Müzik

Güncelleme Tarihi:

Müzik
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2012 22:30

Haberin Devamı

**
UMUT KUZEY
SORMA
Arpej Yapım

Birkaç yıl evvel Kral TV’de hazırlayıp sunduğu ‘Konuşarock’ programı sayesinde haberdar olduğum ve 2009 tarihli bir önceki albümü ‘Al Beni’ sonrasında müziğini dinlediğim bir isim Umut Kuzey. O albümde iki Pentagram elemanıyla (Metin Türkcan ve Tarkan Gözübüyük) çalışmış olmasıyla dikkatimi çekmişti. Şimdi ise altı şarkılık ‘Sorma’ albümüyle karşımızda. Hemen muhteviyata geçelim...
İlk şarkı ‘Sorma’, buram buram Seksendört etkisinin hissedildiği, Seksendört diye dinletseler inanacağım bir şarkı. ‘Vay Anasını’ nakaratıyla biraz kendine gelse de, tempolu ve melodik iştahı dışında pek sarmadı beni. ‘İyi Düşün Taşın’ son zamanlarda Gökçe’nin yaptığı ‘göbek atmalık ritimler ve melodiler üzerine rock enstrümanlarıyla hit yapma formülü’ne uyuyor. Radyolarda döner bu parça, klibi de gelirse Umut’a faydası olur. ‘Yaralı Gönül’ altı şarkı arasından en elle tutulanı. (Quentin Tarantino’nun çektiği 1994 tarihli unutulmaz kült film ‘Pulp Fiction’dan hatırlanacak olan bu Suat Sayın bestesini Zeki Müren de yıllar evler yorumlamıştı) ‘Yalnızlar Rıhtımı’ ise her gün onlarcası radyolarda çalan vasat Türkçe rock cover operasyonlarından biri daha. Umut’ta iştah ve potansiyel var ama sonuç vasatı aşabilmiş değil henüz... Umarım pes etmez.


****

Haberin Devamı

MİRA
AYDA KAHVALTI
We Play

İlk albümü ‘Eve Dönmeliyim’i 2008’de çıkaran, Nada grubundan Miray Kurtuluş ve Portecho’dan tanıdığımız Tan Tuğçağ’dan oluşan Mira, ikinci stüdyo albümü ‘Ayda Kahvaltı’da hikâyelerini saf melodiler, kalp atışına denk synth’ler ve klişe düşmanı sözlerle anlatıyor. Adını ölmekte olan bir yıldızdan alan grup, hem saykodelik rock’tan hem de trip hop’tan besleniyor. Bu dünyaya ait olmak ve dünyalı gibi hissetmemek arasında gidip gelirken yaşadıklarını, hissettiklerini, hikâyelerini 10 parçalık bu albüme aktaran, Türkçe sözlü düşsel ve görsel müzikler yapmayı tercih eden ikili, ‘Ayda Kahvaltı’ ile bu gizemli dünyanın kapılarını açıyor. Synth pop’a özgü pamuk gibi vokallerle süslenmiş muazzam şık bir sound tasarımı var albümde, bayıldım resmen. Ayrıca Miray’ın vokal ilerleyişleri de bu karanlık müziğin yüzeye çıkmasını ve hatta zaman zaman gökyüzüne fırlamasını (dinleyenle beraber) sağlıyor. Ayin gibi, kitap gibi albüm... Kartonetiyle, sound’uyla, beste anlayışıyla... Trip hop, alternatif rock, avant-garde rock ve synth pop sevenleri bir arada toplayabilecek bir esere imza atmış Miray & Tan ikilisi. Bize düşer tebrik etmek...
Dikkat: Bazı şarkılarda yaratılan ses kuşağı gerçekten Ay’da hissetmenizi sağlayabilir!

 

**

Haberin Devamı

TOLGA FUTACI
AŞK OLSUN
TLG Productions


Tolga Futacı zamanında ‘Akademi Türkiye’ adlı TV yarışmasına katılmış. Ülkemizdeki müzik yarışmalarının hepsini berbat bulup, hiçbirini izlemediğim için haberim yoktu tabii kendisinden. Ama sanırım aranızda onu 2007 yılında çıkardığı ‘Cennet Bahçesi’ isimli ilk albümü ya da ‘Yaprak Dökümü’ ve ‘Senden Başka’ gibi dizilerde aldığı roller sebebiyle tanıyanlarınız vardır. Ben açıkçası bu albüm sonrası tanıştım Futacı’yla, o da CD’sini müzik çalarıma koymak suretiyle. Toplam 10 şarkıdan oluşan albümde, altı şarkının söz ve müziği Tolga Futacı imzası taşıyor. Ayrıca albümde bir Sezen Aksu şarkısı olan ‘Başka Bahar’, yeni düzenlemesi ve Tolga Futacı yorumuyla yerini alıyor. Yine ‘Akademi Türkiye’den olduğu bilgisini edindiğim Timuçin Özarslan’ın söz ve müziğini yazdığı ‘Hep Beklenmez Oldun’ ve sözleri Burcu Tatlıses’e, müziği Tolga Futacı’ ya ait olan ‘Hicran’ albümün öne çıkan şarkıları ama ben bu kadar alaturka kafalara gelemiyorum sevgili dostlar. Tolga’nın ses renginin neden sevildiğini tahmin edebiliyorum ama şarkı sözlerindeki bu kısır döngü bende alerji yapıyor, üzgünüm. Ya da mesela ‘Düğün’ ve ‘Dokunmadan Sevemezsin’deki o arabesk kulvarından pop otobanına geçme çabası beni itiyor. Böyleyken böyle...

