Şermin TERZİ <br>Fotoğraf: Fatih YALÇIN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2006 00:00
Vahide Gördüm, Bir İstanbul Masalı ve Hırsız Polis televizyon dizilerinden seyirciye aşina, çok güzel bir yüz. 41 yaşında ve orta yaşın bütün zarafetini taşıyor. Asaletle sıradanlığın doğalca buluşmasının bir sureti sanki. Yunanistan göçmeni bir ailenin kızı. Dizilerle yakaladığı şöhreti ilk kez bir sinema filminde başrol oynayarak devam ettiriyor.
Çetin Tekindor ve Tarık Papuççuoğlu ile oynadığı ve bu hafta gösterime giren İlk Aşk filminde tam 40 yıldır aşkını saklamış bir kadını canlandırıyor.
İçinize sinema ve tiyatro aşkını düşüren biri var mı? Kendi kendine filizlenen bir aşk mı sizinki?
-Babam kamyon şoförüydü, tutkusu sinemaydı. Mahalledeki lakabı da "Sinemacı Doğan"dı zaten. Her yeni filme gider, bizi de götürürdü. Hep içimde oyuncu olmak fikrini sakladım ama kendimi öne sürmekte utangaç bir çocuktum. Liseye kadar hep başka bir şey olmalıyım, diye düşündüm ve üniversitede ekonomi okumaya başladım. Fakat bana ne kadar uzak olduğunu görünce, hazırlanıp İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim.
Yıllardır tiyatro yapıyorsunuz. TV dizileriyle tanınmak sizi üzüyor mu, yoksa "oyunun kuralı bu" diye mi düşünüyorsunuz?
- Evet, bu oyunun kuralı. Tiyatroya seyirci çekmek çok zor.
Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyunculuk yaparken, İstanbul maceranız nasıl başladı?
- Devlet Tiyatrosu’ndan 2003’te istifa ettim. Bu bir başlangıç oldu.
Tiyatroya tutkuyla bağlıyken niçin istifa ettiniz?
- Oradaki işleyişle aram iyi değildi. Ama asıl sebep, annem öldüğünde cenazesine gitmeme izin verilmemesiydi. Hemen istifa etmek istedim ama kötüyle kötü olmamak ve arkadaşlarımı zor durumda bırakmamak için sezon sonunu bekledim. Yakın dostum Altan Erkekli, İstanbul’a gelip burada bir şeyler yapmam için ısrar etti. Beni, Bir İstanbul Masalı dizisi için yapımcılara önermiş. Dizide bir anne karakterini oynayacaktım ve o rol için biraz genç kalmıştım. Yine de deneme çekimi yaptılar, beğendiler, birlikte çalışmaya karar verdik. Tiyatrocu eşim Altan Gördüm de "Hayata başka bir pencereden bak" deyince, hiç aklımda olmamasına rağmen İstanbul’a taşındık.
İstanbul’daki dizi ve sinema sektörü gözünüzü korkutmadı mı?
-Korktum ama kuyruğu dik tutup korkuyu belli etmemekte fayda var.
YUMUŞAK BAŞLI BİR KADIN ASLA DEĞİLİM
Kendinizi hangi sıfatlarla tanımlıyorsunuz?
- Müşfik, seksi, vefalı, çalışkan.
Erkekler için mükemmel kadınsınız yani. Her şey var.
- Seksiyi çıkaralım o zaman.
Yok o kalsın, müşfiği çıkarın bence. Hep böyle sakin ve abartısız mısınızdır? Çıkıntılıklarınız yok mudur? Sizi ne çileden çıkarır?
-Doğanın katledilmesi, çocukların hırpalanması,
trafik... Bu gördüğünüz sakin kadının içinde yanardağlar patlar o zaman. Patlamayı dışarı da yansıtırım. Yumuşak başlı bir kadın asla değilim.
Sizi hayatta en çok kim, ne heyecanlandırır?
- Kızım heyecanlandırıyor. İlk Aşk’ta sokaktaki çocuk rollerinden birinde 12 yaşındaki kızım Alize de oynuyordu. Bana hayatla ilgili öyle şeyler söyledi ki, kızımın hayat görüşünün geliştiğini gördüm ve bunu önceden fark etmediğim için kendime kızdım. "İlk Aşk’ı sen oynadığın için tabii ki büyük bir heyecanla seyredecektim ama kendim oynadığım için, yarattığım şeyi göreceğim için çok heyecanlanıyorum" dedi. Beni çok şaşırttı.
İçinizde ukde kalan bir şey var mı?
