Geçen yılın İran Şampiyonu Pas, bu sene Süper Lig’de 11’inciliğe inince, Mustafa Denizli (55) takımın başına getirildi. O, söylediğine göre, ‘Bugüne kadar İran’a gelmiş en yüksek kariyerli teknik direktör’. Bu bir iş kazası mı diye sorduğumda cevabı şu oldu: ‘İş kazası mı, talih kuşu mu derseniz; benim için talih kuşu, ama ben de onlar için talih kuşuyum.’İran Emniyet Müdürü olan kulüp başkanı, ‘Başımızda Müslüman bir teknik direktör varsa mutluluğumuz artar’ demiş. Ama Denizli, ben olaya hiç öyle bakmıyorum, değişmeye değil, çalışmaya geldim, diyor. Pek de değişmemiş: ‘İran’a gidip gelen herkes İranlı kadınların güzelliğini söyler. Bakımsız, makyajsız tek kadın görmedim. Ayrıca son derece şıklar.’Ben bugüne kadar İran’a gelmiş en yüksek kariyerli teknik direktörümGeçen yılın İran Şampiyonu Pas, bu sene ligde onbirinciliğe inince, yöneticiler yandım allah diyerek 55 yaşındaki Mustafa Denizli’nin peşine düştü. Yönetici dediysek, İran Emniyet Müdürü Mustafa Acorlu’dan bahsediyoruz. Zira Pas takımının başkanı o. Denizli’nin takımı oynadığı dört maçın üçünü kazandı, birini kaybetti. Şimdi yedinci sırada.Denizli’nin keyfi yerinde. Mütevazı bir evi, mütevazı bir otomobili, mütevazı bir Farsça’sı var! Durup dururken, Farsça konuşuyor, anlamayınca bizimle kafa buluyor. Otomobil kullanırken yolunu kaybetmiyor. Tahran’da hemen hemen her yerden görülebilen bir kuleyi bellemiş, onun sayesinde yolunu bulabiliyor. Gözden kaybolunca ‘Nerede benim kulem’ diye bağırıp ortalığı çınlatıyor. Araçta Türkçe kaset enflasyonu var. İlk buluşmaya gittiğimizde, Tahran’da bir caddeden bizi alacaktı. ‘Arabamın rengini bilmiyorum, plaka zaten Farsça onu hiç bilmiyorum, o caddede bulursunuz siz beni’ dedi ve telefonu kapattı. Koca caddede onu nasıl bulacağız diye düşünürken, Gülben Ergen’in ‘Kandıramazsın beni, susturamazsın beni’ şarkısını duyduk ve sesin geldiği otoya gittiğimizde onu şarkıya eşlik eder vaziyette bulduk. İran’a yeni gelmiş uzaylılar gibi otomobiline bindik, röportaj için evinin yolunu tuttuk.Herkes gider Mersin’e siz gidiyorsunuz tersine. Niye batı değil de, doğu? İran sizin için bir iş kazası mı, talih kuşu mu?- Niye öyle söylüyorsunuz, ben de batıya gittim. İran’a Hindistan üzerinden geldim. Şaka bir yana İran’a geldim diye, benim hakkımda kimin ne düşündüğü hiç önemli değil. İran’da, Türk futbolunun benim antrenörlüğe başladığım yıllardaki halini gördüm. Olmayanı yaratmak veya yaratılmasında katkı sahibi olmak ilginç geldiği için buraya geldim. Türkiye’de bir teknik adamın yaşayacağı pek çok şeyi yaşadım. Burada benim için yaşanmamışlıklar var. İş kazası mı, talih kuşu mu derseniz; benim için talih kuşu, ama ben de onlar için talih kuşuyum.Niye?- Kendimi biliyorum da ondan. Çok mütevazısınız!- Öyleyimdir aileden gelir.Hormonlu egolar cemiyetine hoşgeldiniz!- Bizde bütün egolar saftır hiçbir katkı maddesi yoktur. Saf egonuzun zararını hiç gördünüz mü?- İran’da ‘men memnunem’ derler. Ben egomdan memnunum. Ama benim egolarımın kendimden başka kimseye zararı yoktur.Hayatta hep başarılarınız mı var? Yenilgileriniz, başarısızlıklarınız yok mu?- Başarıdaki mutluluğu yaşayabilmeniz, onun ne kadar güzel bir şey olduğunu bilmeniz için bazen kaybetmeniz lazım. Ben kaybettiklerim sayesinde başarılarımın tadına vardım.Laik cumhuriyetten, İslam cumhuriyetine gelirken nelerden korktunuz?