Mutlu evliliğin sırrı suç ortaklığı

Güncelleme Tarihi:

Mutlu evliliğin sırrı suç ortaklığı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2008 00:00

"Elizabeth: Golden Age" filmiyle 2007 yılına damgasını vuran Oscar’lı oyuncu Cate Blanchett, Madame Figaro dergisine çok özel bir röportaj verdi. Üçüncü çocuğuna hamile olan 39 yaşındaki güzel oyuncu, uzun süreli mutlu evliliğin sırrını şöyle açıkladı: "Mutlu evliliğin sırrı, eşinizle suç ortaklığı yapabilmektir."

Başarılı oyunculuk kariyerinizin yanı sıra güzellik ikonu olarak da anılıyorsunuz.

Hiçbir zaman güzel olmadım... Meslek için ideal tipe sahip bir oyuncuyum belki de. İşin gerçeği yüzüm de hiç özel bir yüz değil, yani son derece göze batmayacak, sıradan bir yapıya sahip. Hatta bir aralar insanlar beni yolda durdurup "Aynı okulda bulunmuş olabilir miyiz" gibi sorular soruyorlardı veya "Ne kadar da çok kuzenime benziyorsunuz" diyorlardı. Anlayacağınız çok kişiyle benzerlik taşıyorum esasında. Ayrıca güzel olmak çok da önemsediğim bir şey değil. Rollerimde de geleneksel anlamda ’çekici’ olmak gibi bir çabam olmuyor. Bana yapılabilecek en güzel iltifat, tam bir oyuncu görüntüsüne sahip olduğumun söylenmesidir.

n Bu kadar farklı olmalarına rağmen bir rolden diğerine nasıl oluyor da bu derece rahat bir geçiş yapabiliyorsunuz? Sizi daha çok fiziksel yönüyle mi beyinsel konsantrasyonuyla mı öne çıkan bir oyuncu olarak tanımlayabiliriz?

- Bu ayrıma tam olarak cevap vermem aslında zor. Geçenlerde bir yerde ’organik oyuncu’ diye bir terim okudum. Ben aslında içgüdülerimin beni ittiği yolda ilerleyen bir oyuncuyum, çünkü bazen içgüdülerimin mantığımın önüne geçtiğini hissediyorum. İşin psikolojik boyutta bir anahtarı da, canlandırdığınız karaktere çok bağlanıp aşık olmamayı bilmek. O rolde kaybolup, yanlış bir yola girip, kayıtsız şartsız o karakterde kalmamalı bir oyuncu. Çünkü bu, büyük bir tehlikedir. Sizin hangi role daha çok yakıştığınıza ve hangisiyle daha çok bütünleşmiş olduğunuza izleyici karar verir.

n "I’m Not There" filminde Bob Dylan’ı, yani bir erkeği oynuyorsunuz. Sizce bu bir oyuncu için mantıksız bir rol değil mi?

- Elbette. Tood Haynes’in filminde oynamayı kabul ettiğimde neredeyse korkudan ölüyordum. Ama ben riskleri seviyorum, tabii bu konuda tüm oyuncuların cesaretinin önemi büyük olduğu halde. Bu zorlayıcı rolün ortaya çıkması beni çok özgür kıldı. Sonuna kadar giderek sınırları zorladım. Aslında geleneksel biyografiye hiç benzemeyen bu filmde çok rahattım. Hatta çok yenilikçi bir proje çünkü birçok aktör evrimsel artist Bob Dylan’ın farklı yanlarını oynamakla yükümlüydü. Bir erkeği oynamaya gelince, bu hiçbir zaman bana imkánsız bir şey gibi gelmedi. Drama okulundayken maskulen yanımı göstermemin istenmesinde uzun boyumun etkisi olmuştur mutlaka. Sonuç olarak bunun pek önemi yok, bir oyuncu için enteresan olan, kişinin cinsiyetini önemsemeden ve klişelere boyun eğmeden ’insan’ı keşfetmektir.

EŞİM HER ZAMAN YANIMDA

n Sizin gibi ünlü bir oyuncunun kendini izole etmesi riskli değil mi?

- Bu benim aklıma bile gelmiyor. Bugün iş ve ünlülerin içinde bulunduğu sistem dahil, her şey küresel platformda tartışılıyor. Bu yüzden bana göre bir oyuncu her yerde bulunmalı. Öte yandan ben Amerika’da çok bulunduğum halde hiçbir zaman orada yaşamadım. Bir oyuncunun uyruğu önemsenmesi gereken bir faktör değildir. Ben nereden geldiğimi tam bilmeden kendimi bu arenada buldum. Aslında aksanım kulağa batmayacak kadar hafif olduğu halde bu işe Kraliçe Elizabeth’in kostümleri içinde başladığım için çoğu insan beni İngiliz zannediyor.

n Senarist Andrew Upton ile 10 yıldır evlisiniz. Size göre uzun süren ilişkinin sırrı nedir?

- Mutlu evliliğin sırrı eşinizle suç ortaklığı yapabilmektir. İşim hakkında derin sohbetler edebileceğim tek kişi eşim. Çoğu artist çiftler bunu yapmayı reddediyor, biz öyle değiliz. Andrew gerekli olan mesafeyle bana tavsiyelerde bulunabilecek ve bana yardım edebilecek kadar cömert ve güçlü bir karaktere sahip. Ortak bir yaşam paylaşıyoruz ve çocuklarımızın doğumu aramızdaki bağı daha da güçlendirdi. Annelik hayatımı çok fazla değiştirmedi, çünkü eşim her zaman yanımda ve bu deneyim beraberken daha da yüceliyor. Bu yüzden, bavullarımı Sydney’de bırakıp onunla birlikte günlük işler yapmak hoşuma gidiyor. Temellerime geri dönmenin, ama özellikle de bir film setinden veya bir ülkeden diğerine çılgınca geçmek yerine hayatımı uzun vadeli düşünebilmemin bir yolu bu.

n Neden oyuncu olduğunuzu biliyor musunuz?

- Birkaç nedenim var. Bu mesleği gizemi ve belirsizliği için seviyorum. Güçlü bir uyarıcı faktör olmadan kendimi bırakacağımı düşünüyorum. Ayrıca şöyle bir tespit var: Oyuncu olduğumdan beri daha istikrarlıyım.

Anonİm olmak bana uyar

"Elizabeth: Golden Age" filmiyle 2007 yılına damgasını vuran Cate Blanchett’ın müziğin yaşayan efsanesi Bob Dylan’ı canlandırdığı "I’m Not There" filmi henüz ülkemizde vizyona girmedi.

n Aynı zamanda hem oyuncu hem de star olmak size göre bir çelişki midir?

- Hollywood starı olarak görüldüğümü düşünmüyorum. Bazen bana "Star olma yolundasın" diyorlar ve bu beni eğlendiriyor. Profesyonel anlamda yaptığım seçimler bir starın seçimleri değil. Tipik olmayan senaryolar beni cezbetmeye devam ediyor ve bilinmeyen bölgeleri keşfetme düşüncesi beni bir o kadar heyecanlandırıyor. Şöyle ki; kayıp kişilikler için bir eğilimim olduğu söylenebilir. Her zaman çatlak, arızalı ve kötü karakterleri arıyorum. Özel hayatıma gelince, dedikodu yazarlarını heyecanlandıracak bir şey olduğunu söyleyemem. Aynı erkekle 10 senedir evliyim ve magazin basınıyla hiç işim olmaz. Benim hayatımda skandal yok. Bunun sonucu olarak rahat bırakılıyorum ve bu durum bana huzur veriyor. Anonim olmak bana çok uyuyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!