Güncelleme Tarihi:
FAZIL SAY
İLK ŞARKILAR
Ada Müzik
Herhangi bir millet, ırk veya alt kimlik
/ üst kimlik takıntım yoktur ama
doğduğum ve yaşadığım ülkede benim
gibi düşünen, hayata benim baktığım
açıdan bakan, benim insani değerlerimi
savunan, evrensel açıdan tüm insanlığın
faydası için çalışıp bu doğrultuda üreten
sanatçılar görünce mutlu oluyorum
elbette. Evet, bu ülkeyle (ya da herhangi
bir ülkeyle) ilgili aidiyet duygum asla
yok ama Fazıl Say ile aynı topraklarda
ve aynı zaman diliminde yaşıyor olmaktan
dolayı gurur duyuyorum. Sosyo-politik
konularda yaptığı bazı çıkışları tasvip
etmiyorum ama sanatçılığı, yaratıcılığı
karşısında boynum kıldan ince. Fazıl
Say’ın yirmi yıl önce bestelediği ve
Ömer Hayyam’dan Nâzım Hikmet’e,
Metin Altıok’tan Cemal Süreya’ya
uzanan ünlü şairlerin şiirlerini bir araya
getirdiği bu albümde vokalleri Serenad
Bağcan üstleniyor ve ortaya Say’ın ‘ilk
şarkıları’ çıkıyor. Klasik müzik sevin ya
da sevmeyin, ülkenin kültür seviyesinin
hâkim erkin seviyesine düşmesini istemiyorsanız
bu albümü alın. Nokta.
SILA
YENİ AY
Sony Music / Columbia
Sıla’nın ‘alaturka gırtlağı’yla barışık değilim ama bu şekilde dilime dolanan şarkıları da yok değil. Aslında yaylılar, utlar, cümbüşler, perküsyonlar etkisi altındaki sound’larla ve ‘ağır abla’ tribiyle (bkz. ‘Üzerim seni çocuk’, ‘Koy saki içeceğiz’ gibi sözler...)
şarkılar söylemek yerine daha ana akım pop yapsa bence ortada ne Hande kalır ne Demet ne Bengü ne de Gülşen ama tercih tercihtir, saygı duymak lazım... Bir bildiği vardır herhalde Sıla ve ekibinin. Bu formatta (‘rakı masası efkâr sound’u) kabul ettik artık Sıla’yı,
ne yapalım. Bir önceki albümde ikinci kez dinleme isteği uyandıran bir şarkı bulamamıştım, bu sefer ‘Vaziyetler’, ‘Yeter’, ‘Reverans’, ‘Doldur’ ve ‘Saki’ döngüyü kıracak gibi duruyor benim için. Yine de Sıla’nın bu son 2 albümdeki bestelerden ve tabii ki bu
rakı masası efkâr sound’undan daha fazlasını hak eden, daha fazlasını taşıyabilecek potansiyeli olduğunu bir tek ben görüyor ve duyuyor olamam değil mi?
Sıla’nın ‘alaturka gırtlağı’yla barışık
değilim ama bu şekilde dilime dolanan
şarkıları da yok değil. Aslında yaylılar,
utlar, cümbüşler, perküsyonlar etkisi
altındaki sound’larla ve ‘ağır abla’
tribiyle (bkz. ‘Üzerim seni çocuk’,
‘Koy saki içeceğiz’ gibi sözler...)
şarkılar söylemek yerine daha ana
akım pop yapsa bence ortada ne Hande
kalır ne Demet ne Bengü ne de Gülşen
ama tercih tercihtir, saygı duymak
lazım... Bir bildiği vardır herhalde Sıla
ve ekibinin. Bu formatta (‘rakı masası
efkâr sound’u) kabul ettik artık Sıla’yı,
ne yapalım. Bir önceki albümde ikinci
kez dinleme isteği uyandıran bir şarkı
bulamamıştım, bu sefer ‘Vaziyetler’,
‘Yeter’, ‘Reverans’, ‘Doldur’ ve
‘Saki’ döngüyü kıracak gibi duruyor
benim için. Yine de Sıla’nın bu son 2
albümdeki bestelerden ve tabii ki bu
rakı masası efkâr sound’undan daha
fazlasını hak eden, daha fazlasını
taşıyabilecek potansiyeli olduğunu bir
tek ben görüyor ve duyuyor olamam
değil mi?
ŞİRİN SOYSAL
ZİYARET
Ada Müzik
2011’de çıkardığı ilk albümü ‘Bir Şeyler Var’a kadar tanımıyordum Şirin Soysal’ı. O albümle iyi bir caz yorumcusu olduğunu, son 5 yılda yükseliş yaşayan ‘Türkiye alternatif müzik sahnesindeki kadın sesleri’ arasında iyi bir konum elde edebileceğini ve birçok
açıdan özgün, en azından standart dışı bir çizgisi olduğunu fark etmiştim. Çok sevdiğim mizah yazarı Vedat Özdemiroğlu’nun hayat arkadaşı olduğunu öğrendiğimde de kanım iyice ısınmıştı. Bu sefer daha oturaklı ve daha ne istediğini bilen bir albümle çıkageldi Soysal. Ve bu kez tonlar daha koyu, hatta büsbütün karanlığın içinde oturduğumuz anlar var. Sakinliği hep koruyor ve derinlikten hiç vazgeçmiyoruz. 11 şarkının ikisi İngilizce ve özellikle onları sevdim. Eğer alternatif / indie müziğe ilgi duyuyorsanız, caz altyapısı size itici gelmiyorsa, sakin bir şeyler ve en önemlisi de anlamlı şarkı sözleri arıyorsanız bu albüm size iyi gelebilir. Tabii öncesinde ‘birkaç tur dinleyecek kadar sabretme’ özelliği istiyor, o biraz kötü.