OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 03, 2004 00:00
Kalan Müzik ÅŸirketinin sahibi Hasan Saltık’ı artık dünya tanıyor. 12 yıl önce Ä°stanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda küçük bir barakada kurduÄŸu ÅŸirketiyle oluÅŸturduÄŸu 340 CD’lik ses arÅŸivi, onu dünyanın en saygın müzik yayıncılarından biri haline getirdi. Saltık, Klasik Türk MüziÄŸi’nin, Anadolu, Kafkas ve Balkan halk müziklerinin en nadide örneklerini yayımladığı albümlerle yaÅŸadığımız coÄŸrafyanın ses atlasını ortaya çıkardı. Bu sayede New York Times’tan ‘Anadolu’da baskılanmaktan ve unutulmaktan fısıltıya dönüşmüş olan sesleri toplayıp bunlardan armonik gök gürültüleri çıkardı’ diye övgü aldı. Geçen yıl, Hollanda tarafından verilen prestijli Prince Claus ödülüne layık görüldü. Åžimdi ise Time Dergisi’nin ‘Avrupa’nın Kahramanları 2004’ listesine Türkiye’den o seçildi. Ä°ÅŸte, Saltık’ın, Tunceli’nin bir köyünde baÅŸlayıp kahraman listesine uzanan hikayesi...18 yaşına yeni basmıştı. Karaköy’deki Liman BaÅŸkanlığı’na gidip elindeki evrakları teslim etti. Sonra kıyıya kadar yürüdü, denizi seyrederken bir simit aldı, yarısını martılarla paylaÅŸtı. BoÄŸaziçi’nden aÅŸağı doÄŸru akan gemileri seyrederken hayallere daldı. ‘Miço’ belgesi alıp, bir gemiye kapağı atacak, okyanusu aşıp Amerika’ya gidecek, bir limanda gemiden kaçıp izini kaybettirecekti...Hasan Saltık altı ay sonra Akdeniz limanlarını dolaÅŸan bir kuru yük gemisindeydi. Talep gelirse gemi Amerika’ya da gidecekti. Venedik, Girit, Cezayir, Nice, Cenova’da demir attı, ama aranan yük bulunamadı. Gemi bir türlü okyanusa kırmadı dümenini. Aylardır memleketten uzaktaydı Hasan. Fas’ta karaya çıktı. Bir gece Kazablanka’da yapayalnızdı. Åžehrin sokaklarından süzülen müzik sesleri geliyordu kulağına. Zaten uÄŸradığı tüm kentlerde farklı sesler duymaya alışmıştı. Yukarılarda, çok çok yukarılarda parlayan yıldızlara bakarak düşündü: Dönecek ve kendi yıldızını, doÄŸduÄŸu, büyüdüğü gecelerin semalarında bulacaktı. Ä°stanbul’a döndü, kaldığı yerden yeni bir hayata baÅŸladı.Åžansı yaver gitseydi, gemi onu Amerikan limanlarından birine çıkarsaydı, belki her ÅŸey çok farklı geliÅŸecekti. Türkiye’nin kaybolmaya yüz tutmuÅŸ ses zenginliklerinin en azından bir kısmı bugün tamamen yok olacaktı. NeÅŸet Ertaş’ı herkes öldü zannedecekti. Zeki Müren’in radyo kayıtlarının peÅŸine kimseler düşmeyecek, Grup Yorum protestosunu dünyaya duyuramayacaktı. 19. yüzyılın Osmanlı marÅŸlarını bir Allah’ın kulu merak edip, Viyana, Berlin ya da Paris’ten toplamayacaktı.ARADA YARAMAZLIK YAPAN GÖLGEDEKÄ° KÃœLTÃœR BAKANIHasan Saltık adındaki bu genç çok önemli iÅŸlere imza attı. Adını birbirinden daÄŸlar kadar uzak çok sayıda insandan duydum. Bundan birkaç yıl kadar önceydi. Hakkari’de, GüneydoÄŸu’nun daÄŸlarında PKK ile çarpışan bir tugayın komutanıyla sohbet ediyorduk. Söz dönüp dolaşıp müziÄŸe geldi. TuÄŸgeneral, CD çalarını gösterdi ve son günlerde Cihat AÅŸkın’ı dinlediÄŸini söyledi. PaÅŸa’nın kastettiÄŸi AÅŸkın’ın, Kalan Müzik’ten çıkan ‘Ege’nin Türküsü’ albümüydü. Sonra Kalan’dan söz etmeye baÅŸladı. KonuÅŸmanın bir yerinde Saltık’tan bahsederken, ‘Arada bir yaramazlık yapıyor ama bence memleketin gölgede kalmış kültür bakanıdır bu çocuk’ deyiverdi.Saltık’ın hayat macerası 1964’te, Tunceli’nin Hozat ilçesi DerviÅŸ Cemal köyünde baÅŸlıyor. Türk olan baba tarafı Sarı Saltıklar’dan, anne tarafı ise Zaza. Babası, Devlet Hastanesi’nde döner sermaye saymanı olarak görev yapıyor, beÅŸ çocuÄŸunu kıt kanaat yaÅŸatabiliyordu. Saltık’ın çocukluÄŸu Munzur Çayı’nın kıyısında geçti. Kitaplarla arası iyiydi. Ä°lkokulu Tunceli’de okudu. Daha ilkokul beÅŸinci sınıftayken, bu dünyada iyi gitmeyen bir ÅŸeyler olduÄŸunu fark etti. Protesto gösterilerine katılmaya baÅŸladı. Babası endiÅŸeliydi. Birlikte Ä°stanbul’un yolunu tuttular.