Güncelleme Tarihi:
****
ALTER BRIDGE
LIVE AT WEMBLEY
EMI / The Dude Films / 3 Dimensions
Yıllardır yurt dışındaki festivallere gitmeme rağmen son yıllardaki favori rock grubum Alter Bridge’i denk getirip de izleyemedim bir türlü. Geçen sene olacak gibiydi... İngiltere’nin meşhur rock mabedi Donington’da düzenlenen Download Festival’da ilk gün sahne aldılar, gel gör ki vizem bir gün geç çıkınca festivalin ilk gününü kaçırdım! Ertesi gün alana vardığımda herkes bir gün önceki muhteşem Alter Bridge performansından bahsediyordu... Ardından işte bu albümün hem audio CD hem de DVD olarak kaydedildiği konsere gitme planları yaptım, son anda gidemedim. Şimdiyse bu albümü dinledikçe resmen üzülüyorum. Hatta o kadar ki, konserin DVD’sini izleyemiyorum oradakileri kıskanmayayım diye! Audio kayıttan dinliyorum sadece. Alter Bridge’in toplam 22 şarkı çaldığı konserin tamamı albümün sadece DVD versiyonunda var. Audio CD’deyse 14 şarkı bulunuyor fakat üç albümlük Alter Bridge diskografisinin en iyileri de burada zaten. “2000’lerin rock’ı budur!” dedirtecek cinsten güçlü bir sound, muhteşem bir gitarist (bkz: Mark Tremonti), karizmatik bir frontman (bkz. Aynı zamanda Slash’in de vokalisti olan Myles Kennedy) ve eşlik edici bir seyirci... Daha fazlasını umarım bir gün kendilerini canlı izleyince yazacağım.
****
STORM CORROSION
STORM CORROSION
Roadrunner / EMI
Dream Theater ile birlikte günümüzün en büyük iki progresif metal grubundan biri olan Opeth’in beyni Mikael Akerfeldt ve Akerfeldt’e ilham veren belli başlı progresif rock/metal dehalarından olan Porcupine Tree lideri Steven Wilson bir araya gelirse ne olur? İşte Storm Corrosion adlı iki kişilik yan proje, bu soruya cevap verme gayesiyle kurulmuştu 2010 yılında. Geçen mart ayında, Blue Jean’in eki olan Headbang dergisinin beşinci yıl kutlamaları için Opeth’i getirdiğimiz zaman Mikael ile röportaj yapmıştım. O sırada bu projedeki şarkıların hazır olduğundan bahsetmişti ve şimdi de nihayet albüm çıktı. Sadece altı şarkıdan oluşan ama buna rağmen 50 dakikaya yaklaşan süresiyle müziğe doyuran bu albüm için Steven Wilson, “Opeth’in son albümü ‘Heritage’ ile son solo albümüm ‘Grace for Drowning’un bir uzantısı” yakıştırmasını yapıyor. Yani sizin anlayacağınız; sert gitar riflerine, metalcilik numaralarına yer yok bu sefer. Dingin ve minimal bir ‘atmosfer’ albümü bu. Korku teması, pastel renkler ve ağır bir devinim... Ben en iyisi lafı hiç uzatmayayım; bu yıl çıkanlar arasında, dinlediğim en iyi albüm budur. Enstrüman çalmayı bilmedikleri için minimalizm ayaklarına yatan indie’ci zevzeklere ders diye dinletmek lazım.
****
SOUL SACRIFICE
CARPE MORTEM
Massacre Records / Ada Müzik
Ülkemizde icra ettiği türün kalıplarını ve inceliklerini en iyi bilen gruplardan biri olan İstanbullu topluluk Soul Sacrifice’ın ilk albümü ‘Stranded Hate’in yedi yıl ardından nihayet ikinci albümü hazır. Her biri yıllardır birçok yan projeyle sayısız sahne tecrübesi yaşamış olan elemanlardan oluşan grubun, özellikle vokalist Özgür Özkan (Bir süredir Hayko Cepkin’in de gitaristi) ve davulcu Onur Akça’nın Murder King (ülkemizin en uzun ömürlü bar gruplarından biri) serüveniyle sürekli hazır konumdaki enstrümanistlik refleksleri, bu albümün yaratım aşamasına müthiş bir dinamizm ve dinçlik kazandırmış. Melodik death metal yapmaya devam eden grubun bestelerine bu sefer daha bir oturmuşluk hâkim. Sound -vokallerin bazı yerlerde gitarların içine fazla gömülmesi sorunu (ya da tercihi) dışında- tabiri caizse ‘hayvani’. ‘Bize yaşamamız için dayatılan hayatlardan memnun değiliz. Daha da önemlisi bir ‘uyutma’ projesinin yaşanıyor olduğunun da farkındayız. Bizim gibi karnı bu yalanlara tok insanlarla beraber şu moda ‘Carpe Diem’ (Anı Yaşa) adlı altı boş hayat felsefesiyle dalga geçiyoruz, onlar hayatı bu kadar ciddiye almıyorlarsa biz de onları ölüm temasını kullanarak ti’ye alıyoruz.’ diyorlar. Çok da iyi ediyorlar...