- Değerimin beş katını da verseler İran’ı görmeden çalışmam mümkün değildi. Burada kalma nedenim şehir ve insanlar. Düşündüğümüz İran’la yaşadığımız İran çok farklı. Öyle olunca şehir beni cezbetti. İstediğim, istemediğim her şeyi gördüm. Mesela burada İstanbul’daki kadar türbanlı yok. İnsanlar son derece modern. İran’a gelirken kimlere tanıştınız? Kimler destek, kimler köstek oldu?- Eğer kılavuzlarla hareket edersen bir şey yapamazsın. Bütün kararlarımda karar verici benim, tasdik ediciler öncelikle iki kızım. Abime, ablama daha sonra da yakın çevreme sordum. Herkes benim kararıma bıraktı. Bu değişiklik benim için son derece güzel, insanın aküsünü yeniden doldurmak gibi bir şey. Peki İran’da sizi istemeyen, eleştirenler oldu mu?- Ukalalık olarak görülebilir belki ama ben bugüne kadar İran’a gelmiş en yüksek kariyerli teknik direktörüm. Bana verdikleri rakamlar, onların düşündüklerinin üstüne çıkınca İran basını beni eleştirdi. Aslında aldığım para onların abarttığı kadar da değildi. Madem bu kadar spekülasyon çıktı söyleseydiniz kaç para aldığınızı. Kontratta gizlilik koşulu mu var?- Aslında çok gizlenecek bir şey de yok, ama söylenmemesinde fayda var. Ortak karar olarak söylememeye karar verdik.İran liginde sizden başka yabancı teknik direktör var mı?- 16 takımın 7’sinde yabancı teknik direktör çalışıyor. Peygamberin ismini taşımak, İslam Cumhuriyeti’nde size ekstra bir sempati yarattı mı?- Yaratmadı. Kulüp başkanı, ‘Büyük başarılara gideceksek ve başımızda Müslüman olan bir teknik direktör varsa bu bizim mutluluğumuzu daha da artırır’ dedi. Ama ben olaya hiç öyle bakmıyorum. Değişmeye değil, çalışmaya geldim. SEMPATİK DEĞİLİM ÖPÜCÜK GÖNDEREMEMİran’daki spor medyası bizimki kadar etkili mi?- Biz Türkiye’de iki spor gazetesi var, diye yakınıyoruz. İran’da 9 bağımsız spor gazetesi çıkıyor. Tirajlarını duyunca ağzım açık kaldı. 100 bin ile 450 bin arasında.İran’ın Şansal Büyüka’sı, Erman Toroğlu’su var mı?- Varmış galiba. Belki o formatta değil ama varmış. O programları izliyorum ama Farsça bilmediğim için sadece Denizli adı geçince ne diyor bunlar, diyorum. Benzetmek gerekirse Pas takımı Türkiye’den hangi takıma benziyor?- Aşağı yukarı
Beşiktaş gibi. Üç köklü takımı var: Persapolis, İstiklal ve Pas. Polisler tarafından kurulmuş, İran Emniyet Müdürü’nün başkanlık yaptığı bir takımın başındasınız. Bu sizi güvenlik açısından şımartıyor mu?- Zaten şımarık olduğum için fark etmiyor. İnsanların bazen paranoyaları oluyor tabii. Neticede ben burada yalnız yaşıyorum, emniyet takımının başında olmak hayatımın güvenlik içinde geçtiğini göstermiyor. Koruma vermek istediler, reddettim.Seyirciler arasında kadınların olmaması sizi nasıl etkiliyor? - Hayatım boyunca maça çıktığım takımlarda tribünlere, kaç kadın var diye bakmadım.Galatasaray’ı özlüyor musunuz?- Altay’ı da özlüyorum. Bir şeyi yoğun yaşadığınız zaman o sizin bir parçanız olarak hayatınızda yer alır. Ama Galatasaray benim meslek yaşamımın başlangıcı, o tabii ki farklı.Tribünlere oynayan bir teknik adam mısınız?