Güncelleme Tarihi:
BÖYLE GÖRDÜK BÖYLE BİLİRİZ New York’un tam göbeğinde, Manhattan’da tipik bir rezidansın sekizinci katı. Girerken ayakkabılarımızı kapının önünde çıkardığımız bir ev. Evin önü adeta küçük bir camii girişi... Dizi dizi ayakkabılar... Neden? Çünkü o bir Mısırlı... “Böyle gördük, böyle biliriz” kafasında... Ev tipik bir Karim Rashid evi... Beyaz hakim, pembe baskın. Objeler, koltuklar, aydınlatmalar kendi tasarımı... Her yerde yeni evlendiği karısının fotoğrafları... Ortalıkta koşturan minik beyaz köpek karenin tamamlayıcısı.
- Sanatçıların en iyi olduğu noktalardan biri başka insanların görmediğini görmektir. Biz geleceği değil şimdiyi görürüz ama bizim dışımızdakiler geçmişi görür ve tekrarlar.
Seks tasarım mantığınızın neresinde duruyor? Tasarladığınız her objenin çok seksi olduğunu düşünüyorum...
- Bu tamamen sizin bakış açınız. Benim işim gördüklerimi hümanize etmek üzerine kurulu. İnsanların arzularını ön planda tutarak tasarım yapıyorum. Bugüne kadar 116 ülke gördüm. Esasında yok birbirimizden farkımız. Hepimizin benzer ihtiyaçları ve benzer arzuları var.
Bu kadar yaratıcı olmanızı annenize mi babanıza borçlusunuz?
- DNA’mdan kaynaklandığı kesin. Babam sinema ve televizyon filmleri için set tasarlardı. Annemse İngilizce öğretmeni. Hatta soyadı England’dı (İngiltere). Babam Müslüman, annem Katolikti.
KEKELEMEKTEN KORKUYORUM
Mutlu bir çocuk muydunuz?
- Kesinlikle problemli bir çocuktum! 4 buçuk yaşıma kadar konuşamadım. Bu yüzden dünyadan nefret ediyordum. Yatağımın altına saklanır saatlerce çizim yapardım. Konuşmaya başladım; bu sefer de kekemeydim. Senelerce konuşma terapisine gittim. Komik bir şey söyleyeyim mi? Üniversitelerde ders verirken hâlâ kekelemekten korkuyorum.
İsminizin Kahireli ve farklı olması size mesleki bir avantaj getirdi mi?
- Tam tersini düşünüyorum. Çünkü Müslüman bir ismin bu meslekte başarılı olması çok zor. Ben en çok bu yanımla gurur duyuyorum. 20 yıl önce New York’ta bir tasarımcı, “Hiç şansın yok, kesinlikle bu isimle tasarımcı olamayacaksın” demişti.
Beyaz ve pembe giyiniyorsunuz, doğayı sevmiyorsunuz, tarihten nefret ediyorsunuz, “şiir öldü” diyorsunuz... Bunları dikkat çekmek için mi yapıyorsunuz?
- Hayır. Dürüst olduğum için. Doğa sevgisinin abartılmasına karşıyım. Çünkü doğa dediğiniz kavram manzara anlamına gelmiyor. Doğa çok yıkıcı ve vahşi.
Bu yüzden daha düne kadar evcil hayvanlara da karşıydınız. Şimdi bir köpeğiniz var. Ne değişti?
- Evlendim. Bir kadın isterse her şeyi değiştirebilir. Bana, “Evdeki bütün eşyalar sana ait. Tek şey istiyorum: O da bir köpek” dedi ve ikna oldum. Ama bakımı kolay olanı tercih ettim. Genetik değişime uğramış bir köpek bu. Poposunda bir mikroçip var. Bu sayede yerini tespit ediyoruz, sağlığını hatta nefes alışverişini kontrol ediyoruz, tüy dökmüyor, alerji yapmıyor, kokmuyor.
Nedense çok yaratıcı adamların libidosunun yüksek olması beklenir. Siz de öyle misiniz?
- Evet, benim de libidom çok yüksek. Zaten birine aşık olarak yaptığınız seks sizi kesinlikle kreatif kılar.
Sağlıklı beslenmeye ve spora neden bu kadar düşkünsünüz?
- Çünkü geçen yıl bir kolon kanseri atlattım. Üstelik hayatım boyunca sigara ve içki içmememe rağmen... Doktoruma sordum, “20 yıldır çok sağlıklı yaşıyorum. Neden kanser oldum?” diye. Cevabı ders niteliğinde: “Öyle yaşamasaydın şimdiye kadar çoktan ölmüştün!”
“En iyi tasarım alanı galiba yatak. Bütün güzel şeyler yatakta çıkmıyor mu zaten? Rüya görmeyi seviyorum. Bazen işlerimi de rüyamda görüyorum”
KÜÇÜK KAÇAMAĞIM ÇİKOLATA
Milango’nun ismi bir kelime oyunu... Tasarımı dört ay gibi kısa bir sürede bitti. Çikolata hayatımdaki tek tatlı. Benim küçük kaçamağım. Özellikle siyah çikolatadan büyük keyif alıyorum. Milango’nun portakalla bitter’ine de bayılıyorum. Ama reçetesine bile müdahale ettim.