Güncelleme Tarihi:
Bu yazıda kalemimin kuşanacağı konu olan mutluluk; Zülfü Livaneli’nin imzasını taşıyan, hem bir dönemi anlatan; hem kentiyle kasabasıyla, İstanbul'u ve Ege'siyle bugünkü Türkiye'nin tanığı, hem de anlattığı kişilerin psikolojik derinliklerine ulaşan ve bununla kalmayıp Amerika, İngiltere, İsveç, Yunanistan, Fransa ve daha pek çok ülkede en çok satan kitaplar arasında yer alan ‘Mutluluk’ romanı değil.
Zülfü Livaneli’nin ünlü eserini Abdullah Oğuz’un sinemaya uyarladığı; başrolünde Özgü Namal, Murat Han ve Talat Bulut’un rol aldığı film de değil şimdi anlatacağım ‘Mutluluk.’
Kitap adı değil.
Film de deÄŸil.
Başka bir şey…
Renk renk çiçeklere benzeyen…
Ama bastığımız yerde bitmeyen…
İçimizde, ruhumuzun topraklarında aramamız gereken…
Peşinden koşturan…
Bulduğumuzda da bizi bulutlara uçuran…
Anlatılamayan…
Yaşanan, yaşarken hissedilen…
Güldüren…
Ağlatan…
Nasıl ağlar hem de, mutlu olan birçok kişi.
Hele bir de duyguları coşmuşsa…
Nasıl da değerlidir mutlu olduğumuz o anlar, bilirsiniz.
Hele hüzünden sonra size koşmuşsa…
***
Hayat romanının en değerli imlecidir şüphesiz, mutluluk.
Sıkıntılar, olumsuzluklar, acılar, hüzünler hayat romanımızdaki bildiğimiz cümlelerdir.
İçimizi daraltan sıkıntılardan, üzüldüğümüz sonuçlardan, beklemediğimiz anda patlayan duygularımızdan, sarsıcı acılarımızdan sonra gelen, nerde nokta koyduysak yaşamımıza, o noktayı silip, ardından neler getireceğini merak ettiğimiz, bize göz atarak çağıran virgül gibidir mutluluk.
Yalnız kaldığında, hayatın yükünü omuzlarında taşımaktan yorulduğunda, aşkı bittiğinde, bir şeyler yolunda gitmediğinde, beklenenler gerçekleşmediğinde ağlayanlar olduğu kadar mutlu olduğunda ağlayan insan da çok.
Hem de nasıl ağlar.
Hele bir de duyguları coşmuşsa...
Nasıl da değerlidir mutlu olduğumuz o anlar, bilirsiniz.
Hele hüzünden sonra bize koşmuşsa…
***
Mutlu olduğumuzda ağlamışızdır çoğumuz.
Birkaç gün önce ben de ağladım mutluluktan.
Ama bu kez mutlu olduğum için değil!
Mutlu ettiğim için!
Hem de birkaç insanı ağlatarak…
Onları mutlu ettiğimin geri dönüşlerini aldıktan kısa bir süre sonra taştı gözyaşlarım.
Hem de nasıl…
Mutlu olduğumuz anlardaki hislerimizi anlatamayışımız gibi birilerini mutlu etmenin yaşattığı duygular da anlatılamıyormuş meğer.
Ve ÅŸunu sordum, kendime geldikten sonra.
Mutluluk, içimizi doldurduğunda mı hissedilir sadece, yoksa biz elimizde, kalbimizde onunla birine gittiğimizde mi?
Ya da şöyle sorsam…
Yaşama sevinci; mutlu olmakta mı gizli, yoksa bir insanı mutlu etmekte mi?