- Tribünlere oynamayı bilmem ben. Sempatik biri değilim. Tribünlerle gönül bağım çok kuvvetlidir ama fiziksel olarak dışa yansıması yoktur. Bana tezahürat yaptıkları zaman kafamı öne eğerim, yürürüm. Tribünlere gidip öpücükler yollayamam. Bu tribüne oynamaktır. Bazen gazetecilere verilen demeçlerle de tribüne oynarsınız. Benim hayatta mesaj verdiğim tek yer takımımdır. Onun dışındaki mesajlar benim hiç umurumda değildir. Beni zorda bırakacağını düşünen bir gazeteci, ‘Siz geldiniz Türk spor medyası ikiye bölündü’ demişti. Dedim ki, ‘Yanlış anladınız herhalde. O kadar paramparçaydınız ki, sizi ikiye bölmedim, ikiye topladım’. Hayatınızda nerelerde stratejik hatalar yaptığınızı düşünüyorsunuz?- Benim strajetik hatalarım yoktur, stratejik başarılarım vardır. Stratejik karar vermek başka bir şey, başarılı olmak başka bir şey. Galatasaray bana ilk antrenörlük teklif ettiğinde önce kabul etmedim. Türkiye’de antrenörlüğe yeni başlayıp da, Galatasaray’ın teklifini geri çevirecek kaç babayiğit var? Stratejik karar budur: Doğru zamanda doğru kararı verebilmek. Teklif ettikleri zaman benim için doğru zaman değildi. Eledim, dokudum, astım ama bir türlü kurutamadım. Ama iki ay sonra teklif tekrarlanınca tereddüt etmeden kabul ettim. Çünkü artık kafamda her şey netti.Peşinden koştuğum bütün kadınları yakaladımHayatınızdaki en önemli kadınlar kimdi?- Annem, ablam, anneannem ve beraber yaşadıklarım.Çok fazla kadın oldu mu hayatınızda?- Ben çok fazla takım değiştiren bir adam olmadım. Başarının istikrardan geldiğini bilirim. İlişkilerim de ortalama 15 yıl sürer.Hah tam yeri gelmişken sorayım. Çiğdem Kayalı ile 15 yıl birlikte yaşadınız ama evlenmediniz. Niye?- Birlikte yaşamak bir tercihtir, evlenmek bir karar.Kadınlarla ilgili çıkardığınız dersler var mı?- Kadınlarla ders çıkarmak için birlikte olmazsın. Yaşamak için, paylaşmak için birlikte olursun.Yaşamadan ders çıkarılamayacağına göre, yaşadıktan sonra çıkardığınız dersleri soruyorum zaten?- Yaşamın hangi bölümünden ders çıkarılmaz ki? Birkaç yüz üniversite bitirdik desek yeridir. Kadınlardan korkar mısınız?- Kadından şeytan bile korkar. Korkmam diyen gerzek var mı?İranlı kadınları nasıl buldunuz? Beğendiniz mi?- İran’a gidip gelen herkes İranlı kadınların güzelliğini söyler. Zaten kendileri de ‘Biz dünyanın en güzel kadınlarına sahipiz’ diyor. Yolda karşılaştığım sürücülerin yüzde sekseni kadın. Bakımsız, makyajsız tek kadın görmedim. Ayrıca son derece şıklar. Peşinden koştuğunuz kaç kadın oldu?- İki buçuk kişi. Koştuklarımı da yakalamışımdır. İkisini biliyoruz da, o buçuk kim?- O bizim transfer ücreti gibi gizli. Onu başka bir röportajda ifşaat bölümünde söyleriz. Şimdi bir sürü telefon gelecek bu buçuk kim diye, başıma iş açma. İçimizdeki İrlandalı dediler, o İrlandalı benim diye bin tane adam çıktı. Şimdi de ‘buçuk benim’ diye bin tane kadın çıkmasın.Peki sizin peşinizden kaç kadın koştu?- (Sezen Aksu’nun şarkısını söylüyor) Saymadım, sayamadııım.Kızlarınıza erkeklerle ilgili öğütler veriyor musunuz?- Öğüt vermiyorum. Onlar benim kararlarıma nasıl inanıyorlarsa ben de onların kararlarına inanıyorum, güveniyorum. İki önemli unsuru onlara hatırlatırım, biri güvendiğim, biri inandığım. Gerisi onların. Ben onların da doğru kararı vereceğine inandığım için çok müdahil olmam. Yine de doğa kanunları gereği müdahilsinizdir. Buna rağmen, benden kaynaklanan genetik yapılarına inandığım için güvenirim.Yediğim hançerlerden sonra bilgisayar oyunlarındaki gibi yenilenebiliyorumTürkiye’de affetmeyeceğim dediğiniz kişiler var mı?