayamadım denir ya, öyle oldu birazcık. Şimdi çok tadını çıkarıyorlar. Aileleri de izin veriyor. Ben gece sokağa çıkamazdım.
Valla ben de çıkamazdım.
Başka şeyler de tüketiliyor...
- O da var tabii. Beni en çok korkutan şey de o, çocuğum için. Allah korusun... Hiç denememiş, bu konuda çok temiz bir insan olarak, kızımın da öyle olmasını isterim. Tabii çocuk evde ne görüyorsa ondan etkileniyor. Sade bir hayatımız var bizim.
Okul konusu da bir hayli abartıldı değil mi?
- Her şeyi olay haline getiriyor anneler. Ben mahallemizdeki Firuzağa İlkokulu’nu bitirip İtalyan Lisesi’ne gittim. O da dil öğrenmek amaçlı... Aileler o zaman da istiyordu çocuklarının yabancı dil öğrenmesini. Şimdi ilkokulda özel ders aldırıyorlar. Yarış haline geldi. Abartmamak lazım.
Ayşe Nazlı’nın geleceği ile ilgili planlar yapıyor musunuz?
- Onun istekleri önemli. Evet, benim de hayallerim var ama bakalım onun istekleri, yetenekleri o yönde mi olacak? Yeteneği olursa ve isterse hayalim onu Londra’da bir dans, müzik, drama okuluna vermek. Altyapısını hazırlamak için piyano ve bale derslerine gidiyor. O tarafa yönelmese bile piyano çalmayı bilmek güzel, keyifli, hoş bir şey. Severek gidiyor. Herkes çocuğunu bir şeylere hazırlama telaşında...
Sanatçı anne-babalar genelde çocuklarının aynı yoldan gitmesini istemezler. Sanırım siz farklı düşünüyorsunuz.
- Ben çok isterim. Şarkı söylemeyi seçmeyebilir. Sahne sanatlarından birini seçerse çok mutlu olurum. Çok hareketli bir kız, kişilik özelliği... Zaten durağan bir iş yaparsa mutsuz olur.
Eğlendirmeyi seviyor mu insanları?
- Eğlenmeyi ve eğlendirmeyi seven bir çocuk. İlgi çekmeyi de seviyor. Onu oradan oraya sürükleyecek, dans ettirecek, ilgi çekeceği, ilgi göreceği bir işi yapması sanki onu mutlu eder gibi görünüyor bana.
Korkutmuyor mu sizi bütün bunlar? Şehirden şehire, ülkeden ülkeye dolaşması...
- Hayır, olsun ne yapalım. Ben de onunla giderim. Yapacak bir şey yok, güzel bir hayatı olur.
Kendiniz için var mıydı müzik dışında hayalleriniz?
- Hayır. Yalnız ortaokuldayken, liseden sonra akademiye gidip resim eğitimi alırım diye düşünürdüm. Üniversite için düşünüyordum bir tek... Hani doktor olayım, mimar olayım istememiştim. Elim resme yatkındı. Ama işte tam o sırada tam istediğim oldu. Şarkıcı olmayı düşünmüyordum. Şarkıcı olmanın yolunun nereden geçtiğini bile bilmiyordum... O yarışma bir gün karşıma çıkıverdi gazetede...
Ve nerelere getirdi sizi...
- Evet, iyi ki yapmışım. Tam bana göreymiş bu iş. Ortaokulda iken biliyordum sabah 9 akşam 5 işi yapamayacağımı. Farklı bir ruh yapısı var demek ki...
Müziğe dönelim isterseniz. Neler var artık repertuvarınızda?
Nasıl karar verdiniz bu parçaları söylemeye? Çok geniş bir repertuarınız var baktığımızda.
- Dinleyiciler tarafından çok beğenilen ama klip yapılmadığı için öne çıkamayan şarkılar. Yıllar önce "Caruso"u söylerdim sahnede. Onu tek piyano eşliğinde söylemek istiyorum.
25 yıl boyunca Nilüfer ile özdeşleşmiş ama bir taraftan da yasal olarak artık söyleyemeyeceğiniz şarkılarınız var. Biraz başka bir açıdan bakınca da repertuvarınızı onlarla sınırlamak zorunluluğu kalkmış oluyor kendiliğinden...
- İnsanların benden beklediği şarkılar girecek repertuvarıma.
Bir anlamda özgür kaldınız.
- Aynen öyle. Yasaklamak kime ne fayda sağlamış ki? Önümde yapacağım yeni bir albüm var. Sonbahar sonu, kış başı gibi... İçinde Fahir Atakoğlu ve Mete Özgencil’in ortak bir çalışması, Adnan Ergil’in bir parçası var. İki şarkı var üstünde çalıştığım. İyi bir albüm olması için elimden geleni yapacağım. Müzik bitmez.
Nilüfer’in İstanbul’u
Buzdolabı alışverişinizi nereden yapıyorsunuz?
- Büyük marketlerden.
İstanbul’da hiç gitmediğiniz bir semt var mı, neresi?
- Kurtköy.
İstanbul bir sevgili olsaydı onu elde etmek için ne yapardınız?
- Ona sevgimi anlatır, üstüne titrer ve ona iyi bakardım.
En sevdiğiniz yürüyüş parkuru?
- Ortaköy-Bebek arası.
Bir kahve hakkınız var. Nerede içersiniz?
- Evimin bahçesinde.
İstanbul’un en depresif ve en neşeli bölgeleri?
- Defresif Ümraniye ve Sultanbeyli. Neşeli çok yer var.
Gece dışarı çıktığınızda tercih ettiğiniz yerler?
- Bebek Balıkçısı, Paper Moon.
Çok önemli bir misafiriniz var. Nerede, nasıl ağırlarsınız?
- Evimde balık ziyafeti çekerek.
İstanbul olmasaydı hangi şehirde yaşamak isterdiniz?
- İzmir.
Bu şehrin tadını en çok kimler çıkarıyor sizce?
- Martılar.
"Gerçek İstanbullu" diyeceğiniz kişiler?
- Annem, babam.
Yalnız kalmak istediğinizde nereye gidersiniz?
- Evime.
İstanbul’u hiç görmemiş birine şehri anlatacaksınız. En sık kullanacağınız sözcükler hangileri olurdu?
- Görkemli, büyüleyici, heyecanlı.