Güncelleme Tarihi:
GÖKHAN TEPE KENDİM GİBİ
Sony Music / Columbia
Türk pop müziğinin 2000’li yıllardaki popüler isimlerinden Gökhan Tepe’nin 15 yıllık müzikal kariyerinin 7’nci solo albümü olan ‘Kendim Gibi’, her şeyden önce Tepe’nin işin mutfağıyla ne kadar ilgili olduğunu ortaya koyması bakımından dikkatimi çekti. Sadece söz yazmamış Tepe; beste de yapmış, düzenlemelere de el atmış. Hem sözü hem de bestesi kendisine ait ‘Ayrılık Hali’ ve ‘Üç Kelime’ isimli 2 şarkının yanı sıra Şebnem Sungur’un sözlerini yazdığı 4 şarkı ve Hakkı Yalçın’ın sözlerini yazdığı 2 şarkının besteleri de Gökhan Tepe imzası taşıyor. Albümde 2 adet de Serdar Aslan şarkısı bulunuyor. Düzenlemelerdeyse Erhan Bayrak ve Barış Özesener imzası bulunuyor. Tepe bu albümde sevenlerine bir de sürpriz yaparak dijital ortamlarda çok dinlenen, radyolarda çok çalınan ‘Beyaz (Teşekkür Ederim)’ isimli şarkısını seslendirmiş. Albüm, genel manada standart üstü bir alaturka pop albümü. Gökhan Tepe’nin sesini pek beğenmem ama bestelerin çoğu Türkçe pop standartlarında vasat üzeri.
İREM CANDAR
ERİK AĞACI
Sony Music / Epic
Küçük yaşlarda başladığı müzik hayatında adını Türk rock müziğinin kilometre taşlarından Teoman ile yaptığı ‘Duş’ ve ‘Bana Öyle Bakma’ düetleri ile duyuran ve sadece o iki şarkıyla büyük merak uyandıran İrem Candar, ilk solo albümü ‘Erik Ağacı’ ile son yıllarda iyice gün yüzüne çıkan ‘alternatif Türkçe müzikteki kadınlar yükselişi’nde ‘Ben de varım!’ diyor. Pop, caz ve rock altyapıları ile dinleyicilere geniş bir müzikal zemin hazırlamış olan ‘Erik Ağacı’nda yer alan tüm şarkıların sözleri İrem Candar imzası taşırken, besteleri aynı zamanda albümün prodüktörü de olan Gürsel Çelik ve İrem Candar birlikte yapmışlar. Albüm özellikle trip hop ve ambient sound’larından alışık olduğumuz o içe kapanık, döngüsel ruh hallerine sahip olmasıyla ilgimi çekti benim. Klasik beste formülleri yok burada, daha çok; İrem’in satırlar arasında umarsızca dolaşan kelimelerine eşlik eden salaş melodiler var. Averaj dinleyici için içine girilmesi zor bir albüm ama inatla birkaç tur atmaya değer.
TNK
MELANKOLİ
Pasaj Müzik
Ankara’dan çıkıp da popüler olabilmiş grupların oluşturduğu bir ‘sahne’ var Türkçe rock’ta ve bu sahnede dikkat çekmeyi başarmış son gruplardan biri de TNK. Onları 2010’da yayımladıkları ve özellikle de ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ filminde önemli bir yeri olan ‘Yine Yazı Bekleriz’ şarkısını barındıran ‘Söyle Ruhum’ albümleriyle tanımıştık. Bir dönem ‘Yine Yazı Bekleriz’ dinlemeden aşk acısı çekmek yasaklanmış gibiydi, şarkı o kadar popüler oldu! Peki acaba TNK ikinci albümü ile o kadar büyük bir hit çıkarabilecek miydi? Açıkçası grup elemanlarının bunu ne kadar umursadıklarını bilemiyorum ama baştan söyleyeyim; bu albümde öyle büyük bir hit yok. Yine de gayet dinlenesi bir albüm ‘Melankoli’. Tüm söz ve bestelerin vokalist Caner Karamukluoğlu’na ait olduğu şarkıların ortak hissi, albümün adını taşıyor. Düzenlemelerinde akustik gitar, piyano ve yaylıların öne çıktığı albüm, hüzün duygusunu arabesk girdabına kapılmadan yansıtabilmesi açısından önemli. Zira bunu Türkçe rock’ta yapabilen pek kimse kalmadı neredeyse...