- Affetmek ne demek ki, kim kimi affedecek? Ben öyle şeyler düşünmem. Kazık atılması benim için yabancı bir şey değildir. Çok bıçak, hançer yedim. Ama kendimi tekrar yenileyip, yaralarımı kapatabiliyorum. Hani son zamanlarda yapılan filmler var ya, bilgisayarlarda hemen kendini tamamlıyor, onun gibi bir şey işte. Her iyiliğin bedeli vardır, bu bedeller yardım ettiğim kişiler tarafından bana ödettirildi. Ama hayatım boyunca hep kum oldum, sel olmadım. İran’dan Türkiye’ye döner dönmez, ilk önce ne yapıyorsunuz, kimleri arıyorsunuz?- Çok uzak kalmadığım için toprağı öpmüyorum. Önce kızlarımı arar, onları görürüm. Zaten her gün 5-10 kez konuşuyoruz.İran’da sosyal bir çevre edinebildiniz mi?- İran’da aşağı yukarı 55 Türk şirketi var. Onların buradaki yetkilileriyle buluşuyoruz. Sayın büyükelçimiz hem bana hem buradaki diğer Türklere olağanüstü yakınlık gösteriyor. İran’da size Türkiye’den yabancı gelen ne var?- Hiç farklı bir şey yok. İstanbul’dan farkı burada yürüyebiliyorum. İki masalısından en lüksüne kadar restoranları geziyorum. Burası bir kültür şehri. Perslerden kalma tarihi eserler, yakın tarihle ilgili pek çok şey var. Sizin için Mustafa Denizli ciddi bir entelektüeldir dediler. Ne okursunuz, neler ilgi alanınızdır?- Her şeyi okurum. Dünya tarihi, yakın tarih, aşk meşk ne varsa hepsini okurum. Burada eksikliğini hissettiğim tek şey, vizyona giren filmleri kaçırmam.Farsça bir şeyler öğrenebildiniz mi?- Kocayi, neredesin demekmiş. Ben Türkiye’de kocayi’lerden kaçtım, burada kocayi’lere yakalandım... Denizli’nin İran’daki eli ayağı 38 yaşındaki MehriDenizli’nin evine gittiğimizde, dünya tatlısı yardımcısı İran Azerisi Mehri’yle karşılaşıyoruz. Daha ilk görüşte yanaklarını sıkıp, öpmek istiyorsunuz. Çok neşeli ve muhteşem bir aksanı var. Denizli’ye, ‘Efendi, kahve ister’ diye soruyor. Denizli de ‘Beli, beli’ diye Farsça evet diyor. Sürekli Mehri’ye takılıyor, o da altında kalmıyor. Biz röportajı yaparken, Denizli ‘Benim egomun benden başkasına zararı yoktur’ deyince, Mehri mutfaktan sesleniyor; ‘Çok doğru söylüyorsunuz efendi’. Tahran’da gördüklerimTrafikte kadın sürücüler, neredeyse erkeklerden daha fazla.Saçı kapatmak dostlar alışverişte görsün kıvamına gelmiş. Atkısını kafasına takan da kapanmış sayılıyor.Sokaklarda makyajsız tek kadın yok. Hepsi çok bakımlı. Hepsinin makyajı Seren Serengil gibi. Araba kullanırken oje süren kadın bile gördüm. Bir de hepsinin tırnakları çok uzun. Tahran sokakları yüzü bandajlı kadınlarla dolu. Burun estetiği çekirdek yemek gibi sıradan bir şey olmuş. Bandajlı görmediklerinizin burunlarının da hepsi hokka gibi. Çok kadın evinde frapan kıyafetler giyiyor ve tabii ki başını açıyor.Ezan sesini hiç duymadım. İran’da az cami var ve hopörlerden okusalar bile camiden uzakta olduğunuzda duymuyorsunuz.İngilizce kursları çok ucuz olduğu için herkes kursa gidiyor.Akşam restoran ve kafelerde yer bulunamıyor. Kadınlı erkekli herkes süslenip dışarı çıkıyor. Restoranda rahatça sigara içebiliyorlar. Alkolsüz bira da.Kara çarşaflı kadınlar tabii ki var ama hiç peçe yok.