- Annemin cenazesine katılamamak, üzerine bir avuç toprak atamamak... Bir de kızımla birlikte tüplü dalış yapmazsam içimde ukde kalacak.
Hayatı çok ciddiye alır mısınız?
- 10 yıl öncesine kadar alırdım, artık almamayı öğrendim.
Formülü varsa, rica etsem?- Çok basit, önce "ben" diyorsun. Gerisi geliyor.
İLK GÖRÜŞTE AŞKA KESİNLİKLE İNANIYORUM
İlk Aşk filminde, 40 yıl aşkını saklayan bir kadını oynuyorsunuz. Eğer aşk varsa her şeye rağmen yaşamak gerekmez mi?
- Kesinlikle yaşanması gerekir. Aşkı yaşamak kişiye çok şey katıyor. Hırslarını, şehvetini, karmaşık duygularını, karşı cinsi, hepsinden önemlisi kendini tanıyor.
İlk görüşte aşka inananlardan mısınız, yoksa "öyle şey olmaz" deyip burun bükenlerden mi?
- Hep ilk görüşte aşık oldum. İlk görüşte aşka kesinlikle inanıyorum. Aşkın o ilk vurduğu anı yaşayan bilir. Öyle aşık olmamışlara bunu anlatmaya çalışmak beyhude.
Aşk tarifinizde neler var?
- Aşk yaşanmadığı zaman aşk oluyor. Yaşandığı zaman tüketiliyor, kirletiliyor. Sözü bitmemiş aşklar bence aşktır. Aşkın doğasında var bu.
Eşiniz Altan Gördüm’le nasıl tanıştınız?
- Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncuydu, bizim okula gelmişti. Bir sunucu arıyorlardı. Beni önermişler. Orada tanıştık, üç ay sonra da evlendik.
ORTA YAŞTAKİ GÜZEL KADINA BAŞROL YOKUpuzun boyunuz, muhteşem saçlarınız, çok güzel bir yüzünüz var. Başkasında olsa yapımcılar, bu özellikleri insanın gözüne gözüne sokar. Ama sizi özenle saklıyorlar sanki. Gevelediğim şu: Sizi bu güzellikle niye hep yaşlı rollerde oynatıyorlar?
- Ama ben orta yaşlıyım.
Madonna da orta yaşlı ama bir ilahe. Ne demek istediğimi anladınız, topu taca atmak istiyorsunuz.
- Böyle rolleri kabul ediyorum. Çünkü, benim tiyatro geleneğimde hangi rol verilse verilsin oynanır. Güzelliğimi saklama kaygım hiç olmadı. Kendimle de barışığım. Göz altı torbam, gerdanım, kırışığım oyunculuğuma yarattığım karaktere bir şey katıyorsa gerçekten çok mutlu oluyorum. Hatta böyle yapmayanları da eleştiriyorum. Mesela Hırsız Polis’te canlandırdığım Fulya karakteri parasız bir kadındı, bu nedenle saçımı uzun süre boyatmadım, yakın çekimde ellerim gözükür diye manikür yaptırmadım. Başardıkça, böyle roller üstüme kalmaya başlıyor. Bundan ben de rahatsızım. Orta yaşta güzel bir kadına başrol veren senaryo yazılmıyor. Genellikle 20-25 yaş üzerine kuruluyor o karakterler. Biz de yan rollerde oluyoruz, hatta güzel olmamız bile gerekmiyor.
FULYA’NIN SIRRINI BEN DE ÇÖZEMEDİMHırsız Polis’te oynadığınız Fulya karakterinde gerçeklik duygumu kaybediyorum ben. Fulya konsamatrislikten emekli ama asla şuh kahkahalar atmıyor, geçmişini ele verecek hiçbir çıkış yapmıyor. Hep çok zarif.
- Kimse bu kadının niçin konsomatris olduğunu bilmiyor. Ben de bilmediğim için altını dolduramıyorum ve bu yüzden seyirciyi de o anlamda doyuramıyorum. Sebebini bilsem ona göre tavrım olur.
Fulya dizide sürekli ya dolma sarıyor, ya fasulye kırıyor. Kahkaha atmayın ama hayatta sizin kadar zarif fasulye kıran bir kadın hiç görmedim?
- Fasulye kırmanın bir adabı vardır. Ortasından cart diye koparmakla kırılmaz. Fulya onu da düşünmüyor değil yani. Konsomatris ama zarif bir kadın. Yani o fasulyeyi de öyle bilinçsiz kırmıyorum. Benim Fulyam o fasulyeyi öyle kırmalı. Günlük hayatta öyle kırmıyorum mesela, bıçak kullanıyorum.