Ä°stanbul’a göçen Sarı Saltıklar’ın çoÄŸu müzikle içli dışlıydı. ÇoÄŸu baÄŸlama çalardı. Yeni geldiÄŸi ÅŸehirde karşılaÅŸtığı ses zenginliÄŸi Hasan Saltık’ın müziÄŸe ilgisini artırdı. Amca oÄŸlu Rahmi Saltuk’un teÅŸvikiyle Ä°stanbul Devlet Konservatuvarı’nın (ÅŸimdiki adı Mimar Sinan Ãœniversitesi Devlet Konservatuvarı) obua bölümüne kaydını yaptırdı.Göç yolunda sıfırı tüketen ailesi ona destek verecek durumda deÄŸildi. Bir tepsi aldı, harçlığını sermaye yapıp Kadıköy’le HaydarpaÅŸa arasında simit satmaya baÅŸladı. Ä°lk kazancıyla bir kilo et alacak, gururla annesine götürecekti. Sınıf arkadaÅŸlarının çoÄŸu durumu iyi ailelerden geliyordu. Sabah ayazında okul yolunu tuttuklarında, karşılarına elinde simit tepsisiyle çıkan Hasan’a hayretle bakarlardı. Ders saati geldiÄŸinde tepsiyi bırakıp, üçüncü el eski obuasını alıp okulun yolunu tutardı. Para ihtiyacı büyüyünce konservatuvara veda etmek zorunda kaldı. Suadiye Lisesi’ne geçti.Artık inÅŸaatlarda badanacılık, boyacılık, amelelik yapıyordu. O günlerde, Hürriyet Gazetesi’nin CaÄŸaloÄŸlu’ndaki binasını boyarken çatıda çektirdiÄŸi fotoÄŸrafta, yüzünde görülen hınzır gülümseme sonraki yıllarda alameti farikası olacaktı.BÖYLE GÄ°DERSE PRODÃœKTÖR DEĞİL KIRODÃœKTÖR OLURSUNAskerliÄŸini tamamlayıp, tezkeresini aldıktan sonra Rahmi Saltuk’un plak ÅŸirketinde iÅŸe baÅŸladı. Dört yıl sonra, yani 1992’de mühendis abisi Mustafa’dan aldığı üç milyon lirayla ÅŸirketi Kalan Müzik’i kurdu. Ä°MÇ’nin çatısında küçük bir baraka kiraladı. Ä°lk iÅŸi bir grup üniversiteli gençten oluÅŸan Grup Yorum’un kasetlerini yayımlamaktı. ‘Cemo’nun stüdyo ve baskı giderleri için annesinin 11 bileziÄŸini ödünç aldı. Kazandığı parayı iÅŸe yatırıyor, sadece protest müzik yayımlıyordu.Nilüfer’le tanışıp evlenince hayatı deÄŸiÅŸti. Nilüfer ona gerçek olanın peÅŸine düşmenin, derin seslerin izini sürmenin kapılarını aralayacak bir anahtar verecekti: ‘Led Zepplin, Pink Floyd dinleyerek olmaz, NeÅŸet Ertaş’ı bile bilmiyorsun, aşıkları tanımıyorsun. Böyle giderse senden prodüktör deÄŸil olsa olsa kırodüktör olur.’ Ve uzun, zorlu yolculuk bu konuÅŸmayla baÅŸladı.Klasik Türk MüziÄŸi’nin ustaları serisini yayımlaması, ud, ney, keman, tambur, kanunun unutulan virtüözlerini gün ışığına çıkarması entelektüellerin dikkatini çekti. BoÄŸaziçi Ãœniversitesi profesörlerinden Cem Taylan çaldı kapısını bir gün. Ona Amerika’da taÅŸ plak arÅŸivlerinden Udi Hrant, Tamburi Cemil gibi ustaların bilinmeyen kayıtlarını çıkarıp, yayımlayan Harold Agopyan’dan söz etti. Dahası baÄŸlantı kurmalarını, Cross Roads Records’un albümlerinin ithal edilmesini saÄŸladı. Kısa zamanda çevresi geniÅŸledi. Akademisyen Bülent Aksoy, araÅŸtırmacı Cemal Ãœnlü, etnomüzikolog Melih Duygulu gibi isimlerle tanıştı ve onlarla eski kayıtların, tarihin derinliklerinde kalan eski albümlerin dünyasına daldı.GAZÄ°NONUN ZEDELEMEDİĞİ ZEKÄ° MÃœREN’İ DÄ°NLEDÄ°KHasan Saltık’ın çevresindeki araÅŸtırmacılar kimi