Çok fazla olmasa da sokaklarda travestilere rastlıyorsunuz. Cinsiyet değiştirme ameliyatları da İran’da serbest.İRAN FUTBOLUNUN İKİ BÜYÜĞÜ İSTİKLAL VE PERSAPOLİSPas takımı 1960’ta İran Polis Fakültesi tarafından kuruldu. Beş kez İran şampiyonu oldu. En son geçen sezon Tahran’ın diğer takımı İstiklal’in iki puan önünde zafere ulaştılar. Üstelik liderliği bitime bir hafta kala İstiklal’in sürpriz yenilgisi üzerine ele geçirdiler. Tahran’ın ve İran’ın üç büyük futbol takımı arasında yer alıyor ama aynı oranda taraftar çekmeyi başaramadı. Tahran’ın üç büyük takımı İstiklal, Persapolis ve Pas’ın arasında gizli bir taraftar mücadelesi yaşanıyor. Mavi-beyaz formalı İstiklal
Fenerbahçe’ye ve kırmızı formalı Persapolis de Galatasaray’a benzetiliyor. Bu iki takımın arasında Tahran’da kıyasıya bir rekabet var. Azadi Stadı’ndaki derbi maçlarını 100 bin kişi izliyor. Bu iki takımın popülaritesine karşı durmaya çalışan Pas’ın yöneticileri son yıllarda taraftar kazanmaya çalışıyor. Burası bizim 20 yıl önceki futbol ortamımız Türkiye’den getirmek istediğiniz ya da teklifte bulunduğunuz futbolcu var mı?- Burası bizim 20 yıl önceki futbol ortamımıza benziyor. Kulüplerin yapılanması Türkiye’nin çok gerisinde. İran futbolu profesyonellikte dördüncü yılını yaşıyor. Üç dört yıl sonra gelirler açısından Türkiye’yi yakalarlar. İran-Irak savaşı yüzünden o dönem jenerasyon, futboldan çok uzak kaldı. 1990 sonrası çocukların çabasıyla futbol buraya geldi. Hatta 1998’de
Dünya Kupası’nda mücadele ettiler ve Amerika’yı yendiler. O yıl Tahran caddelerinde 3 milyon kiÅŸi sevinç gösterisi yaptı. 2006 Dünya Kupası’nda Almanya’da finallerde oynaması kesin gibi. Ä°ran futbolda bizden geride olduÄŸu için ben istesem de futbolcular buraya gelmez mi demek istiyorsunuz?- Futbolcu gelir ama isteyecekleri para Ä°ran kulüplerine fazla gelir. Pas takımının taraftar profili nedir? Erkek olmalarından baÅŸka yani!- Taraftarları erkek, sempatizanları kadın. Burada kadınların futbol maçlarına girmesi yasak. Pas’ın çok taraftarı yok ama baÅŸarılarıyla hem taraftarını hem de sempatizanını artırmak yolunda ilerliyor. Sevilen bir takım ama yüksek taraftar kitlesine sahip bir takım deÄŸil. Takımla iletiÅŸim için tercüman mı kullanıyorsunuz?- Direkt iletiÅŸim kadar etkili olmasa da tercüman kullanıyorum. Tercümanım da, Galatasaray’da benim futbolcum olan Nasır.FUTBOLCULARI DENÄ°ZLÄ° İÇİN NE DEDÄ°Aresh Burhani (21)Zaman zaman çok sert, kızdı mı yanına yaklaÅŸmamak en iyisi. Disiplini çok. Ben antrenmana beÅŸ dakika geç geldim diye bana 400 dolar ceza verdi. Ama bizimle çok iyi bir arkadaÅŸlık kurdu. Ä°yi günündeyse çok espri yapıyor.Ä°sa Traore (24)Denizli’yi Ä°ran’a gelmeden önce tanıyordum ve onun gibi biriyle çalışmak benim için bir rüya. Çok profesyonel ve disiplinli. Cevat Nikunam (24)Takıma disiplin getirdi. Maçlara herkes arabalarıyla giderdi. Åžimdi hepimizi otobüse bindirip öyle maça götürüyor. Bu kadar kısa sürede bizim sıralamamız yukarılara çıktıysa bu onun baÅŸarısını gösterir. Hüseyin Pashai (24)Mustafa Denizli bizim için büyük ÅŸans. Disiplini bizi zorluyor. Ama buna ihtiyacımız vardı.Muhammed Nusreti (23) Çok iyi ve tecrübeli bir hoca. Zaman zaman çok sert ama ÅŸaka