***

Haberin Devamı

ÇEŞİTLİ SANATÇILAR
KEŞFEDİLECEK PLAKLAR 3
Ossi Müzik


Ossi Müzik geçmişte kalmış eski şarkıları günümüze ulaştırmaya, keşfedilmemişleri keşfettirmeye devam ediyor. İlki 2008 yılının son günlerinde yayımlanan ‘Bir Zamanlar Özel’ serisinin üçüncü albümüne geldi sıra. Kayahan’ın kariyerinin başında yayımladığı ilk 45’likleri ve 1981 yılında piyasaya çıkan ilk albümü plaklar üzerinde kalmış ve bugünlere aktarılamamıştı. İşte o plaklardan bir şarkı ilk kez bu albümle gün ışığına çıkıyor. Önce 1980 yılında 45’lik plak olarak yayımlanan, daha sonra Kayahan’ın ilk 33’lüğünde de yer alan, söz ve müziği Kayahan’a ait ‘Bekle Gülüm’, orijinal plak kaydıyla bu albümde. Albümün bir başka sürprizi ise Neşe Karaböcek’in seslendirdiği ‘Bir Tuhafım Bu Akşam’. Bugüne dek piyasaya çıkmış yüzlerce plağından çok az şarkısı CD üzerine aktarılmış olan Neşe Karaböcek’in 1981 yılında kaydettiği bu şarkı, Bir Yaşar Güvenir bestesi. Ayrıca yakın zamanda son yolculuğuna uğurladığımız besteci, söz yazarı ve şarkıcı Turgay Merih’in en sevilen şarkılarından biri olan ‘Kara Sevda Yüzünden’ ve yine bu yıl hayata gözlerini yuman Esin Afşar’ın ‘Dert Şarkısı’ da yer alıyor albümde. Koca bir Türk pop tarihinden seçilmiş, yeniden keşfedilmeyi bekleyen her biri ayrı lezzette 22 şarkı... Nostalji tutkunlarına...

***

Haberin Devamı

LINKIN PARK
LIVING THINGS
Warner Bros. / EMI


Yaşayan bir albüm


Linkin Park’ın yeni albümünü sağlıklı bir bakış açısıyla değerlendirebilmek için grubun bugünlere hangi müzikal değişim süreçlerinden geçip geldiğini irdelemek gerek. İlk iki albümüyle nu-metal akımının zirvesine çıkmakla yetinmeyip türe yabancı olan kitleleri bile yakalama başarısı göstermiş olan grup, ‘bir akım dahilinde patlamış olma’ sendromuyla mücadele etti bir yandan da. Eğer yükselmekte olan bir akıma mensup bir grupsanız, o akıma dâhil diğer gruplar da sizin kaderinizi etkiliyor demektir. Nasıl mı? Linkin Park özelinden şöyle anlatayım; 2000’li yılların başında MTV’nin de büyük katkılarıyla durdurulamaz bir hızla yükselmekte olan nu-metal akımı dâhilinde birçok grup peşi sıra iyi albümlere imza atıyor, iyi hitler çıkarıyor ve görsel başarısı yüksek kliplerle kitleleri peşlerinden sürüklüyorlardı. Bu üretim yoğunluğu da medyanın nu-metal’e ilgi göstermesinin başlıca sebeplerindendi. Gel gör ki akımı ayakta tutan gruplar sürekli aynı kalite seviyesinde ilerleyemeyince (doğal olarak) yaratılan ‘hype’ta düşüş oldu ve sanki o akıma dâhil tüm gruplar da aynı durumu yaşıyor gibi hissedildi. Bu hep böyledir, thrash metal genel olarak popülaritesini kaybettiğinde ortaya çıkan muhteşem thrash metal albümleri güme gitmiştir. Çünkü genel algı ‘thrash öldü’dür ve siz ağzınızla kuş tutsanız, bir thrash grubu olarak tek başınıza mücadele edemezsiniz.
Linkin Park elemanları da nu-metal’in zirvede olduğu yıllarda (ki bu zirve öyküsünde kendilerinin de bir hayli katkısı var elbette) bu tehlikeyi sezmiş olmalılar ki, o dönemlerde yaptıkları birçok açıklamada herhangi bir türe ait olmadıklarının altını çiziyorlardı. 2005’e doğru nu-metal can çekişmeye başladığında algı, ‘Nu-metal öldü, dolayısıyla Linkin Park da...’ olmasın diyeydi bu çaba. Tabii grubun üçüncü albümü ‘Minutes to Midnight’taki (2007) değişiminin samimi olmadığından falan bahsetmiyorum. Hem ‘Minutes to Midnight’ hem de 2010 tarihli ‘A Thousand Suns’ grubun nu-metal kalıplarını yıktığı albümlerdi. ‘Living Things’ o yıkılan kalıplar üzerine yeni bir temel inşa ettikleri ilk albüm. Beste yapıları açısından bir köklere dönüş hissi aşılıyor ama sound açısından elektronik öğelerin iyice arttığı, yer yer dubstep’e kaçan pasajların olduğu bir albüm. Kötü mü? Chester Bennington’da bu vokal melodileri oldukça bu grup kötü beste yapamaz. ‘Living Things’ yaşayan bir albüm. Nefes alıyor, hareket ediyor ve size bir şeyler anlatıyor. Ben bu dinamizme şapka çıkaran taraftayım ve sesi biraz daha açıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!