zaman eskicilerden toplanan kırık plaklardan, kimi zaman TRT’nin hurdacılara kiloyla sattığı eski yayın bantlarından çıkardı arÅŸiv kayıtlarını. ‘Türk Kayıt Tarihi’ adını verdiÄŸi seri ilerledikçe, çalışmalardan etkilenen birçok koleksiyoner arÅŸivini Kalan Müzik’e açtı. Sadece fıkralarıyla tanınan Neyzen Tevfik’in enstrümanını, efsanesi yaÅŸayan Seyyan Hanım’ın sesini, Zeki Müren’in gazino üslubuyla zedelenmemiÅŸ ilk kayıtlarını, Türkiye bu sayede duydu. Halk müziÄŸi konusunda da bir enstitü gibi çalıştı. Anadolu’nun yaÅŸayan en önemli ozanlarının tüm eserlerini yayımlamaya baÅŸladı. Aşık Veysel’in tüm yayın haklarını aldı. NeÅŸet ErtaÅŸ ve Muharrem Ertaş’ın serisini Ahmet Gazi Ayhan’ın, Cengiz Özhan’ın albümleri izledi. Bu arada ‘Bence dünyadaki yaÅŸayan en büyük birkaç müzisyenden biri’ dediÄŸi Erkan OÄŸur’un tüm çalışmalarını yayımladı. Bununla da yetinmedi. Ermeni, Rum, Kürt, Laz, Gürcü, Çingene, Süryani, Yezidi ezgileri gibi bu topraklardan çıkan bütün titreÅŸimleri toplayıp yeni albümler yaptı. Süryani müziklerini toplamak için atlayıp uçaÄŸa yedi ayrı ülkeyi dolaÅŸtı. Çok az satacak olan bu albüm ne uçak ne de otel paralarını karşılayacaktı. Ama ‘Olsun’ dedi Saltık, ‘Varsın para kazanılmasın. Süryani müzikleri ilk defa bir albümde toplanıyor, bu da benim dünyaya bir hediyem olsun.’ Birol TopaloÄŸlu, Suren Asaduryan, Barbaros Erköse, Åžexo, KardeÅŸ Türküler, Deli Selim onunla gündeme geldi. 1998’de kemancı Cihat AÅŸkın’ın ‘Minyatürler’iyle Klasik Batı MüziÄŸi alanına yöneldi. Arpçı Åžirin PancaroÄŸlu, kemancı Hakan Åžensoy, piyanist Hande Dalkılıç, bas Mustafa Ä°ktu’nun yorumlarını ve Yalçın Tura’nın eserlerini farklı sanatçılardan yayımladı. Albümler beklenenin üstünde ilgi görünce 2004’te Kalan Classics’i kurma hazırlıklarına giriÅŸti. FISILTIYA DÖNÜŞEN SESLERDEN ARMONÄ°K GÖK GÃœRÃœLTÃœSÃœTürkiye’de Hasan Saltık adından ilk söz edenlerden biri Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ErtuÄŸrul Özkök oldu. Sonra ülke onu fark etmeye baÅŸladı. Ama Türkiye’de adı pek duyulmadığı sıralarda bile namı dünyaya çoktan yayılmıştı. Guardian, Bild, Die Zeit, Frankfurter Allgemeine, Süddeutsche Zeitung, Der Spiegel, Stern gibi dünyanın önde gelen gazete ve dergilerinde Hasan Saltık’la yapılan söyleÅŸiler yayınlandı. Time ‘Türkiye’den yeni bir Ahmet Ertegün doÄŸuyor’ diye baÅŸlık attı onun için. Le Monde, ‘DoÄŸu’nun kültür ışığı’ dedi. Liberation, ‘Hasan Saltık olmasaydı Anadolu sessiz kalırdı’ diye yazdı. New York Times, ‘Saltık, Anadolu’da fısıltıya dönüşmüş sesleri toplayıp bunlardan armonik gök gürültüleri çıkardı’ diye övdü onu. Hollanda Kraliyet Ailesi, çok kültürlülüğü açığa çıkarmadaki çabaları nedeniyle Kalan Müzik Sahibi Hasan Saltık’ı ‘2003 Prince Claus’ ödülüne layık gördü.Ancak dışarıda bu kadar olumlu eleÅŸtiriler alırken, Türkiye’de başını aÄŸrıtan ÅŸeyler de oluyordu. Kültür Bakanlığı, bir seferinde Kürtçe bir albümde yer alan sözlerden dolayı Kalan Müzik’in lisansını iptal etmeye kalktı. Fakat toplumun her kesiminden öyle tepkiler geldi ki, bakanlık kararını geri çekmek zorunda kaldı.Tüm bunları sayıp döktükten sonra dönüp geldik Hakkari’nin daÄŸlarında konuÅŸtuÄŸumuz tuÄŸgeneralin söylediklerine: Arada yaramazlık yapan gölgede kalmış kültür bakanı lafına. Saltık’a söylüyoruz. Bakıyor ama hiç oralı bile olmuyor. ‘Daha gidecek o kadar uzun yolumuz var ki...’ diyor.Â
button