Müzik

Güncelleme Tarihi:

Müzik
Oluşturulma Tarihi: Şubat 11, 2012 01:15

SAPPHIRE ***
RAST ENSEMBLE
Milhan

Rast Ensemble, 2010’da Bahadır Şener tarafından kurulan ve Ferhat Göçer başta olmak üzere farklı sanatçılara eşlik eden müzisyenlerden oluşan bir grup. Bahadır Şener; İTÜ Devlet Konservatuvarı Çalgı Eğitimi Bölümü’nden mezun, 1996’dan itibaren Alman ve Türk müzisyenlerden oluşan Sarband isimli grubuyla tarihi Türk müziği üzerine yurt dışında konserler veren, 1999’dan beri ise TRT İstanbul Radyosu’nda sözleşmeli kanun sanatçısı olarak görev alan bir kanun öğretmeni. Bugüne kadar eşlik ettiği isimler arasında Al Bano, Emma Chaplin, Zülfü Livaneli, Sezen Aksu ve Tarkan var. 2002’den bu yana Ferhat Göçer’in orkestrasında yer alan Şener bir yandan Sarband grubu ve Omar Faruk Tekbilek ile yurt dışı konserlerine devam ederken, bir yandan da işte bu albümü yapmakla meşguldü. ‘Sapphire’de Türk musikisinin seçkin eserleri batı müziği altyapıları eşliğinde enstrümantal olarak seslendiriliyor. Bateri, gitar ve basgitar gibi Batı enstrümanlarıyla birlikte ney, zurna, balaban, bağlama, klarnet, kemençe ve kanun gibi Doğu çalgılarının uyumu, tadını bildiğimiz ama kolay kolay da vazgeçemediğimiz bir lezzet sunuyor. Mozart’ın ‘Türk Marşı’nın kanunla çalınmasının yanı sıra bu dev eserin ‘Mehter Marşı’yla buluşmasına dikkat!

COŞKUN DEMİR **
SOKAK KEDİSİ
Ütopya

Sokak kedileri ilginçtir. Toplu yaşıyorlarmış hissi verirler ama aslında hepsi kendi başına buyruktur. Çoğu umursamaz durur ama bazen tek bir hareketinle, bazen sen farkında bile değilken yanında bitiverirler. Nerede ne yapacaklarına kendileri karar verirler. Bazen alır okşarsın, çünkü öyle isterler. Bazen o kadar seversin ki, alıp eve götürürsün. Artık hayatının bir parçasıdır, kolay kolay söküp atamazsın. Türk pop müziğinin son 30 yılında önemli izler bırakmış olan Coşkun Demir de biraz öyledir. Büyük bir kalabalığın içinde, başına buyruk... Hayatına girdi mi, çıkması zor... 1979’da son kez düzenlenen Altın Mikrofon Yarışması’nda ‘en iyi şarkıcı’ ödülünü alarak girdiği müzik dünyasında gerek Ali Kocatepe ile yaptığı ortak projelerle, gerek ‘80’li yıllardaki Eurovision elemeleri performansıyla, gerekse de arabesk krizine girmiş Türk popuna hem ‘80’lerde hem de ‘90’larda yaptığı ayarlarla önemli sanatçılarımızdandır. Son olarak 7 yıl önce çıkan toplama albümüyle adını duyduğumuz üstat, yeni albümünde Cengiz Çetiner’in 10 şarkısının yanı sıra Bora Ayanoğlu’nun unutulmaz besteleri ‘Güller ve Dudaklar’ ile ‘O Yaz’ı da seslendiriyor. Ortaya çıkan sonucu ben pek sevemedim ama Coşkun Demir’i saygıyla anıyorum...

IL DIVO ****
WICKED GAME
Syco Music / Sony Music

Son 5-6 yıldır dünya müzik listelerini takip edenlerin ismine aşina oldukları bir grup Il Divo. Neden? Çünkü 2004’te yayımladıkları ilk albümlerinden bugüne kadar tüm dünyada 26 milyon albüm sattılar ve listelerin tepesinden uzun süre inmediler. Şaşırtıcı mı? Pek değil. Zira çoğunluk, müzik sevgisini şarkıyı söyleyen kişinin sesine göre belirliyor hâlâ. Bir şarkıcının sesi seviliyorsa, müziği de seviliyor. Benim alakamın olmadığı bir yaklaşım ama tüm dünyada bu aşağı yukarı böyle. Yine de vokal çok önemlidir tabii, kabul etmek lazım. Bunu en iyi bilenlerden biri de İngilizlerin müzik & TV baronu Simon Cowell. Onun menajerliğiyle 2004’te kurulan ve bir Fransız pop şarkıcısı, bir İspanyol bariton, bir Amerikalı tenor ve bir de İsviçreli tenordan oluşan Il Divo da popüler şarkılara getirdiği opera yorumlarıyla dikkat çekti. Chris Isaak’ın muhteşem şarkısı ‘Wicked Game’in cover’ını içeren ve şarkının adını taşıyan bu yeni albümde Roy Orbison’ın ‘Crying’i, Samuel Barber’ın ‘Adagio for Strings’i ve Evita müzikalinin unutulmaz şarkısı ‘Don’t Cry for Me Argentina’ da yer alıyor. Harikulade Londra konseri DVD’si ise cabası. Vokal performansı odaklı müzik veya opera sevenlerin kaçırmaması lazım bu albümü.

