Güncelleme Tarihi:
CELINE DION
SANS ATTENDRE
Columbia / Sony Music
Tüm dünyada toplam 200 milyonu geçen albüm satış rakamıyla pop müzik tarihinin en başarılı kadın yıldızlarından biri olan Celine Dion, 2007’deki ‘D’elles’ albümünden beri yayımladığı ilk, toplamda ise 12’nci Fransızca albümüyle karşımızda. Ülkemizde standart ve deluxe versiyonlarıyla satılan albümün deluxe versiyonunu almanızı öneririm. Zira hem içinden çok güzel bir Celine Dion takvimi çıkıyor hem de bonus şarkılar olarak ‘Ne Me Quitte Pas’ ve ‘Les Jours Comme Ça’ bulunuyor. Albümün adı Türkçede ‘beklemeden’ anlamına geliyor.
Dion bu albümde zaman kavramının hem yıkıcılığı hem de besleyiciliği üzerinden aşkı, hasreti, kavuşmayı ve ayrılığı ele alıyor. Tek yöne değil birden fazla yöne bakıp birçok duyguya birden seslenmeyi hedefliyor. Çok başarılı olduğunu da söylemeliyim. Hem soft pop sularında hem akustik sularda gezinip iyi melodilerle ve sıcak bir hissiyatla yaklaşıyor. Yüksek tonlara çıktığında da görkemini sergiliyor ve pop müzik tarihine yine klas bir eser hediye ediyor.
BARBRA STREISAND
RELEASE ME
Legacy / Columbia / Sony Music
Grammy, Oscar, Emmy ve Altın Küre ödüllü efsanevi sanatçı Barbra Streisand’ın 1963 yılından günümüze uzanan parlak müzik kariyerinden, daha önce yayımlanmamış şarkıların seçkisinin yer aldığı bu albüm, her şeyden önce 50 yıllık bir müzikal manzarayı önümüze sermesi açısından arşivlik bir değere sahip. Albümde öne çıkan şarkılar arasında; 1970 yılında ‘The Singer’ adlı yayımlanmamış bir albüm projesi için yazılmış ‘Didn’t We’, 1967 yılında hazırlanmış bir kayıt olan ve Ray Ellis’in Billie Holliday için aranjmanını yaptığı ‘Willow Weep for Me’, Randy Newman’ın ‘I Think It’s Going to Rain Today’ şarkısının 1971 Stoney End kayıtlarından piyanoda Newman ile vokallerini Barbra Streisand’ın yaptığı versiyonu, ‘A Star Is Born’ albümünden yayımlanmamış versiyonuyla ‘With One More Look at You’ ve ‘The Broadway Album’den iki eser ‘Home (The Wiz)’ ile ‘How Are Things in Glocca Morra? / Heather on the Hill (Finian’s Rainbow / Brigadoon)’ yer alıyor. Arşive atın, kesinlikle pişman olmazsınız...
Nilüfer’le yeniden rock düetleri...
NİLÜFER
13 DÜET
DMC
Nilüfer, 2011 tarihli ‘12 Düet’ albümünün devamında yine rock’çılarla beraber... ‘Hatıralar Hayal Oldu’, Gripin vokalisti Birol’un nevi şahsına münhasır sesiyle öne çıksa da elektronik altyapıyla rock harmanı burada pek iyi olmamış. Gece, ‘Başıma Gelenler’in temposunu yükselterek çalmayı iyi akıl etmiş. ‘Oooo’ diye söylenen koro kısımları da şarkıya farklı bir hava katmış. Emre Aydın’lı ‘Son Perde’, ‘düet yapılan şarkı & düet yapan kişi’ uyumu açısından zirve noktalarından biri, iki albüm dahilinde. Düetin gücü, nakaratta katlanarak artmış. ‘Her Yerde Kar Var’ sayesinde bir kez daha ortaya çıkıyor ki, iki dev ismin bir araya gelmesi her zaman olumlu sonuç vermiyor. Nejat Yavaşoğulları’nın sesiyle Nilüfer’inkini aynı şarkıda bağdaştıramadım. Düet değil cover olsa daha iyi sonuç verirmiş Bulutsuzluk Özlemi açısından. ‘Kavak Yelleri’ albümün en iyilerinden. Feridun Düzağaç’ın ses tonu, şarkının hissiyatına müthiş uymuş. Bu şarkı