Kaybetmişlik duygusunun ağır bastığı ‘Öbür Yarım’, ‘Melankoli’ ve ‘Bir Şeyler Söylemek İstiyorum’; TNK’den duymaya alışık olmadığımız ‘protest’ bir yaklaşıma sahip ve günümüz insanının bencilliklerinden, ikiyüzlülüklerinden, samimiyetsizliklerinden söz eden ‘Hoş Geldiniz’ (Albümün genel ritmine karşın bu şarkı konserlerde insanları zıplatacak, dans ettirecek bir tempoya sahip.), ‘Zombi’ (Grubun geleceği açısından beni en umutlandıran şarkı... Sonlardaki Muse’laşma evreleri çok iyi olmuş.) ve ‘Hey Pardon’; dinleyicileri bir hayale sürükleyen ‘Olsun’; şehir hayatının insanları nasıl maskeli hale getirdiğini anlatan ‘İstanbul Çocukları’; günlük hayattaki tutsaklıklarımıza bir umut kapısı aralayan ‘Yağmur’ (albümdeki favori şarkım); aşk acılarındaki ikilemleri dile getiren ‘Sen Yoksun’ ve ‘70’leri hatırlatan melodilere sahip, aldatmalarla yıpranmış bir ilişkiyi konu alan, Pamela ile düet yapılan ‘Keşfedilmemiş Günahlar’ ile albüm kaliteli bir Türkçe rock içeriği vaat ediyor.
DAVID BOWIE
THE NEXT DAY
ISO / Columbia / Sony Music
Rock tarihinin en önemli figürlerinden birisi olan; saykodelik rock’tan glam’e, oradan diskoya ve hatta elektroniğe kadar tozunu almadığı tür bırakmayan ve bunları trend olduktan sonra değil, moda olmadan önce yapan; yani akımlara atlamayıp akımları bizzat yaratan bir ikonun yeni albümünü dinlemek, başlı başına heyecan verici bir deneyim hiç şüphesiz. Üstelik de bu ikon, son albümünü bundan 10 yıl önce yayımlamışsa... Eğer global müzik dünyasının ana akım tarafıyla ilgiliyseniz zaten ‘The Next Day’in yarattığı infiale tanıklık etmişsinizdir. Açıkçası ben o fırtınanın biraz dinip albümün kulaklıklarımda iyice demlenmesini bekledim. ‘The Next Day’in tanıtımı için Bowie’nin sitesine konmuş olan bir yazı, durumu çok net özetliyor aslında: “David istediği zaman yazan ve çalan bir sanatçı; satacağı zaman değil, söyleyecek bir şeyi olduğu zaman üreten. Bugün, kesinlikle söyleyecek bir şeyi var.” Normalde 14, ekstralarla 18 şarkı içeren albüm; kaliteli rock’ın 2013’teki simgesi.
NICK CAVE & THE BAD SEEDS
PUSH THE SKY AWAY
Bad Seed Ltd.
Eğer gazeteyi şu an elinde tutanlar arasında Nick Cave’i tanımayanlar varsa, öncelikle bu kritiği okumayı bırakıp üstadın kim olduğunu araştırmaya başlasınlar. Hem kendilerine büyük bir iyilik yapmış olacaklar hem de ben yerden kazanacağım. 1973’ten beri müziğin karanlık, tekinsiz, sıra dışı ama bir yandan da romantik ve melankolik sokaklarında yürümeye devam eden üstat, neredeyse kendisi kadar meşhur olmuş bandosu The Bad Seeds ile 15’inci albümü ‘Push the Sky Away’de adeta kült bir filmin soundtrack’ini hazırlamış gibi. Nick Cave; anavatanı bellediği kuytuları terk etmediği gibi, bizi de o karanlık tarafa geçmeye davet ediyor. Hatta ne daveti? Büyülü müziğiyle bizi o tarafa geçmeye adeta mecbur kılıyor! Duygularınıza ciddi şekilde etki edecek müzik budur. Tellilerin ve elektronik melodilerin bir cenaze rapsodisine dönüştüğü arşivlik bir eser arıyorsanız, doğru adrestesiniz. Nasıl bir ruh haliyle karşılaşacağınızı merak ediyorsanız, ‘We No Who U R’ size tadımlık olsun...