ÇEŞİTLİ SANATÇILAR ***
50 DELUXE LOUNGE
Artist Music

Geçenlerde internette D&R’ın çok satanlar listesinin ilk 10’unu gösteren bir tablo vardı ve altında şöyle bir yorum yapılmıştı: ‘Kim bu Various Artists? Herkes onun albümlerini dinliyor.’ Güzel espri... Various Artist, bildiğiniz üzere ‘Çeşitli Sanatçılar’ın İngilizcesi. D&R’ın çok satanlar listesinde yer alan çoğu albüm de bu ‘çeşitli sanatçılar’a ait. Yani ülkemizde toplama albümler çok satıyor. Tıpkı geçen haftaki ‘50 Golden Songs’ albümünü tanıtırken yazdığım gibi, bu işi Türkiye’de en iyi yapanlardan Artist Music de bunun farkında ve neye el atsalar hep çok satanlar listesinde yer alan bir ürüne dönüştürüyorlar. Güzel strateji, güzel paketleme, güzel sunum ve tabii ki her şeyden önemlisi güzel içerikle bunu başarıyorlar. Bize de alıp dinlemek ve tebrik etmek düşüyor... Bu defa da yine 3 CD’lik bir setle çıktılar karşımıza. Popüler müziğe damgasını vurmuş birçok şarkının lounge tarzında yeniden yorumlanışını içeren bu CD’ler size toplam 50 şarkılık bir müzik ziyafeti sunuyor. Benden size bir tavsiye... İki gün sonra Sevgililer Günü... Eğer sevgilinizle evde baş başa olacaksınız, ona güzel bir yemek hazırlayın ve fonda da bu CD’lerden biri çalsın. Ortamın nasıl güzelleştiğini fark edemeyeceksiniz bile...

GÖKSEL ***
BENDE Bİ’AŞK VAR
Avrupa Müzik

Aşk dolu bir günlüğün sayfaları

Âşık olmak başlı başına zorlu, keyifli ve bir o kadar da yaratıcı gücü tetikleyen bir süreç. Hele sonunda acı varsa bu yaratıcılık körükleniyor... Özellikle de duyguların yoğun olduğu ilişki süreci bittikten sonra aşkın şair yapamadığı pek kimse tanımıyorum. Tabii ben aslen, ilişki sonrası aşkın taraflar üzerinde nasıl bir dışavurum oluşturduğuyla ilgileniyorum. Ve maalesef ülkemizde bu dışavurumun özellikle de pop müzik çatısı altında sömürüldüğüne şahit oluyorum. Sahte gözyaşlarıyla, uyduruk hikâyelerle, kurgulanmış senaryoların ruhsuz yapmacıklıklarıyla insanların en duygusal dönemlerinde onlara sözde yoldaş olma kaygısı taşıyan şarkılar içerisinde boğuldu Türk pop müziği... Samimiyet beş para etmiyor artık, herkeste ucuz bir arabesk sevdası... Yine de umutsuzluğa kapılmamak gerek, karşımıza Göksel gibileri de çıkabiliyor... Göksel yeni albümünde bizi bir aşkın külleriyle karşılıyor. Söz ve müziği Mabel Matiz’e ait ‘Yarım Kalan Şarkı’ dışındaki tüm şarkıların söz ve müziğinin kendisine ait olduğu Göksel, sanki o herkeslerden saklayarak yazdığı günlüğünü bize okuyor. ‘Kalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyor’ diyerek ‘Acıyor’ ile açıyor albümü. Hava daha ilk şarkıdan kararıyor, hafif bir rüzgâr esmeye başlıyor... Yalan aşklara acı acı gülümsüyor ‘Aşkın Yalanmış’ta ve ‘Bazıları mazide gezer, bazıları hasret özler...’ diyerek aşkın en cevapsız çelişkilerinden biriyle bizi baş başa bırakıyor. Aşkı yalan olsa da bir kere girmişse kanınıza, gitmez misiniz onunla sürüklese de ipin ucuna? Asıl ‘Rüzgâr’ şimdi başlıyor... ‘Fısılda kulağına sevdiğimi, getir bıraktığı nefesi...’ Göksel’in günlüğünde bir sayfa daha çeviriyoruz... ‘Uzaktan’da sanki Sezen Aksu’yu duyar gibi oluyoruz, hem müzikal açıdan hem de ‘Hani bi’ geldin, bi’ kayboldun’lu satırlarda... ‘Aşk Bitti’de bir elveda karşılıyor bizi...
‘Unuttun Mu Sahi?’ de yine Sezen Aksu bakıyor bize cümlelerin arasından, usulca göz kırpıyor satır sonlarından. ‘Sarhoş’ta okuduğumuz günlüğün kadeh izleri taşıyan sayfalarına geçiyoruz, derken ‘Gidemiyorum’daki itiraflarla yutkunuyoruz... ‘Yalnız Kuş’ta bir iç hesaplaşmaya şahit oluyoruz ve albümü, daha doğrusu günlüğü ‘Yarım Kalan Şarkı’daki özlemle kapatıyoruz. Eğer aşk acısı çekiyorsanız bu albümü dinlemeyin. Gözyaşlarınız zaten bahane aramıyordur şu an, onlara böyle büyük bir koz vermeyin... Teşekkürler Göksel... ‘Aşk’ şarkılarının bu kadar sahte ve vıcık vıcık olduğu bir piyasada; böyle yalın, duru, samimi ve cesur bir günlük hediye ettiğin için Türkçe popa...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!