Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 1998 00:00
Lale BARÇIN İMERGünlerdir konuşulan Müzeyyen Senar'ın albümü, son yıllarda yapılacak en farklı çalışmalardan biri hiç kuşkusuz. Ben olayı duyduğumda, öyle kolay kolay gerçekleştirilecek bir proje değil bu, diye düşünmüştüm. Nedeni mi? Türk sanatçısı ‘‘ortak projelere’’ genelde ‘‘gölgede kalırım’’ endişesiyle pek sıcak bakmıyor da ondan... Ama nasıl olduysa oldu Türk müzik sektörünün dev isimleri Müzeyyen Senar için bir araya geldiler. Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan, Tarkan, Şebnem Ferah, Kubat, Fatih Erkoç ve Levent Yüksel sanatçının yeni albümünde onunla düetler yapacaklar. Bu büyük proje için yapılan basın toplantısında ve ardından iki parça için gerçekleştirilen toplu vokal kaydında Müzeyyen Senar'ı görmenizi isterdim. Hala dimdik ayakta duran bu koca ‘‘çınar’’ın yüzündeki mutluluk bilmem hangi kelimelerle tarif edilebilir... Bir zamanlar mikrofonsuz bile söylediğinde Bebek Koyu’nu inleten Senar, genç kuşaktan gördüğü bu ilgiden öyle memnundu ki... Bu ‘‘zor’’ projenin mimarı Koral Sarıtaş'ı ve bu projeye kayıtsız şartsız ve de hesapsız, katılmayı kabul eden sanatçıları kutluyor ve yazımı şöyle noktalamak istiyorum: Efsaneler azdır, yaşayan efsaneler daha da azdır... Efsanelere yaşarken saygı göstermek ise büyük bir erdemdir... Page&Plant şovSon yıllarda izlediğim en iyi konserdi, muhteşemdi, kaçırılmaması gereken bir şovdu... Led Zeppelin efsanesinin mimarları Jimmy Page ve Robert Plant'in İstanbul'da verdikleri ilk konseri izlerken itiraf ediyorum; zaman zaman nefesim kesildi. Sahnede olan bitenleri kaçırmamak için yorgun düşmüştüm ama değmişti. Çünkü kendimi müzikal bilgi açısından daha zengin hissediyorum... Düşünün; bu gösteri, hiç de ruhuna uygun olmayan bir yerde yapıldı... Biri gitar diğeri ise ses virtüözü Page ve Plant küçücük bir sahneye takılıp kaldılar. Ya bu gösteri bir de dev kapalı konser salonunda yapılsaydı... Bilmem İstanbul'u bu ihtiyaçtan yoksun bırakanların kulakları çınladı mı? Evet, dezavantaj çoktu ama Page ile Plant, hepsinin üstesinden gelip geceyi tatlı bir rüyaya çevirmeyi bildi... Orada bulunan herkesin de böyle hissettiğinden eminim. O gece, gerçek bir rock konserinin gücüne ve farklılığına gösterilecek güzel bir örnekti. Müzisyenle izleyici arasında güçlü bir elektriklenme olmuştu. Çünkü ne müzisyen ne de dinleyen yapmacıktı. Evet, rock müzik küçük mekanlara sığmıyor, hele söz konusu olanlar bu işin ‘‘babaları’’ysa (Bu konserin hakkı İnönü Stadı'ydı)... Rock müzik tutkunları da sadıktır... O gece Bostancı Gösteri Merkezini dolduranlar Led Zeppelin'i, dahası Page ve Plant'i gerçekten seven ve dinleyen kişilerdi. Konserde ‘‘kültürel anlamda’’ ne kadar ilgili olduğunu gösterenleri ya da sadece etrafı gözleyici tipleri bulamazdınız. Ortam öylesine keyifliydi ki Page ve Plant bile şaştı kaldı. Plant, kendine özgü tavırı, o inanılmaz yorumu ve inanılmaz karizmasıyla, Page ise o inanılmaz sakinliği ve ustalığıyla uzun süre belleklerden çıkmayacak bir şölenin kahramanıydılar... Gerçekten de yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Bunca yıla rağmen performanslarından asla bir şey kaybetmediklerini görmek inanılmazdı. Bunda hiç kuşkusuz önemli bir rolde seyircinindi. Grup karşısında sıradan bir izleyici bulsaydı eminim gündüz yaptıkları basın toplantısındaki şımarık tavrı sürdürür, yasak savmak kabilinden bir konserle dalgalarını geçebilirlerdi. İki kez bis yaptıklarında ‘‘Galiba yeni dostlarımız oldu’’ diye haykırmaları ve yüzlerindeki ifade bu tezimin dayanak noktasıdır... Bu arada konsere gelemeyen rock tutkunlarına ileriye dönük bir ‘‘tüyo’’ vereyim: Ön grup ‘‘Kadıköy’’den Nekropsi doğrusu aslanlar gibi çaldı...
button