***
GODSMACK
LIVE & INSPIRED
Universal Republic / Avrupa Müzik
Tuborg Goldfest dâhilinde izlemeyi en heyecanla beklediğim grup olmasına rağmen festivale bir hafta kala vokalisti Sully Erna’nın sağlık problemleri sebebiyle turneyi iptal etmişti Godsmack. Neredeyse hayatımın gruplarından biri diyebileceğim Godsmack’i ilk defa, üstelik de yaşadığım şehirde izleyecek olmanın verdiği heyecan tarifsizdi ama yerini hüzne bıraktı. Bu heyecan üzerine bir de grubun kariyerindeki ilk konser albümünü yayımlaması (Daha önce sadece konser DVD’leri vardı) tuz biber oldu. ‘Surata tokat rock’ türünde müzik yapan Amerikalı grubun 2010 yılında Detroit, Michigan’daki Joe Louis Arena’da gerçekleştirdiği konserin kayıtlarından oluşan albüm 2 CD olarak satışa çıktı. İlk CD’de 13 şarkılık konser kaydı, ikinci CD’de ise dört cover var. Konser kısmında ‘Straight out of Line’, ‘Awake’, ‘The Enemy’, ‘Speak’ ve tabii ki ‘I Stand Alone’ gibi gaz Godsmack hitleriyle coşacak; ikinci CD’deki Joe Walsh (Rocky Mountain Way), The Beatles (Come Together), Pink Floyd (Time) ve Metallica (Nothing Else Matters’) cover’ları ile şaşkına döneceksiniz. Küçük dev adam Sully Erna formunun zirvesinde, hem anonslarıyla hem vokal performansıyla kitleyi kudurtuyor. Umarım grubu bir sonraki turnede ağırlayabiliriz...
****
MANOWAR
THE LORD OF STEEL (HAMMER EDITION)
Magic Circle Music
Rock‘n’roll köklerine selam...
Heavy metal sound’unu seviyorsanız Manowar’u sevmemeniz neredeyse imkânsızdır. Joey De Maio’nun itici ve komik ‘heavy metal ulan!’ tripleri artık günümüzde bir parodiyi andırsa da, bu sound’un en güçlü mimarlarından biri o. Evet, toplam dokuz kelimelik şarkı sözü dağarcıkları yüzünden grupla epeyce dalga geçtiğimiz oluyor ama sonuçta buna ‘tarzlarından taviz vermemek’ olarak da bakabilirsiniz.
‘The Lord of Steel’ adeta ‘dakika bir, gol bir’ dedirterek son derece rock‘n’roll bir riff’le başlıyor. Manowar’un bugüne kadar bu isimde başka bir şarkı yapmamış olmasına şaşırarak bu yarı epik yarı rock‘n’roll parçadan, ‘Manowarriors’a geçiyoruz.
İsminden de anlaşılacağı gibi babalar yine vermişler savaşı, vermişler kardeşliği, vermişler metal’i... Hızlı, güçlü bir şarkı ve albümün geri kalanı için önemli bir ipucu. ‘Born in a Grave’de vokalist Eric’in sesini farklı şekillerde (mesela fısıldama tonlarında) kullanması dikkat çekiyor. Nakarat kısmıyla tam bir klasik Manowar şarkısı: Kafiye var, melodi var ve eşlik edilebilirlik çok yüksek. Yumruklar havada marş gibi söylenecek tarzda Manowar şarkıları vardır ya, onlardan biri işte ‘Born in a Grave’.
‘Righteous Glory’de vitesi bir hayli düşürüp balad sularına yelken açıyoruz. Konserlerde çalınırsa çakmakları yaktıracak cinsten bir parça. Odin’se Odin, epikse epik, damarsa damar... ‘Touch the Sky’da yeniden yumrukları sıkıp havaya kaldırıyoruz! Manowar’un kafiyeli nakaratlara olan tutkusu karşısında gözlerimiz doluyor adeta... ‘Black List’ albümün tek enstrümantal şarkısı. Babalar orta tempoda takılırken bir yandan da ‘Günümüzde hâlâ nasıl basit riff’lerle akılda kalıcı melodiler yazılır?’ başlıklı dersi veriyorlar adeta. ‘Expendable’ hem aksak ritmi hem fark yaratan davul partisyonlarıyla öne çıkarken aynı adlı filmin soundtrack şarkılarından biri de olan ‘El Gringo’da Manowar kimyasının en güçlü alaşımlarından birini elde ediyoruz. ‘Annihilation’, başındaki kesik riflerle thrash’e göz kırpıyor ama sonradan girdiği heavy metal otobanından sapmıyor. Kapanış şarkısı ‘Hail, Kill and Die’ ise şarkı sözlerinde Manowar’un kendi geçmişine bir saygı duruşu niteliğinde. Şarkı sözlerinde tabii ki şaşırtmasa da özellikle gitar tonu ve davul ritimlerinde ‘rock‘n’roll köklerine dönüş’ hissi veren bir Manowar albümü bu. ‘Battle Hymns’i seven bu albümü de sever.