Süleyman ARAT
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2006 00:00
Koşuyolu’nda garsonluk yapan Down sendromlu dört genç, Fokurtu Kafe’nin müşteri sayısını ikiye katladı. Kafenin sahibi İlhan Akşahin’e "Baba" diyen gençler, çay servisi yapıyor, adisyon defterini tutuyor, kül tablalarını değiştirip masa siliyor. Çok sevdikleri müşterileri kapıda öpüp karşılıyorlar.
GENETİK bir rahatsızlık olan Down sendromlu garson Murat Aydın, boş bardak görmeye tahammül edemiyor. Müşterilerin çayı bitince ok gibi fırlayıp boşları topluyor, kül tablalarını temizliyor. Patronun liseye giden kızı Merve’ye de aşık. Ona tek taşlı bir yüzük almak için harçlıklarını biriktiriyor. Murat (23), kel kafalı müşteri görünce dayanamıyor, kelinden öpüveriyor. Babalar Günü’nde de müşterisi Kurtuluş Yüce’ye bir gül getirip kelinden öperek "Babacığım" demiş. Yüce, bu sevgi karşısında gözyaşlarını tutamamış.
TEK BARDAK KIRMADI
Garsonluğa başlamadan önce şişmanlıktan yürüme güçlüğü çeken ve kendine güvenmeyen Murat için patronu "Şef garsonumdan bile kıymetlidir. Bu güne kadar tek bardak bile kırmadı" diyor.
Kerem Bozkurt 19 yaşında. Yolda yürürken, karşıdan gelenlerin birbirlerine "Bak özürlü" demelerini kafasına takmıyor. "Evet kabul, özürlüyüm" diyor ama her işi yapabileceğini biliyor. Kazandığı paraları bir enstrüman almak için biriktiriyor. Ya elektro saz, ya org alacak. Henüz karar vermemiş. Çünkü Kerem’in hayali müzisyen olmak.
Garsonların içinde tek kız olan Mukaddes Poyraz, kafenin halkla ilişkiler uzmanı. Müşterileri kapıda karşılıyor. "Hoş geldiniz" deyip, yerlerini gösteriyor. Yüzündeki gülümseme hiç eksilmiyor. Sürekli gelen müşterileri kapıda görür görmez sarılıp öpüyor. 24 yaşındaki Mukaddes’in hedefi harçlıklarıyla cep telefonu almak.
Garsonların dördüncüsü ise Yenal. İstediği zaman işe geliyor. Huyunu bildikleri için kimse ona bir şey demiyor.
Deneyin kaybetmezsiniz
Fokurtu Kafe’nin sahibi İlhan Akşahin, Down sendromlu garsonları işe alışının öyküsünü şöyle anlattı:
"Komşum ’Bu çocuklara yazık oluyor. Birileri destek olsa her işi yaparlar’ dedi. Bu sözün üzerine Down sendromlu gençlerle çalışmaya karar verdim. Bugün hem gençlerle, hem kendimle gurur duyuyorum. Aslında başlarda başarısızlıktan korktum. Deneme için önce iki genci işe aldım. Çok hevesli, çabuk öğrenen ve güler yüzlü insanlar. Hemen ikisini daha aldım. Tüm patronlara ’Siz de deneyin ne kaybedersiniz? Neler kazanacağınızı bir düşünün yeter’ diyorum. Bu gençlerin tek isteği, toplumla iç içe yaşamak."