Mürekkebi Kurumadan

Güncelleme Tarihi:

Mürekkebi Kurumadan
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2008 00:00

Türk Korkusu

Özlem Kumrular

Doğan Kitap

Girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği’nde önümüze sürülen şartlar, evrensel bir dünya görüşünün dayatmaları. Zaten bundan da kimsenin şikayeti yok. Ama Türklere karşı bir önyargının olmadığını söylemek de yanlış olur. Peki nedir bu önyargılar ve kökleri nerelere dayanır?

XVI. yüzyılda "Türk" dünyanın en meşhur profiliydi diyor Özlem Kumrular, bu kökleri araştırdığı kitabında. En çok konuşulan, hakkında en çok şey yazılıp çizilen, korkulan, merak edilen ve kıskanılandı Türkler ve bunu askeri zaferleri sayesinde elde etmişlerdi.

Yunanca’da Türk işkencesi anlamına gelen "tourkopaidevo" bugün "ağır ceza"nın karşılığı olarak kullanılıyor. Elizabeth dönemi İngiltere’sinde okçular "Türk kafası"nı kullanıyormuş. Bugün Latin dillerinin pek çoğunda bulunan ve "günah keçisi" anlamına gelen "Türk kafası" bu ok talimlerinden geliyormuş.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Özlem Kumrular, işte bu imajın kökenlerini eski İspanyol metinlerinde iz sürerek çıkartıyor ortaya. Roman türünün kurucusu kabul edilen Miguel de Cervantes Saavedra’nın Türklere esir düştüğünü ve sol elini İnebahtı Savaşı’nda aldığı bir yara nedeniyle kullanamadığı için sağ eliyle Don Quijote’yi yazdığını düşünürsek, bize pek de dost gözüyle bakacağını ve yazacağını ummak yanlış olurdu. Ve Batı kültürünün en büyük ismi Shakespeare’in eserlerinde kötülük timsali olarak Türkler’i kullanması, bugün karşılaştığımız önyargıların köklerinin nerelere dayandığını göstermesi bakımından oldukça ilginç örnekler.

Türk imajının Batı’daki algılanışıyla ilgili en ilginç yaklaşıma Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’na katılan bir karikatürde rastlamıştım. Bir Avrupa haritası üzerinde çeşitli bölgelerde ellerinde palalarla Yeniçeriler gösterilmiş. İkinci karikatür 200 yıl sonrasını gösteriyordu. Yeniçerilerin ellerindeki palalar döner bıçağına dönüşmüş ve yine aynı bölgelerde bu kez döner kesiyorlardı. Bugün geldiğimiz nokta kısaca bu demek ki.

Abidin Dino

Birinci Kitap (1913-1942)

M. Şehmus Güzel

Kitap Yayınevi

1930’lu yıllar. İstanbul bohem hayatının tam ortasındaki isim Fikret Adil, yurtdışından gelen ünlü konuklarını yabancı dil bilen sanatçı dostlarıyla tanıştırıyor ve arkadaş olmalarını sağlıyor. Bunlardan biri de Komiser Maigret’nin yaratıcısı, Fransız polisiyesinin ünlü ismi Georges Simenon. Fikret Adil, misafiri Simenon’u Abidin Dino ile de tanıştırıyor. Simenon İstanbul’da geçen gerçek bir polisiye yazmak istediğini söyleyince hemen onun için bir mizansen hazırlıyorlar. Boş bir garaj esrarkeş tekkesine dönüştürülüyor. Orada bulundukları bir sırada yine uydurma bir polis baskını düzenleniyor ve bu mizansen Simenon’a yutturulmaya çalışılıyor. Yemiyor tabii ama belli de etmiyor. Yazdığı Evenos’un Müşterileri romanıyla alıyor intikamını, İstanbul’da tanıdıklarını bu romana katarak. Bu ilginç olayı Abidin Dino, M. Şehmus Güzel’e anlatıyor ve o da kitabında yer veriyor. Güzel, anılarından, söyleşilerinden ve kitaplarından yola çıkarak ilginç bir Abidin Dino serisi başlattı ve ilk kitap yayımlandı. Dino’nun yaşamına ana hatlarıyla değil büyüteçle bakan bir kitap bu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!