Oluşturulma Tarihi: Haziran 01, 2005 00:00
TEK tük istisnalar hariç, yukarıdaki ritmik ses artık hemen hiç işitilmez oldu.Oysa benim çocukluğumda, tıpkı ‘eskiciii’, ‘zervazatçııı’ veya ‘hallaççııı’ gibi ‘muslukçuuu’ bağrışı da sokak coğrafyamızın en tanıdık melodileri arasında yer alırdı.Omzundaki çantaya paslı İngiliz anahtarı, kıtıpiyoz pense atmış bir adamcağız avazı çıktığı kadar bağırarak mahalle sakinlerine onarım hizmeti satardı.Pencereden aşağı sarkan mazbut ev hanımları da, ‘usta, contayı kaça değiştirirsin’; yahut, ‘kuburu açmak için fazla isteme, ha’ türünden pazarlıklara girişirlerdi.Sonra, ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu marifet, o paslı ahahtar ve o kıtıpiyoz pense sayesinde su şakır şakır akmaya ve sifon da gürül gürül işlemeye başlardı.Alan memnun, satan memnun, adam parayı ‘siftah ettim bismillah’ diye çenesine sürter ve ‘muslukçuuu’ haykırışıyla başka semtlerin derdine deva olmaya giderdi. * * *HAYIR hayır, yukarıdaki nostaljiya sahnesini Reşat Nuri Gültekin veya Reşat Ekrem Koçu’nun ‘eski İstanbul’dan sayfalar’ türü tefrikalarına özenerek hikaye etmedim. AB Anayasası için pazar günü Fransa’da gerçekleşen referandumun tartışılmaz bir ‘hayır’ cevabıyla noktalanmasından dolayı anlattım.Ne ilgisi mi var?Şu ilgisi var ki, kampanya teması bir ‘muslukçu meselesi’ (!) etrafında dönüp gitti.Diğer bir deyişle, altıgen ülke ahalisinin böylesine şımarık, böylesine bencil, böylesine ahmak bir tutum takınması metaforik olarak, ‘kuburu kim açacak’ sorusunda düğümlendi.* * *BURADA düğümlendi, çünkü geçen Brüksel Komisyonu’nun sorumlularından Fritz Bolkestein görevi başındayken hep, AB içinde ‘hizmetlerin serbestileşmesi’ni savunuyordu.Gerekliliği vurgulamak için de bizzat kendisinin yaşadığı bir olayı örnek vermişti.Aslen Hollandalı olan Bolkestein’in Kuzey Fransa taraflarında bir yazlık evi varmış. Banyo tesisatı su kaçırınca da fellik fellik tamirci aramış ama, tek bir tane bulamamış.Dolayısıyla da, adamcağız gaflete düşüp, ‘Polonyalı muslukçular bu işi seve seve yaptığına göre, neden hizmet sektörü sırf yerlilerin tekeline bırakılsın’ demişti.* * *DOĞRUDUR ve burasını ben ekliyorum, hem Fransa’da, hem de ‘tuzu kuru’ tüm civar ülkelerde muslukçuların burnu pek büyüktür. ‘Küçük işler’e (!) tenezzül buyurmazlar.Kazaen kubur mu tıkandı, yandı gülüm keten helva ve de eyvahlar olsun!Günler boyu yalvaracaksınız da, keyfine uyarsa bir Mösyö Paşa yarım yamalak conta takacak ve fahiş faturayı önünüze atacak. İnsaf, elmas yontmuş kuyumcu musun be adam?Ve tabii, af buyurun, o saate kadar bu tuvalette def-i hacet edilemiyor. Dolayısıyla da insanlar, son derece işinin ehli olan ve gayet ehven fiyat isteyen, ama yasak addedildiği için gizli çalışmak zorunda kalan Polonya muhaciri ustalara başvuruyorlar.İşte, Fritz Bolkestein’in ‘hizmet serbestisi’ tasarısı bu nesnel gerçeği yansıtıyordu.Zaten fiilen mevcut olan bir durumun AB içinde hukuken yasallaşmasını istiyordu. * * *VAY efendim vay, sen misin bunu söyleyen! Sen misin ‘serbesti’den bahseden! Zorba sendika ağalarının ‘misilleme’ diye derhal, adamcağızın evine su, elektrik, gaz götüren şebekeyi kesmesi bir yana, sağcı - solcu tüm Paris ‘ulusalcılar’ı AB Anayasası’na ‘hayır’ kampanyasını ‘Polonyalı muslukçu istemezük’ teması üzerine inşa ettiler. ‘İnayetli devlet’ lüksünün sefasını süren Fransız benciller, zat-ı devletlûlarının kubur temizlemeye tenezzül buyurmadığı yetmezmiş gibi, bunun yapılmasını da engellediler.Hey ‘muslukçuuu’, gözünü seveyim yetiş, Avrupa’yı şımarık pisliği götürüyor.
button