Güncelleme Tarihi:
CEM ADRIAN
ŞEKER PRENS VE TUZ KRAL
CES Production / Dokuz Sekiz Müzik Yapım
Daha önce de yazmışımdır muhtemelen, Cem Adrian’ın muhteşem bir sesi var. Bu yadsınabilecek bir şey değil. Biraz ana akıma yakın müzik yapsa çok büyük kitlelere hemen ulaşabilecek, büyüleyici bir ses bu. Ama kariyerinin 7’nci albümünde Cem bana kalırsa açıkça bir çıkmaza girmiş durumda. Bu durumu “Cem Adrian’ı Cem Adrian yapan şeyler” penceresinden de görebilirsiniz tabii ama ben artık onun sesinden sürekli aynı kelimelerin ya da kelime grubunun tekrarlanması üzerine dayalı şarkılar duymaktan sıkıldım. ‘Emir’ albümüyle başlayıp ‘Kayıp Çocuk Masalları’yla devam eden üçlemenin son ayağı olan ‘Siyah Bir Veda Öpücüğü’ albümünün hemen 1 yıl ertesinde çıkan bu albüm bence aceleye gelmiş bir işçilik içeriyor. Neredeyse klişe sularına dalacak ‘kaybeden âşık’ tandanslı şarkı sözleri ve sadece piyano ritimlerine bel bağlayan sound açısından da bu böyle geldi bana. Cem aslında biraz ‘grup müziği’ne kaysa belki daha farklı cevherler çıkaracak içinden. Neden olmasın?
PET SHOP BOYS
ELECTRIC
X2 / Sony Music
Bugün dünyada elektronik pop müzik diye bir tür varsa, bunun baş sorumlularından biri olarak kabul edebileceğimiz İngiliz ikili Chris Lowe ve Neil Tennant’tan kurulu Pet Shop Boys, günümüzün yaşayan efsanelerinden. 1981 çıkışlı grup, 1986’dan beri neredeyse hiç durmadan yeni albüm üretiyor. İki albüm arasına en fazla 4 yıl soktular. 12’nci albümleri ‘Electric’ de genel itibariyle bir synth pop albümü. Bu çatının altında grubun dans ve house alt başlıklarına göz kırptığı da oluyor. Bu alt başlıkların dünyadaki en mühim üreticilerinden Stuart Price ile çalışmaları da ortaya müthiş bir uyum ve ahenk çıkarmış. Sıkmayan, zorlamayan, su gibi akıp giden bir albüm bu. Elektronik müziğin sadece izbe barlarda ‘kopmak’ için yapılmadığını hatırlatması açısından da ferahlatıcı. 9 şarkılık albümün en şaşırtıcı parçası olarak bir Bruce Springsteen cover’ı olan ‘The Last to Die’ın da yer aldığını belirteyim. Elektronik pop sevenler ıskalamasınlar...
VAMPIRE WEEKEND
MODERN VAMPIRES OF THE CITY
XL
Son 5-6 yılın global anlamda en etkin yayılan akımlarından biri olan indie rock’ın en büyük gruplarından biri oldu Vampire Weekend. 2006’da New York’ta kuruldular ve henüz 10’uncu yıllarına ulaşmadan dünyanın en önemli müzik yayınlarından birçoğunun ‘yılın albümleri’ listelerine hep kafadan giren albümlere imza attılar. ‘Modern Vampires of the City’ de o albümlerden olmuştu. Üstelik bu, grubun henüz 3’üncü albümü. New York Times fotoğrafçısı Neal Boenzi tarafından 1966 yılında çekilen ve New York’un o dönemler yaşadığı hava kirliliği, sis sorununu çok net ortaya koyan fotoğrafın kapağında yer aldığı albüm, rahatlatıcı bir dinginliğe sahip. Yer yer Coldplay, yer yer The Cure, az biraz da Radiohead ve Oasis sularında yüzen etkileşimler mevcut bestelerde. Bunların üzerine folk estetiği katan bir tutumu da var grubun. Gitarların belirleyici bir rol üstlenmediği bir şeyler arayanlar ve Brit rock ekolüne kulak aşinalığı olanlar bu albümden tat alacaklardır eminim.