Mürekkebi Kurumadan

Güncelleme Tarihi:

Mürekkebi Kurumadan
Oluşturulma Tarihi: Kasım 23, 2007 00:00

Aşkname

İskender Pala

Kapı Yayınları

Çok eski zamanlarda geçiyor hikaye. Hırpani, uzun saçlı, meczup görünüşlü bir adam şehrin en güzel kızlarından birine aşık olmuş. Nereye giderse gitsin peşinden hiç ayrılmazmış. Kız sonunda bu durumdan iyice sıkılmış ve bir gün dönüp adamla konuşmaya karar vermiş. "Bir kendine bir de bana bak" demiş, "Ne istersin, hiç oluru var mı böyle bir şeyin, hem bana ne verebilirsin ki sen?"

Adam, "Param pulum yok, bir tek canım var, al senin olsun" demiş.

Genç kız, "Senin canını ne yapayım ben" deyince adam, "O zaman al beni ve kölen olarak pazara çıkarıp sat, para edecek tek şeyim bu" demiş.

Kızın aklına yatmış bu durum, hem para kazanacak hem de adamdan kurtulacak. Köle pazarına götürüp yüksekçe bir taşın üzerine çıkartmış adamı, başlamış müşteri beklemeye.

Nihayet bir alıcı çıkmış adama ve gelip sormuş, kimdir bu diye genç kıza. Genç kız, "Benim kulum" der demez adam mutluluktan düşüp bayılmış. Onu kendisinin kıldığı ve ’benim’ dediği için.

Neyse hikaye uzun, adam yeni sahibiyle gidiyor, daha sonra kölelikten kurtulup tekrar kızın karşısına çıkıyor, kölesi olmak ve o kelimeyi duymak için.

Bugün böyle bir durum söz konusu olsa, adamı ya tacizden hapishaneye ya da psikopatlıktan tımarhaneye kapatırlar.

Aşkın zaman içinde algılanışının nasıl değiştiğini gösteriyor bu durum aslında.

Bir aşk arkeoloğu gibi çalışan İskender Pala, divan şiirinde, söylencelerde, masallarda anlatılan aşkın izini sürüyor yıllardır. Bu konuda verdiği konferanslarda salonlar dolup taşıyor.

Bu kez Aşkname adı altında biraraya getirdiği hikayelerinde 500 yıllık bir zaman dilimine yayılmış aşklardan örnekler anlatıyor.

Bir dönemin futbolcuları ve pop starları gibiymiş şairler. Sırf aşkı anlattıkları için.

İlişkinin adına aşk denmediği zamanları özleyenler ve nerede o saf, masum aşklar diyenler için.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!