Müzeden müzeye Washington

Güncelleme Tarihi:

Müzeden müzeye Washington
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2014 01:43

Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır, sözüne inat, müze aşkı için New York’tan Washington’a indik. Çünkü, Washington D.C. bir müzeler kentidir.

Haberin Devamı

New York gökyüzüne tırmanan ve galaksilere açılan kristal köprüleriyle ne kadar kent müze ise, Washington D.C’de o kadar mavi gezegene açık keşiflerden geride kalan müzeler kentidir.
Günümüzde, dünyaya meydan okuyan bir uygarlığın başkenti olarak bilinir. Oysa, bu noktaya varıncaya dek iç savaşla köleliği son veren, 200 yıllık başkenttir burası.
Ara Güler’in deyişiyle, “fotoğrafın arabına bakarak” görebiliriz bunu. ‘Fotoğrafın arabı’ derken, bir kenti kent ve başkent yapan tüm ögelerin, arka planlarıyla keşif masasına alınması gerekir.
Belki tuhaf gelecek, her şey bir yana Washington DC, Ara Güler sergileriyle de renklenen kenttir. Son 25 yılda Güler’in fotoğrafları başkenti pek çok kez ziyaret etmiştir.

19 MÜZE BİR ARADA

Biz de; Steve, Sevi, Ayla, kocakarı fırtınası, kar, ayaz dinlemedik Washington D.C.’ye geldik.
Kristof Kolomb’u bile kalede bir yana yatırıp, öteki köşeye gol atan Vikingler buralara dek küçük teknelerle Atlantik’i geçip, biz Türklerden de önce gelmişti. Ya sizler?
Diyelim ki, müzelerle katmerli tarih ve sanat kümelerinin de olduğu bu başkente geldiniz!
Ne yapacaksınız? O kararsızlık anında düşüne düşüne L’Enfant Plaza’da yeraltından çıktınız!
Diyelim ki, yürüyen merdivenlerle çıkar çıkmaz ABD’de parlamenter yaşamın yüreğinin attığı Capitol, uzaydan atılmış devasa bir dinazor yumurtası gibi gözlerinizin önünde ortaya çıktı, evet! Ne yapacaksınız?
Tanrıları aramaya çıkan bilim kurgu filmlerindeki aktörler, aktristler gibi koşup, o yumurtaya dokunacak, oradan bir robot ordusunun çıkışını mı başlatacaksınız? Daha kolay bir yol var!
Önyargılardan uzak olunca, nesnel olan gerçek elinize yakın durur.
Sanal olmayan ve geride bıraktıklarıyla uygar olgulara imza atanlar var burada da. Bunlardan sadece biri, tıpkı Broklyn Köprüsü efsanesi John A. Roebling gibi bir kahraman var.
İngiliz gezgin kimyacı, bilim adamı James Smithson (1765-1829) burada karşınıza çıkacaktır.
Yaşamı bir şiir gibidir onun da. Amerika’ya ayak basmadığı halde, eğitim kurumu yapılması vaadiyle ABD’ye bağışladığı servetiyle, onun adına kurulan müzeler zinciridir bu kez karşınızda.
19 müze, 137 milyon obje. Fakülteler, enstitü, hayvanat bahçesi. Yılda 30 milyon ziyaretçi. Şimdi daha çok mu merak ettiniz?