özelinde, rock projesi olduğu için ‘distortion’a abanalım’ tavrından uzak durulmuş olması da iyi sonuç vermiş. Albümün en rock sound’lu işine Kargo, ‘Yaşamak Ne Güzel Şey’le imza atmış. Zaten sıkıcı olan ‘Dokun Bana’yı mor ve ötesi de kurtaramamış. Vega’dan Deniz, hem albüm kartonetinde Nilüfer’e dair yazılan en iyi yazıyı yazmış hem de sesiyle ‘Ta Uzak Yollardan’ı adeta ışıldatmış. Model, ‘Şov Yapma’yı adeta kendi şarkısı haline çevirmiş. Yorum katmak budur işte, çok başarılı. Manga da ‘yorum katma’ işini iyi yapar, ‘Eğrisi Doğrusu’ buna iyi bir örnek olmuş. Zakkum sevdi bu rakı kafasını ama ‘Agora Meyhanesi’, albümde vokal uyuşmazlığının öne çıktığı şarkılardan. Cover olsa daha iyi sonuç verecek olan ikinci şarkı. Pinhani, ‘Dünya Dönüyor’u orijinalinden daha yavaş tempoda çalarak albüm dahilinde bunu yapan tek isim olmuş, fena sonuç vermemiş. Son olarak da Çilekeş, iki albüm dahilindeki en ayrıksı, en özgün düete imza atmış. ‘Değişir Dünya’ bu albümdeki favorim, toplamda ise Hayko Cepkin’li ‘Aşk Kitabı’ ve Malt’lı ‘Ara Sıra Bazı Bazı’dan sonraki favorim.
AS I LAY DYING
AWAKENED
Metal Blade
Metalcore; metalin yeniden güçlenmeye başladığı geç ‘90’ların ardından patlama yapmış ve 2000’lerin özellikle ilk yıllarında -aşağı yukarı 2005’e kadar- altın dönemini yaşamış olan bir tür. 2000’lerde metale hayat veren en güçlü akım ayrıca. Şimdi o akımın fırtınası dinmiş olsa da bayrağı layıkıyla taşımaya devam eden gruplar var hâlâ. İşte o gruplardan biri de As I Lay Dying. 2000 yılında Amerika’da kurulan grup, birçok metalcore grubunun girdiği ‘farklı tarzlara kayıp kimliğini kaybetme’ sendromuna hiç kapılmadı. Bu bile türün popülaritesi geçtikten sonra bu grubun hâlâ dimdik ayakta olmasının sebeplerinden biri. ‘Awakened’ onların altıncı stüdyo albümü. 10 yılı devirmiş bir grubun hâlâ bu denli tutkulu ve heyecanını koruyarak yola devam ediyor oluşu takdire şayan. Uzatmayayım, şu sıralar duyabileceğiniz en güçlü, en hızlı, en sert ve tüm bunların yanında en melodik metal albümlerinden biri bu. Türe ilgi duyanların ıskalaması, çok büyük bir kayıp anlamına gelir.
PİS’TON
TAMPERAMAN
Poll Production
Sezen Aksu’nun oğlunun vokalistliğini yaptığı grup, Can Şengün gibi usta bir gitaristi barındırmasıyla dikkatimi çekti ve albümlerine şans verdim. Vermez olaydım. Grup, Facebook sayfasının info kısmına ‘bir rock‘n’roll kurumu’ yazmış ama albüm boyunca o kuruma bir türlü rastlayamadım. Sound açısından, bir-iki şarkı dışında hiç rock‘n’roll bir durum yok ortada. Düpedüz yaylılar tarafından üstlenilmiş şarkıların arka planından kısık bir distortion tonuyla gitar sesi geliyor diye rock‘n’roll yapılabiliyorsa başka tabii... Hadi onu geçelim... Albümde 13 şarkı var, bir tanesini bile hayatımda bir daha dinleyeceğimi zannetmiyorum. Besteler can çekişiyor. ‘Anam Anam’ ve ‘Adanalı’ adlı şarklar sırasında bir rock grubu mu yoksa ortaokulda yıl sonu müsameresine çıkmış bir parodi grubu mu dinliyorum anlamadım. ‘Bir rock‘n’roll kurumu’ kulağa iyi gelen bir tanım olabilir ama biraz rock müzik dinleyen herkes bunun içi boş bir yakıştırmadan ibaret olduğunu anlayacaktır bu albümü dinleyince.