Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2004 00:00
GEÇEN cuma günü Ahmet Hakan, Sabah’taki köşesinde Ali Babacan’ın imajıyla ilgili bir yazı yazdı.Özetle, Ali Babacan’ın genç yaşta üstlendiği sorumluluğa karşın gösterdiği hazımlılıktan; daha önemsiz mevkilere gelen ‘Ne oldum delisi’, kifayetsiz muhteris, görgüsüz ve hazımsızların yanında Ali Babacan’ın tevazuunun etkileyici oluşundan söz ediyordu Ahmet Hakan. Fakat bu imajın maalesef bir sünnet düğünüyle yıkıldığından...Aynı fikirdeyim.Gazeteyi açıp da o sünnet düğününün fotoğraflarını görünce, daha önce hiç üzerinde düşünmememe rağmen, arkalarda bir yerde Ali Babacan’ın bendeki imajının çok olumlu olduğunu fark etmiştim. Dudaklarımdan ‘Hiç ummazdım’ lafı dökülüvermişti zira. Sonra ‘Demek yanılmışım’ dedim, geçtim.Ama şimdi Ahmet Hakan’ı okuyunca... Yani onu tanıyan ve güvendiğim birinden ‘Hayatında gösterişe yer vermediğini de biliyorum’ sözünü duyunca... Nedense aklıma birden ‘kadın’ geliverdi.Hemcinslerim kızacaklar şimdi ama dost acı söylermiş arkadaşlar. Kadınların çoğu şatafatı sever. Ayıp değil elbet. Bazen bundan vazgeçmek gerektiğini bilmemek galiba esas sorun.Bu gözler, şatafat düşkünlüğü yüzünden eşinin başını derde sokan ne kadınlar gördü. Kocasının konumunu düşünmeyen... Hatta o konumun oluşturduğu şartlardan istifade işi daha da abartan... Göremediklerimizi de tarih kitaplarından okuduk.***Sünnet, evlilik, her ne ise... Düğünlerde annelerin kıyafetlerine dikkat eder misiniz hiç? Bir tek elinde zili eksiktir çoğunun.‘Mürüvvet görmek’ diye bir deyim, bilmiyorum başka toplumlarda da var mı... Önemlidir bizim için. Çocuk doğduğu gün kendimizi hazırlamaya başlarız. Çocuğunu ayağında sallarken ‘Benim oğlum büyüyecek sünnet olacak’ şeklinde ninni güftesi yazan anneler bilirim.Şimdi bir anne bu kadar heves etmişken, bu önemli olayı bir hastane odasında ya da aile arasındaki sade bir törenle nasıl geçiştirir?‘Başlarım senin bakanlığından’ dese bile haklıdır. Bakanlık insanın başına üç beş kere gelebilecek bir şeydir ama insan oğlunu zırt pırt sünnet ettiremez.Bu bağlamda ‘Mürüvvet her şeydir, imaj hiçbir şey’ diyebiliriz.***Bir yandan da feminist bir bakışla, bir kadın, kocası yüzünden ideallerinden neden vazgeçsin? Bu da var. Az önce kocasının başını derde sokan kadınlardan söz ettim ama buna karşılık kocasının yüzünden ‘kocasının karısı’ olarak kalmış kadınlar da kitaplara sığmaz. Hani keşke hayata bulaşsalardı da başları derde girseydi...Özetle diyeceğim şu:Malum sünnet düğününün tertibinde kadın parmağı olma ihtimali yüksektir. Sırf annenin parmağı olmayabilir. Teyze, hala, anneanne, babaanne... Ailenin kadınlardan müteşekkil tören tertip konseyi, Ali Babacan’a rağmen bu düğünü gerçekleştirmiş olabilir.Bir Türk olarak onları anlamam çok zor değil. Bir kadın olarak her ne kadar düğünü çok rüküş bulmuş olsam da, devlet görevini, imajı, dedikoduyu falan takmamış olmaları hafiften hoşuma gitmiyor da değil. Bir vatandaş olaraksa bu şatafatı eleştiriyorum otomatikman.Ha bakın ‘kadın’ konusunda, genel anlamda değil ama Babacan ailesi söz konusu olduğunda yanılıyor olabilirim. Belki de Ali Babacan’ın etrafındaki şakşakçılardan çıkmıştır fikir. ‘Size bu yakışır bakanım’ demişlerdir. Adamcağızın da basireti bağlanmıştır. Ama insan bakan olunca basireti falan bağlanmayacak işte. Her iki durumda da Babacan’ın ‘Durun bir dakika!’ demesini beklerdik.MIŞ-MUŞABD’de 40 yaşından sonra baba olmak modaymış.Bizde 50’den sonra... Çıtırlarla ikinci izdivaç o yaşlara denk geldiğinden...*Osman Öcalan, ‘Tayyip Erdoğan’ı takdir ediyorum’ demiş.Geçende Yunan Başbakanı da iyi bir şey dediydi... Dış düşmanla iç düşman bir olup zorla sevdirecekler.*Alman bilim adamları depreme dayanıklı ‘uzay evi’ üretmişler.Bizimkiler şimdilik ‘Öcü geliyor, sizi yiyecek’ diyorlar.
button