Haberin Devamı

KELEBEKLER, DİNAZORLAR UÇAKLAR VE ASTRONOTLAR

Haberin Devamı

Başa dönüp baktık! Harita elinizde. Yeşil ya sarı metro hattı ile L’Enfant Plaza’da, National Mail denilen büyük alanın tam orta yerinde, yeraltından çıktınız.
Jefferson yolu önden geçer. Kuzey girişi, bakın sağ yanda Smithsonian Castle kiremit rengiyle bekliyor. Girin oraya! Acıktınız belki. İçeride cafe var. Koyu yeşil mermer sütunlu, yüksek tavanlı büyük salonda yiyecek, içecek ve oturacağınız rahat iskemle ve masalar bulacaksınız.
Bizler de bunu yaptık. Beş yaşındaki uzaya tutkun Ayla mermer sütunlara tırmandı. Seçici olan, et yemeyen Sevi mönüyü belirledi. Steve’nin ikramı hafif şeyler atıştırdık. Güçlendik ve çıktık.
Koca bir kent değil, kocca bir dünya müzesi! Her kültüre, her fani insan topluluğuna açık, elle tutulur, nesnel, uzay gemisi gibi müze! Sanat ve bilim, keşifler ve dahiler şimdi bizleri bekliyor.
Kelebek galerileri, dinazorlar, Kızılderili anayurtları gibi şöyle ki, sömürge evresinden, ABD’nin kuruluş yıllarına dek, Ay’a ilk çıkan astronottan, son uzay yolculuğuna dek her şey burada. Şimdi bir de şu var! Yeni metropolitan gezgin kuşak! Beş yaş falan dinlemiyor! Bakın, elindeki IPad, İngilizce, Türkçe iki dilli, gökyüzüne harita çizen Ayla, en önde Uzay Müzesi’ne tırısta koşuyor.
Şaşırdınız mı? Müzeler gezisi şimdi başlıyor! Kuzeyden çıktınız siz de Ulusal Park’a.
Yeşil bir ortama, beyaz bir gelinlik gibi kondurulmuş Capitol doğu yakasında göründü.
Bu alan çevresine öbek öbek kurulmuş müzeleri, rafine bir tadla, doyuma ulaşarak gezmeniz bir haftaya sığmaz. Bunu unutmayalım! Bir de dünya sanat ve kitlesel nüfus hareketleri tarihi var!
Amerikan İç Savaşı Müzesi, köleliğe karşı çıkanlarla onu yerleşik kılmak isteyenlerin savaşı; bir konu, bir müze bir ötekine açılır burada ve Uzay Müzesi ise galaksilere açılır, bakın bu da var.
Şöyle ki, gezme, görme, bilgilenme; birkaç yüzyıllık tarih, sosyal olaylar, uygar dünya uğruna çıkan özgürlük hareketleri, kütüphaneleriyle de sanatın her türünü kapsayacaktır.
Elinizde yeterli tanıtım desteleri, rehberiniz olmadan da bu uygarlıklar arası gezginliği siz teke tek, tek başına yapabilirsiniz. Bu kolaylıklar açısından Washington D.C biriciktir.
Akıl yordamı ile bakınca, James Smithson’un insanlığa bağışladığı yapı, görülecek müzeler sıralamasında dünyada ilk yeri alır. İnternete girince pekçok bilgiye ulaşacak durumdasınız (www.si.edu).

Haberin Devamı

HER GÜN AÇIK GİRİŞ ÜCRETSİZ

Şimdi şu bilgilerle başbaşa, evet Washington D.C sizi tek başınıza bekliyor.
Üstünde güneş batmaz Britanya İmparatorluğu sömürgesi iken a) çıkan Bağımsızlık Savaşı’nı (1775 – 83), b) Başkan Lincoln suikastı ile kanlı iç savaş kaosunu (1861-65), d) öteki ülkelere taşınan kaosları da evet, bir an üçüncü sıraya alın.
Özde köleliğe karşı savaşan ve insanlık için bir utku gibi kurulan o günlerdeki topraklardan arta kalan bakir verileri, bugünkü uygarlık öncesi ‘doğa varlığı kültürü’ olarak müzelerin sunduğu hazineleri ilk sıraya alın. Resim ve yontu galerileri ile bunları pekiştirin.
Bir de bu tarih öncesi bu zenginliği bizlere sunan Bay James Smithson’u unutmayın.
Orada, ‘Smithsonian Institution’ diye, adlandırılan kalenin kuzey girişi, solda ışıklı mermer içinde, ona bir el sallamanızı bekliyor. Sadece bunu...
Çünkü Washington D.C. onun kalıtı ile bir müzeler kentidir.
Seyyahların evlerinden biri de müzelerdir. Dünya yurttaşı olmanın bir yoludur bu.
19 müze, bir ulusal park ve dokuz fakülte onun bağışı ile dünyanın en büyük kompleksidir. Bu müzeler bu nedenle de haftanın her günü, ücretsiz ziyaretçi alır. Bu açıdan da biriciktir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!