yapmayı da biliyor. Hodada Azizi (33)Takıma disiplin geldi. Ben takımın kaptanıyım ve bunu en fazla hisseden kiÅŸi benim. Sinirlenince bazen ürkütüyor, neÅŸeli olunca da hepimize baba gibi davranıyor.ALÄ° GÃœLTÄ°KEN (ANTRENÖR)2,5 yıldır hocayla birlikte çalışıyoruz. Ä°ran’a gideceÄŸini söyleyince bana teklif yaptı. Daha önce Ä°ran’da bulunan kiÅŸilerden gösterildiÄŸi gibi bir ülke olmadığını duymuÅŸtuk. Buraya geldikten sonra Ä°ran’ı çok tanımadığımızı gördük. Birbirine bu kadar yakın olup da birbirini bu kadar az tanıyan toplumlar herhalde yoktur. Ä°ran milli takımı için hocanın adı geçmeye baÅŸladı. Avrupa büyükse, Asya ondan daha büyük. O yüzden Ä°ran’ın da içinde bulunduÄŸu bu kıtayı çok küçümsememek lazım. KADINLARIN MAÇA GÄ°TMESÄ°NÄ°N YASAK OLDUÄžU Ä°RAN’DA STADA NASIL GÄ°RDÄ°M?Ä°slam devriminden beri Ä°ran’da kadınların maça gitmeleri yasak. Ä°ran Enformasyon Bakanlığı’ndan aldığım basın kartıyla maça girmeyi deneyeceÄŸim. Benden baÅŸka herkes tedirgin. Pas takımının menajeri, dikkat çekmeyeyim diye tamamen siyah giymemi, saçımı iyice kapamamı ve stada girebilirsem erkeklere hiç bakmamamı ve önüme bakarak yürümemi tembihliyor. Kapıda bütün stat görevlileri sarmısak görmüş vampir gibi ÅŸaÅŸkınlaşıyorlar. Benimle muhatap olmak istemedikleri besbelli. Ama ta Ä°stanbul’dan gelmiÅŸ, 1,5 ay vize için uÄŸraÅŸmış, Enformasyon Bakanlığı’ndan kart alabilmek için tonlarca form doldurmuÅŸ biri olarak karşılarına dikiliyorum. Birbirlerine iÅŸaret edip, ‘benim ne ayak’ olduÄŸumu anlamaya çalışıyorlar. Stadın kapısından girene kadar en az 10 telsizli adam birbirleriyle konuÅŸuyor. Neticede fotoÄŸrafçı arkadaşım Levent Arslan ile içerideyim. İçeri girince menajerin söylediÄŸi her kurala uyuyorum. Bir tek ÅŸey hariç: Stattaki erkeklere bakmamamı tembihlemiÅŸti. 30 bin erkeÄŸin arasında tek kadınım. Böyle bir ÅŸey mümkün mü? Bana yönelen ıslıklar, tezahüratlar arasında tabii ki tribünlere baktım. Ta ki bir devrim muhafızı sert bakışlarını üzerimde sabitleyene kadar. Fakat asıl dert sahanın kenarına inip Mustafa Denizli ile fotoÄŸraf çektirmekti. Ve benim gitmek istediÄŸim yerde güvenlikçiler, polisler ve devrim muhafızları kaynıyordu. Derin bir soluk alıp oraya doÄŸru yürüdüm. Güvenlikçilerden biri, ‘Hanım nire’ diye sordu. Stada ineceÄŸim deyince, gözleri fal taşı gibi açılıp yanındakine baktı. Denizli ile sadece hatıra fotoÄŸrafı çektireceÄŸim, sonra hemen basın bölümüne geçeceÄŸim, dedim. Olmaz diye kafa salladı. Anlamamazlığa gelip yürümeye devam ettim. Kolumdan tutup çekmedi ama devrim muhafızını telsizle uyardı. O da karşıma dikilip, ‘olmaz’ dedi. Ben yine anlamamazlığa gelerek ve yüzlerine hiç bakmadan yürümeye devam ettim. Sonunda bir tanesi kolumdan tutunca, ‘Tek kare, sonra yerime geçeceÄŸim’ dedim. Onlar Farsça bir araba dolusu laf ederken ben stadın kenarına gelmiÅŸtim.Mustafa Denizli, inanmayan bakışlarla ‘Ne yapıyorsun, devrim yapmaya mı geldin Ä°ran’a’ dedi. Bir yandan görevlilerin ‘Hanım ayıp, hanım ayıp’ söylenmeleri arasında nihayet statta Denizli ile birlikte fotoÄŸrafımız çekildi.Bütün bunlar olup biterken Ä°ranlı gazeteciler de benim fotoÄŸraflarımı çekiyordu. Ertesi gün ben de ‘Stattaki Kadın’ olarak Ä°ran gazetelerine haber olmuÅŸum... Â
button